Çiğ süt tedarik mekanizması

2011 yılı ortalarına kadar bölgesel olarak üç ayda bir yapılan ihalelerle çiğ süt fiyatına ilişkin bölgesel fiyatlar piyasada oluşmaktaydı. 2011 yılı Eylül ayından itibaren ülke genelinde referans fiyat uygulamasına geçilmesine ilişkin adım atılmıştır.

Bakanlık sektöre vereceği süttozu gibi bazı desteklerden ise ancak belirlenmiş olan bu fiyat üzerinden faturalı işlem yapan üretici ve sanayiciyi yararlandırmaktadır. Dolayısıyla her ne kadar hukuki anlamda bir referans fiyatı olmasa da Bakanlık vermiş olduğu bu gibi desteklerle piyasada belirli bir fiyatın oluşmasını sağlamaya çalışmaktadır.

Diğer taraftan bahse konu çiğ sütün kalitesinde farklılıklar olduğu muhakkaktır. Dolayısıyla litre başına süt fiyatı belirlenmesi de mantıklı bir uygulama değildir. Zira süt ürünleri üretimi için hacim değil, sütün içerdiği yağ ve protein oranları dikkate alınmalıdır. AB ülkeleri ile mukayese edildiğinde ülkemizdeki yağ ve protein oranları son derece düşük olup, içerdiği bakteri oranı ve somatik hücre sayısı bakımından da oldukça düşük kalitededir.

Mevcut yönetmeliklerde çiğ süt kalite değerleri AB’ne uyumlu iken, ne yazık ki ülkemizde üretilen çiğ sütün sadece %5’ine yakın bir oranının bu standartlara uygun olduğu bir gerçektir.

Türkiye’de çiğ sütün litresi üzerinden fiyatlandırma yapılması çiğ süt kalitesinin artmamasının en büyük nedenidir. Bu nedenle çiğ süt fiyatının belirlenmesinde farklı sistemlerin oluşturulması gerekmektedir. Bu çerçevede önerilen sistemde; çiğ süt fiyatının yağ ve protein oranına göre tespit edilmesi gereklidir.

Türkiye’de çiğ süt kalitesinde yaşanan sorunları üç ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; altyapıdan kaynaklanan sorunlar, kalite ve hijyenden kaynaklanan sorunlar ile ekonomik sorunlar olarak sınıflandırılabilir.

Altyapıdan kaynaklanan sorunlar: Hayvancılık işletmelerinin küçük ve fazla miktarda olması, nitelikli damızlık hayvan tedarikinde zorluklar bulunması, süt işleyen işletmelerin belli bölgelerde toplanması, sektörde yer alan üretici, sanayici ve toplayıcıların eğitimidir.

Kalite ve hijyenden kaynaklanan sorunlar ise, kaliteli süt üretiminin düşüklüğü, modern sağım sistemlerinin azlığı ve hijyen kurallarına uyulmamasıdır.

Ekonomik sorunlar ise yem ve bakım masraflarının yüksekliği, kayıt dışılığın halen %50 oranında olması, kalite bazlı bir fiyatlandırma modelinin bulunmamasıdır.

Çiğ süt maliyeti, işletme büyüklüğüne, bölgelere hatta hayvan sayılarına göre değişmektedir. Çiğ süt fiyatını belirleyen temel argümanlar tereyağı fiyatı, kalite, mesafe ve miktardır.

Bu sistem içerisinde çiğ süt, oluşan maliyetin üzerinden, kalite ve hijyen koşullarına bakılmaksızın fiyatlandırılmakta ve sistemin değişmesini gerektirecek bir yaptırım uygulanamamaktadır. Bu ise çiğ süt kalitesini değil artırmak, düşürmektedir. Dolayısıyla öncelikle çiğ süt yağ ve protein oranlarına göre fiyatlandırılmalıdır. Satın alınan meta, süt değil, yağ ve protein olmalıdır.

Üretici mutlaka kar etmek zorundadır. Üreticinin kar etmediği bir sistemin sürdürülebilir olması mümkün değildir. Ancak üreticinin çiğ süt kalitesini artırmak veya üretim maliyetlerini düşürmek yönünde bir çabası da olmalıdır ve devlet tarafından desteklenmelidir. Çiğ süt-yem paritesi, süt üreticisinin zarar etmeden üretimine devam etmesini sağlayacak oranı göstermekte olup, 1 kg süt ile ne kadar yem alınabileceğini belirleyen bu oran, ideal olarak 1,5 olmalıdır.

İdeal sistem; AB’nin incelenmesi neticesinde esasında ülkemizde oluşması gereken süt üretiminin belirli bir standarda getirilmesidir. AB’de belirli kalitedeki süt üreticilerce üretildikten sonra gerekli analizleri yapılmakta ve işlenmek üzere sanayiciye teslim edilmektedir ve tüm bu sürecin sorumluluğu üretici örgütleri tarafından üstlenilmektedir.

Ülkemizde ise hala daha süt işleme tesisleri sütlerini köy köy dolaşarak gerektiğinde günde 2 defa 300 km’ye varan mesafeleri kat ederek toplamak zorundadırlar.

Bu toplanan sütün kalitesi veya hijyeni konusunda herhangi bir sorgulama yapma lüksleri bulunmamaktadır.

Oysa ideal sistemde üretici ve sanayicinin her birinin tüm paydaşları kapsayacak biçimde örgütlenmesi, ticareti yapılacak olan çiğ sütün tüm ülkede uygulanabilecek (yöresine göre farklı olabilir) bir fiyatın bu iki örgüt tarafından ortaklaşa belirlenmesi ve bu fiyatın 1 yıl geçerli olacağı bir sistemin oluşturulmasıdır.

>> Murat Yörük

SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı (2011-2014 Dönemi) 2009 yılında kurulan Ulusal Süt Konseyi'nin ilk Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 2011-2014 dönemide SETBİR Başkanlığı yaptı. Yönetim Kurulu Başkanı olduğu aile şirketi YÖRSAN'ın Abraaj Capital'e satılmasının ardından 2014 yılında şirketteki görevinden ayrılarak süt sektöründen çekildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.