Prof. Dr. Tayfun Özkaya yazdı…
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, çiğ sütün doğrudan arzına ilişkin şunları söyledi: “Sağlıklı ve güvenilir çiğ sütü; bizzat üreticileri de doğrudan tüketiciye satabilir, süt üreticilerinden süt alan yerel perakendeciler de tüketiciye satabilir, dolayısıyla çiğ süt satışının yasaklanması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir.”
Amaçlarının vatandaşların sağlıklı çiğ süt tüketmeleri için üretim ve dağıtım zincirindeki olumsuzlukları gidermek olduğunu ifade eden Çelik, “bruselloz” [malta humması] ve “tüberküloz”dan [verem] ari çiftlik hayvanlarından elde edilen, bakteri sayısı Türk Gıda Kodeksinde belirlenen limitlerin altında, antibiyotik kalıntısı içermeyen, sağımdan hemen sonra 4 santigrat derecenin altında soğutulan ve nakille satış esnasında bu sıcaklıkta muhafaza edilerek tüketiciye ulaştırılan sütün, sağlıklı ve güvenilir olduğunu vurguladı.
Bakan Çelik, “Bu düzenlemeyi yapmaktaki bir diğer amacımız ise ülkemizdeki orta ve büyük ölçekli süt işletmelerinin ari işletme hüviyetine kavuşmalarını teşviktir. Yapmış olduğumuz düzenleme ile bu işletmelerin tamamını ari işletme olmaya da teşvik ediyoruz”diye eklemiş. Bu ifadeden küçük işletmelerin ari işletme olmalarının zor olduğu gibi bir anlam çıkıyor sanırım.
Anladıklarımızı bir araya getirelim. Çiğ sütü bundan sonra ancak hastalıklardan ari işletme belgesine sahip olan işletmeler satabilecek. Bakan açıklamasında orta ve büyük işletmelerin bu belgeye sahip olmalarına çalışacaklarını belirtmiş. Sonuç şu: Küçük işletmeler ari işletme olamazlarsa, sütünü ancak süt fabrikalarına satabilecek. Tek bir ineği olan bir üreticinin bile hastalıklardan ari işletme belgesini kolayca ve bir masraf yapmadan alabilmesi eğer sağlanabilirse bu uygulamanın yararları da olabilecektir. Ancak bu konuda çok ciddi olarak endişeliyiz. Bunun için bir yıllık bir süre verileceğine göre ülkemizdeki anlayışı uygun olarak çiftçilerin bir yıl süre ile konuyu unutacaklarından emin olabilirsiniz. Çiftçilerimizin garip bir psikolojisi var. Elle gelen düğün bayram anlayışı çok yaygın. Sorunların nasıl çözüleceği konusunda toplum olarak becerilerimiz çok yetersiz.
Çiğ süt alan bir tüketici bu sütü kaynatırken, kaynama noktasından sonra elinde kepçe ile üstteki köpüğü beş altı dakikalık bir süreyle, kaynamaya devam eden süte karıştırırsa bütün mikropların öleceğini biliyoruz. Tabii brusellozlu, tüberkülozlu veya antibiyotikli süt almak istemeyiz. Ancak fabrikalar bu sütleri almaya devam edebileceklerdir. Bildiğimiz kadarıyla bu iki hastalığın eradike edilmesi (Hastalıklı hayvan bırakılmaması) yolunda bakanlığın yaptığı çabalar yetersizdir. Bu durumda alınan bu kararın daha çok tekelleşmiş ve yıllardır çiftçinin sütünü bir lira civarında almaya devam eden büyük süt tekellerinin çok çok işine yarayacağı açıktır.
Agro-ekolojik bir tarım yapılabilmesi için hayvan gübresinden yararlanabilmek amacıyla tarım işletmelerinin bir veya iki ineği olması bile teşvik edilmelidir. Bakanlık bu durumda ne kadar az ineğe sahip olursa olsun bütün çiğ süt satmak isteyen işletmeleri ari işletme düzeyine getirmek üzere çalışmalıdır. Bunun için mali imkânları sağlamalıdır. Bütün bir toplumun (bu arada kendi ürettikleri sütü içen çiftçilerin de) sağlığı düşünülüyorsa bu gereklidir.
Eğer bütün küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin kolayca ve masrafsız olarak ari işletme düzeyine yükseltilmesi sağlanabilecekse, bu uygulama ekolojik, ekonomik ve sosyal açıdan kabul edilebilir. Aksi takdirde uygulama büyük süt tekellerine yarayacaktır. Halkın ve bu arada çiftçinin sağlığı dahil ekolojik, ekonomik ve sosyal sorunlar bir arada düşünülecekse sadece çiğ süt satan işletmelerden değil, tüm Türkiye’den tüberküloz ve brusellozun silinmesi gerekmektedir. Sağlık düşünülüyorsa daha başka birçok sorunlar var. Kanserojen ambalaj malzemeleri kullanan yoğurt üreticileri, GDO’lu yemler, yoğun yemle beslenen sağlığa yarayışlı olmayan süt üretimleri gibi. Bunları bu yazıda tartışmaya açmıyoruz.
Diğer yandan küçük işletmelerin sahip olabileceği pastörizasyon makineleri üretilmektedir. Bunların yaygınlaşması için de çalışılabilir. Pastorizasyon için artık büyük süt fabrikalarına ihtiyaç yoktur. Sütleri toplayarak pastörize edecek kooperatiflere de destek verilebilir.
Bütün bunlar yapılmadan çiğ sütün satışına yasaklama anlamına gelecek engeller koymak büyük süt tekellerine yarar.
* Prof. Dr. Tayfun Özkaya, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi, Tarım Ekonomisi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı