Önce çok bilinen bir konuyu anımsatarak tarımsal üretimimizi irdeleyelim.
İnsanın önceliği karnını doyurmak değil mi?
Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı”ne göre insanın, en alttan en yükseğe doğru beş ihtiyaç düzeyi (basamağı) söz konusudur:
- Fizyolojik ihtiyaçlar (Beslenme, cinsellik, giyim, dinlenme, barınma-konut,vb)
- Güvenlik ihtiyacı (Fizikî güvenlik, sağlık, tasarruf, düzen ve istikrar, gelecek garantisi vb.)
- Bağlanma ihtiyacı (Sevme-sevilme, arkadaşlık, ilgi görme, bir gruba üyelik, bağlanma vb.)
- Benliğe yönelik ihtiyaçlar (Kendi kendini sayma, başkaları tarafından sayılma, güçlülük, takdir görme, başarı, prestij, ün vb.)
- Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (Kendi kendine yeterlik, özündeki potansiyeli eyleme dönüştürme, yaratıcı gücünü ortaya koyma, büyük işler yapma).
Bu kuramın ana sonucu şu; insan önce fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını gidermeye çalışılacaktır. Karnını doyuracak, güvenli bir yerde barınacak, sağlıklı olmak isteyecek ve geleceğe güvenle bakmak isteyecektir.Eğer insan açsa, çıplaksa, barınacağı bir konutu yoksa, sağlıksızsa, geleceğini karanlık görüyorsa; ilgi görme, başarı, prestij, özgür olma, büyük işler yapma gibi ihtiyaçları güçlü bir şekilde kendini göstermez, belki ortaya bile çıkmaz.
Aç ve çıplak olan, insanda bir süre sonra “ne vatan, ne millet, ne dayanışma, ne sosyal ahlak, ne yurtseverlik…” kalır.
Gelelim gıdalarımızı sağlayan tarımsal üretim ve çiftçilerimizin ana konularına.
Türkiye,yakın dönemlere değin tarımsal üretim açısından kendine yeter ülkeler arasında sayılmaktaydı.
Ancak 1980 yılların başından itibaren neo-liberal politikalardan başka seçeneği düşün(e)meyen Özal ve ardıllarının uygulamalarıyla tarımsal üretim geriletildi. Önce bu doğrultuda medya kullanılarak yalanlar ve aldatmacalarla beyinle yıkandı.
Neydi bu yalanlar ve aldatmacalar?
- “AB ve ABD’de tarımda desteklemeler yoktur” yalanı,
- “KİT’ler ve Tarımsal KİT’ler karadeliktir” aldatmacası,
- “Tarım ürünlerinde dünya borsa fiyatları” aldatmacası,
- “Ziraat Bankası görev zararı” aldatmacası,
- “Doğrudan Gelir Desteği” aldatmacası,
- “Türkiye’nin gelişmesinin önündeki en büyük yapısal engel köylülük ve tarımdır” yalanı.
Neo-liberal politikalar nasıl uygulandı?
- Tarımsal kitler özelleştirildi,
- Tarımsal desteklemeler yetersiz oldu,
- Çoğunluk olmaları nedeniyle hedef kitle olması gereken aile iş gücü temelli küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleri tarımsal desteklemelerden en az payı aldı,
- tarımda örgüt enflasyonu yaratıldı,
- Çiftçilerin ekonomik örgütlenmesi olan kooperatifleşme cılız bırakıldı,
- Özelikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde toprak reformu yapılmadı,
- Dünya borsa fiyatı aldatmacası işaret edilerek tarım ürünlerini ithalatına sınır getirilmedi,
- Tarımsal Ar-Ge yetersiz kaldı.
Özetle; Türkiye çiftçisi ve tarımı zor günler yaşıyor. Çiftçi yoksullaştı, kimileri borçlarını ödeyemez duruma geldiler, topraklarını yabancı bankalara satmaya başladılar. Kentliler de çiftçilerin ucuza kapatılan ürünlerini yüksek fiyatla tüketir oldular.
Türkiye gıda egemenliğini yitirdi ve tarım ürünleri dış alımcısı oldu. Bugün Türkiye, enerji (Tahıllar, yağ bitkileri, vb.), protein (Hayvansal ve bitkisel protein) ve giyinme (Endüstri bitkileri, pamuk deri, yün vb.) gereksinmesini karşılayan ürünler açısından mutlak ve nüfus başına düşen miktarlar açısından dışa bağımlı.
Kimileri bir miktar artışın olduğunu ileri sürebilir. Ancak asıl karşılaştırmanın nüfus başına olması gerekmiyor mu?
Tarımın muhteşem dönüşü mü?
KOVİD-19 günlerinde birden bire gıda üretimini sağlayan tarım ve çiftçilerimiz toplumun gündemine geldi.
Artık tarım, yalnız kırsal kesimin değil, Türkiye’nin bir sorunu oldu.
Ancak boy gösterenlerin çoğu, Türkiye’nin bu duruma nasıl getirildiğine değinmiyor.
Çözüm yolu için desteklemelerin öne çıkarıldığı görülüyor. Ancak bunun ateşi düşürmek için aspirin kullanmaktan başka bir işe yaramadığını dile getirenler çok az.
Sorun yapısal.Çözüm yollarını bütünsellik içinde ele alınmalı derim.
1 Mayıs Emek Bayramınızı kutluyorum.Bütün dünyada halk egemenliğini temel alan,eşitlikçi bir toplumsal düzeninin, emek ve bilimin ışığında hep birlikte gerçekleştirilebileceğine inanıyor ve diliyorum.