Pandemide kıymeti artan ancak fiyatı artmayan sütümüz

Bütün mikrobik hastalıklarda bireysel direnç son derece önemlidir. Bireysel direnç; yaş, cinsiyet, bazı fizyolojik olaylar (gebelik, stres, aşırı yorgunluk vs), bağışıklığı baskılayan hastalıklar ve bazı kimyasal ajanlar gibi pek çok faktör tarafından etkilenmektedir. Bu yüzden aşılama çalışmaları bütün toplumda aynı sonucu doğurmaz. Bazı insanlar aşılanmış oldukları halde aşısını oldukları hastalığa yakalanabilirler. Hastalıklara karşı korunmada zamanında yapılacak aşılanma önemli olmakla beraber bir o kadar önemli olan husus sağlıklı beslenmedir.

Kişinin her dönemde vücudunun ihtiyacı olan besin unsurlarını (protein, yağ, karbonhidrat, vitamin, mineral) gıdalarıyla sağlıklı ve dengeli bir şekilde alabilmesine sağlıklı beslenme denir ve vücut direncinin oluşmasında son derece önemlidir. Sağlıklı ve dengeli beslenen insanlar yaşı ne olursa olsun kendi yaşıtları arasında daima daha zinde ve daha sağlıklı görünürler. Böyle olunca hastalıklara karşı da daha dirençli olurlar.

2020 yılı başından itibaren dünyayı kasıp kavuran ve şimdiye kadar bir milyondan fazla insanın ölümüne yol açan Covid-19 pandemisi, hepimizin de bildiği gibi daha çok bağışıklık sistemi zayıflamış kişileri etkilemektedir. Henüz halkın kullanımına sunulan aşısı da geliştirilemeyen salgın, bağışıklık sistemi güçlü kişileri fazla etkilememektedir. Onların çoğu hastalık belirtilerini bile göstermeden hastalığı geçirmektedirler.

Bu durumda “bağışıklığı hangi gıdalar arttırır?” sorusunun cevabını aramak gerekir. Eğer her hangi bir salgın hastalığa karşı aşı geliştirilememiş ise oradaki insanların hastalığın bulaşmasını engelleyici tedbirlerin yanı sıra bağışıklık sitemini zinde tutacak bir beslenme sistemi ile beslenmeleri gereklidir. Süt ve ürünleri gerek genel bileşimleri ve gerekse işlenmeleri (yoğurt, ayran, peynir, kımız, kefir gibi) esnasında artan besleyici değerleri ve probiyotik özellikleri ile bağışıklık sitemini destekleyen gıdaların başında gelmektedir.

Süt, yapısında bulunan immunoglobülinler sütün bağışıklık sitemini destekleyici bileşenleri olarak bilinir. Bu yüzden içmek için immunglobulinlerin fazla zarar görmediği pastörize süt tercih edilmelidir. Öte yandan yoğurt, ayran ve çeşitli peynirler yüksek sindirilebilirlikteki proteinleri, vitaminleri (ADEK ve B grubu ) ve mineral maddeleri ile vazgeçilmez gıdalardır.

Ayrıca doğrudan bağışıklık sistemini desteklemeleriyle bilinen başta kımız ve kefir olmak üzere her türlü probiyotik süt ürünü de böylesi durumlarda sıklıkla aranmaktadır. Bütün bu süt ürünlerinin halkın beslenmesinde daha fazla yer tutması, sağlıklı beslenme için önemli bir avantaj sağlarken bağışıklık sitemini de zinde tutmaktadır.

Süt ve ürünleri yağlılık durumuna göre yağda çözünen vitaminler (ADEK) ve B grubu vitaminler açısından iyi bir kaynaktır.

Bu vitaminlerden:

A vitamini; vücudumuzda yıpranan dokuların yenilenmesinde ve görmede etkilidir. Bütün dokuların yenilenmesinde etkili olmakla beraber vücut boşluklarını içten saran zar olan epitel dokunun yenilenmesindeki fonksiyonu çok daha önemlidir. Epitel dokunun temel görevlerinden biri ise vücudu mikrobik hatta paraziter hastalıklara karşı korumaktır. Bu yüzden A vitaminine bu dolaylı etkisi nedeniyle antienfeksiyöz vitamin de denilmektedir. Bu özelliğiyle Covid-19’dan korunmada işimizi kolaylaştıracaktır.

D vitamini; vücutta kalsiyumun emilmesi dolayısıyla kemik ve diş sağlığı için son derece önemlidir. Bunun yanı sıra kas gücünü ve immun sistemi de destekler. D vitamini açısından zengin olan süt ve ürünleri, bağışıklık sistemini güçlendirmesi, kas ve kemik sistemini desteklemesi açısından pandemi döneminde de oldukça önemli bir yer tutmaktadır.

E vitamini; vücutta kendiliğinden oluşan oksidasyon (yıpranma, yaşlanma) reaksiyonlarını sınırlandırarak hastalıklara karşı direnci arttırır. Hayatın her döneminde olduğu gibi pandemi döneminde de yeterli miktarda alınmalıdır.

K vitamini; kan pıhtılaşmasında önemli olan bileşiklerin yapısına girer ve böylece fiziksel yaralanmalarda kanın pıhtılaşmasını sağlar. Eksikliğinde pıhtılaşma mekanizması zarar görür ve kanamaların durdurulması zorlaşır. Kan kaybı ise bağışıklık sitemini zayıflatır.

