Destek, teşvik ve hibelerin planlanması ve yönetilmesi

Bekir Erenoğlu yazdı…

Öncelikle bana bu fırsatı tanıyan Süt Dünyası Dergisine şükranlarımı sunuyorum. Türkiye’de özellikle 2009’dan beri Cumhuriyet tarihinin en büyük hibe, teşvik ve destekleri Hükümetimiz tarafından bu sektöre sağlanmaktadır. Ancak; bu hibe, teşvik ve desteklere rağmen, çiftçilerimiz başta olmak üzere üreticilerimiz, sanayicilerimiz ve pazarlamacılarımız ve tüketicilerimiz halinden sürekli şikâyetçiler.

Bilindiği üzere kısaca tarım sektöründe üç ana alt sektör bulunmaktadır. Bunlar, bitkisel üretim, hayvansal üretim ve su ürünleri yetiştirciliğidir. Bu alanlarda üretim, işleme ve pazarlamaya yönelik birçok hibe, teşvik ve destek bulunmaktadır. Bir sonraki yazımızda bunların tüm ayrıntılarını, ilgili kamu kurumlarını ve iletişim bilgilerini bu köşede siz okurlarımızla paylaşacağız. 2017 yılı desteklerinin tüm detayları henüz kesinleşmediği için yazıda buna yer veremedik.

Bitkisel ve hayvansal (özellikle süt) üretimde mutlaka planlı üretime geçmemiz gerekiyor. Çünkü 1 yıldır süt fazlalığı gündemi meşgul ediyor. Allah korusun, süt yine para etmemeye başlarsa 2009’da olduğu gibi üretici kısır döngüye girerek ineklerini kasaba göndermek zorunda kalabilir. Bu nedenle ülkemizin ihtiyacı (tüketim ve ihracat) çok iyi hesaplanarak mutlaka üretim planlaması yapılması gerekiyor.

Bu konuya bir örnek vermek gerekirse… Bir yıl soğan veya patates çok iyi para ediyor, bir sonraki yıl o bölgenin çiftçisi olduğu gibi bu ürünlere yöneliyor, arz fazlalığı olunca da tarladan hasadı bile yapılmıyor. Bu yıl uygulanacak olan havza bazlı destekler yıllık üretim planlarıyla desteklendiğinde hem fiyat istikrarı hem de üretici karlılığı sağlanmış olacak, tüketicilerimiz de ucuza gıda tüketeceklerdir.

Tarım ve hayvancılığa 2017 yılında 12,8 milyar lira doğrudan hibe, teşvik ve destek verilecek. Bu muazzam desteklere rağmen sektörde hiçbir gösterge istenilen seviyede değil. Üretim bolluğu sağlanamadığı için sonbahar ve kış aylarında enflasyonu azdıran sektör olarak gıda, tarım ve hayvancılık sektörleri günah keçisi olarak görülmektedir.

Destekleri sağlayan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile ilgili kurumu TKDK merkezleri çok iyi bir şekilde koordineli olarak çalışıyor. Ancak bağlı taşra teşkilatlarında birbirinden farklı birçok uygulama hatalarını yatırımcılardan duyuyoruz. Hibe başvurusu yapanlar belirli bir süreden sonra mahallindeki uygulama yanlışlıklarından dolayı başvurularını ya geri çekiyorlar ya da yatırımdan vazgeçiyorlar.

Oysa bu güne kadar IPARD ve KKYDP Hibe Çağrı Programları sayesinde birçok ürün ulusal ve uluslararası pazarlar ile buluşmuş olup, hem istihdama ve hem de katma değer yaratılmasına katkı sağlamıştır. Ancak söz konusu hibe programlarını çok farklı şekilde istismar edenler de olmuştur.

Devletin uygulamakta olduğu bunca hibe teşvik ve desteklere rağmen üretici ürününü değerinde satamıyor, tüketici ucuza gıda tüketemiyor. Mekanizmada dönmeyen veya bozuk dönen bir çark var. Bununla ilgili devletimizin en tepesinden bile eleştiri gelmektedir. Öyleyse biraz da çözüme yönelik bildiklerimizi paylaşalım.

Tarımın tüm alt sektörlerinin tarladan sofraya, ahırdan kasaba, çiğ sütten peynire tüm süreçleri bilimsel verilere dayalı olarak tarafsız uzmanlara inceletilmesi gerekiyor. Yani öncelikle mevcut durumun tespitinin yapılması gerekiyor. Bu konuda birebir sahada olanlarla çalışmak gerekiyor. Mevcut durumu doğru tespit ettikten sonra her türlü kararı almadan önce tüm paydaşları, karar alıcıları ve yararlanıcıları kısacası tüm tarafları bir araya getirerek çözüm önerilerini tespit ederek buna göre yeniden Milli Tarım Strateji Belgesi hazırlamak gerekiyor.

Buna bağlı olarak en az 10 yıllık Tarımsal, Bölgesel ve Kırsal Kalkınma Planları yapılarak, bu planlara uygun Hibe, Teşvik ve Destek Programları yeniden hazırlanarak uygulamaya konulmalı. Bizler de kendi kuruluşlarımızda her hangi bir projenin önce yapılabilirliğine sonra sürdürebilirliğine son olarak da rantabilitesine (karlılığına) bakıyoruz.

Bir de ülkemizin stratejik ürünleri olan zeytin, çay, fındık, üzüm, incir gibi ürünlerin üretimi ve ihracatı ile ilgili yavaş yavaş sorunlar başgöstermeye başlamıştır. Bu konuda da acil önlemler alınmalıdır. Bu ürünlere yönelik mutlaka bölgesel depolama, işleme ve nihai sofralık ürün olarak ihracatını planlamalıyız. Bunları hammadde olarak satmamalıyız. Bu itibarla da bu ürünlere yönelik Özel Hibe, Teşvik ve Destek Programları planlayarak uygulamaya koymalıyız.

Bir sonraki yazıda Hibe, Teşvik ve Desteklerin ana unsurları ile bunları uygulayan kurum ve kuruluşlara erişim kanallarını detaylandırmaya çalışacağım.

Ankara’dan dostane selam ve saygılarımla.

*Bekir Erenoğlu, Ekonomist, Erenoğlu Danışmanlık Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü,
bekir.erenoglu@erenoglu.com.tr

>> Bekir Erenoğlu

Ekonomist, Erenoğlu Danışmanlık Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü. Tarım Bakanlığında Dünya Bankası, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) ile yürütülen projelerde görev aldı. Başbakanlık ve TBMM'de müşavirlik görevlerinde bulundu. 2005’ten beri Erenoğlu Danışmalık'ta yönetici ortak olarak çalışıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.