B grubu vitaminler ise beyin ve sinir dokularının sağlıklı bir şekilde çalışmasında görev almaktadırlar. Süt ve ürünleri riboflavin (B2) başta olmak üzere diğer B gurubu vitaminlerini -konsantrasyonu arttıkça artan oranlarda- içermektedir. Sinir dokularının sağlıklı çalışması, bütün vücudu dinç ve zinde tutmaktadır. Bu da bağışıklığın zinde olması sonucunu doğurmaktadır.

Beslenmede her yaştan insanın gıdası olmasının yanı sıra bağışıklık sitemini de destekleyen süt ve ürünlerinin önemi pandemi döneminde daha da artmıştır. Ancak böylesi bir dönemde bile süt üreticileri gereken ilgiyi görememektedir. Başta yem olmak üzere her türlü girdi fiyatının arttığı bir ortamda çiğ süt fiyatının neredeyse bir yıldır (15 Kasım 2019’dan beri) 2,30 TL olarak kalması süt hayvancılığı için tahammül edilemez bir durumdur.

Nitekim mezbahalarda daha çok inek kesilmesi, satılık çiftlik ilanlarındaki artışlar (Google’a 1 Ekim 2019’da “satılık çiftlik” yazıldığında 68.700 sonuç çıkarken 1 Ekim 2020’de bu sayı 120.000’i geçti) ve üretilen çiğ süt miktarının azalması bu gerçeğin belirtileridir.

Süt hayvancılığında zaten var olan;

  1. Döl tutmama,
  2. Önlenemeyen buzağı ölümleri (Buzağı ölümlerini önlemek amacıyla 2018 yılı Tarım ve Ormancılık Bakanlığı’nca “Buzağı Yılı” ilan edilmişti),
  3. Önlenemeyen akut ve kronik mastitisler buna bağlı olarak artan somatik hücre sayıları ve düşen süt kalitesi,
  4. Kaliteli yem temininde karşılaşılan temel bir sorunun yanına şimdi bir de “değerinde satılamayan çiğ süt” problemi eklenmiş vaziyettedir.

Her ne kadar 2020 yılı içinde süt ve ürünlerinde yüzde 30’lara varan fiyat artışları oluştu ise de çiğ süt fiyatının arttırılmaması “üretim cezalandırılıyor mu?” endişesinin oluşmasına da yol açmaktadır.

Eğer böyle devam ederse en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde süt ve ürünleri üretiminde ciddi yetersizlikler oluşacak; önce üreticiler, akabinde tüketiciler cezalandırılmış olacaktır.

Her yaşta insanın sağlıklı beslenmesinde her zaman en temel gıdaların başında gelen süt ve ürünlerinin önemi Covid-19 sürecinde daha da arttığı herkes tarafından kabul edilmektedir. Henüz aşı çalışmalarının sonuçlandırılamadığı bu süreçte, salgına karşı en temel dayanağımız olan bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde süt ürünleri (gerek bileşimi ve gerekse fermente edilmeleri esnasında oluşan biyoaktif peptitlerle) ciddi katkılar sağlamaktadır.

Ancak “çiğ süt fiyatları her 6 ayda bir güncellenir” kuralının işletilmediği bu süreçte neredeyse bir yıl önce belirlenen çiğ süt fiyatı süt sığırcılığını ekonomik olmaktan uzaklaştırmıştır. Pandemi döneminde kıymeti daha da artmasına rağmen fiyatı artmayan çiğ süt halen 2,30 TL’ye satılmaktadır.

Bu yetersiz fiyat ve yukarıda sıralanan kronik sorunları yüzünden ekonomik olmaktan çıkan süt sığırı yetiştiriciliğinde inekler yavaş yavaş mezbahaların yolunu tutmaktadır. Böyle devam etmesi halinde süt ineği sayısında azalma ve buna paralel olarak çiğ süt üretiminde ciddi düşüşler ortaya çıkacaktır.

Yani en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde süt ve ürünleri üretiminde ciddi bir yetersizlikle karşı karşıya kalacağımız, tahminden gerçeğe dönüşmek üzeredir.

Süt sığırcılığının sürdürülebilir yapıya kavuşması için çiğ süt fiyatlarının ivedilikle güncellenmesi gereklidir. Güncellenen fiyatların enflasyonu arttıracağı endişesine de kapılmamak gerekir. Çünkü çiğ süt fiyatı artmadığı halde süt ürünlerinin fiyatı yıl başından bu yana yaklaşık yüzde 30’lar civarında artmıştır.

Çiğ süt fiyatlarının hemen ve bundan sonra da fiyat belirleme kriterlerinde belirtildiği gibi 6 ayda bir güncellenmesi süt hayvancılığını düştüğü darboğazdan kurtarmak adına son derece önemlidir.

Süt inekleri kasaba gittikten sonra yapılacak fiyat artışı ancak “yapılmış olmak için yapılan” bir uygulama olacak ve hayvancılığımız şimdiye kadar birçok kez olduğu gibi yine başa dönecektir. Böylece tam da ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde yeterli süt ve ürünü tüketemeyerek onca emek ve sermaye boşa gitmiş olacaktır.

Memleketimde süt sağılırdı ineklerden ümitle;
Yoğurt olsun, kaymak olsun, yağ olsun,
Şifa olsun, kuvvet olsun, güç olsun,
Satılsın değerinde, varsın vadesi geç olsun,
Amma ille de fiyatı güncel olsun.
Bilsin üretenler ürettiğinin değerini,
Bilsin tüketenler neler tükettiğini.

>> Ramazan Gökçe

Prof. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Gıda Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı. Lisans ve yüksek lisansı İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesinde, doktora eğitimini İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünde aldı. Et ve Süt Teknolojileri, Sanitasyon ve Kalite Sistemleri alanlarında bilimsel çalışmaları bulunuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.