Eyvah, sütümüz fazla!

Son dönemde süt piyasasında yaşananlar için en doğru kelimenin”kriz” olduğunda herkes hemfikir. Bu krizde sektörün tüm bileşenlerinin (üretici, sanayici ve devlet) sorumluluğunun olduğu aşikâr. Sorunun çözümü için atılacak ilk doğru adım sorunun kaynağına inebilmek olmalı. Nasıl ki gömleğimizin ilk düğmesini yanlış iliklediğimizi son düğmede farkedebiliyoruz. Ve bütün düğmeleri de yanlış iliklemiş oluyoruz.

Süt piyasasında yanlış iliklenenler için düğme tarlası (vana tarlasını gözünüzün önüne getirin) dersek abartmış olmayız. Sorunlar o kadar kronik hale gelmiş ki, ilk düğmeyi yanlış iliklediğimizi fark etsek de ilk düğmenin hangisi olduğunu bulmakta zorlanıyoruz. Bu özel doya ile ilk yanlış iliklenen düğmeyi arıyoruz.

Hayvancılık sektöründe dejavu yaşanıyor adeta. 2008-2010 yılları arasında süt fiyatlarının aşırı düşürülmesi ile hayvancılık sektörü bir çıkmaza sürüklenmişti. Bir milyon süt ineğin kıyımıyla sonuçlanan bu krizin sonucunda Türkiye canlı hayvan varlığının önemli bir bölümünü kaybetmişti. Bu krizin ülkemize bıraktığı en önemli miras ise bir türlü dizginlenemeyen kırmızı et fiyatları oldu. Bugünlerde yol açtığı yıkımın izleri hala tazeliğini koruyan bu krizin yeni versiyonu sahneleniyor.

Bugünlerde sektörde yaşanmakta olan krize sanayicilerin ARZ FAZLASI, İHRACATTA AZALMA ve İÇ PAZARDA TÜKETİMİN DÜŞMESİ gerekçelerle çiğ süt fiyatlarının düşürülmesi yol açtı. Peki, ileri sürülen bu gerekçeler ne kadar gerçekçi?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun HAYVAN TÜRLERİNE GÖRE ÇİĞ SÜT ÜRETİMİ, SÜT ÜRÜNLERİ ÜRETİMİ ve SÜT ÜRÜNLERİ İHRACATI ile ilgili verilerini yayınlıyoruz. Ayrıca Ulusal Süt Konseyi’nin internet sitesinde yayınladığı SÜT/YEM PARİTESİ, BÖLGELERE GÖRE ÇİĞ SÜT MALİYETİ ve ÇİĞ SÜT REFERANS FİYATLARI ile ilgili verilerine de yer veriyoruz.

Tabloları dikkatle incelediğinizde sanayici örgütlerinin temsilcileri dışında herkesin bu gerekçelerle fiyatların düşürülmesini niçin eleştirdiği daha iyi anlaşılacaktır. Başta Tarım Bakanı Faruk Çelik, TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, Meclis Araştırma Önergesi veren CHP ve MHP milletvekilleri ve sektör uzmanları olmak üzere neredeyse herkes bu gerekçelerin süt fiyatlarının düşürülmesine dayanak oluşturamayacağını ve gerçeği yansıtmadığını yüksek sesle dile getiriyorlar. Ancak belli bir kesimin daha fazla kazanma hırsı Türkiye’yi ablukaya almış durumda.

Çiğ süt krizi ülke hayvancılığını 2009’da yaşanan karanlık döneme sürüklemekte. Sağlıklı işleyen bir süt piyasası için görevlerini yerine getirmeyen siyaset, bürokrasi, sanayi ve üretici örgütleri göz göre göre gelen bu krizden birinci derecede sorumludur. Hayvancılığı ihmal edilen bir ülkenin kalkınma hayalleri kurması yersizdir. Tarih ve coğrafya bunu doğrulayan örneklerle doludur.

SÜT PİYASASI İLE İLGİLİ TESPİTLER

Süt fiyatlarının düşürülmesinin gerekçesi olarak gösterilen “arz fazlası”, “ihracatın azalması” ve “iç pazarda daralma” iddialarının gerçek olup olmadığını resmi veriler ve istatistiklerden görebilirsiniz. Krizin mağduru durumundaki süt üreticilerinin en büyük örgütü olan Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği’nin süt sektöründe yaşanan krizin sebeplerini ve krizden çıkış için atılması gereken adımlar ile ilgili görüş ve önerilerini paylaşmakta yarar var. İşte, Süt Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Fatih Salih Okumuş’un yaptırdığı araştırmaya göre süt piyasası ile ilgili tespitler…

Çiğ sütte arz fazlası yok

Sanayide işlenen çiğ süt miktarı piyasayı olumsuz etkileyecek oranda artmamıştır. 2015 yılında sanayiye giden süt miktarı bir önceki yıla göre binde 3 oranında artmıştır. Çiğ sütte arz fazlalığı yoktur, sadece mevsimsel değişim vardır.

Süt ürünlerinde %20 fiyat artışı var

Çiğ süt fiyatları 2014 Haziran -2016 Şubat ayları arasında 1,15 TL’de sabitlenmiş ve hiç değişmemiştir. Aynı süreler içinde işlenmiş süt ürünlerinde fiyat en az yüzde 20 ve üzeri oranında artmıştır. Sanayici çiğ süt üretimi artmadığı halde fiyatları aşağıya çekmiştir. Çiğ süt referans fiyatı ülke genelinde uygulanamamaktadır. Kırmızı et fiyatlarının artışı dişi sığır kesimini artırmıştır.Üreticinin örgütlü yapısı kırılıyor.

Çiğ süt piyasasında Marmara Bölgesi hariç ülke genelinde aracı-toplayıcı egemenliği vardır. Aracı-toplayıcıya müstahsil makbuzu kesme hakkı tanınarak üreticinin örgütlü yapısı kırılmaya çalışılmaktadır. Kooperatiflerin pazarlama etkinliği, gücü, yetkisi ve görevi olmayan diğer örgütlerce kırılmaktadır. Birlik organizasyonları çiğ süt pazarlaması yerine hizmet bedeli üzerinden faaliyet yapmaktadırlar.

Süt tozu desteği arz fazlası olmadığında da devam ediyor

Regülasyon amaçlı süt tozu desteklerinde tedarik edilen çiğ süt hiç gereği yokken mevsimsel arz dönemleri dışında uygulanmaya başlanmıştır. Bu uygulama ile süt tozu üreten firmalar kayırılmaktadır. Süt tozu desteği ve Okul Sütü Programı için gerekli olan çiğ sütün tedarikinde üreticinin örgütlü olması şartı nedeniyle tedarik doğrudan aracılardan yapılmaktadır. Süt tozu üretiminin desteklenmesi iç piyasayı bozmaya başlamış, hatta çiğ süt fiyatlarını geriletmiştir. Süt tozu desteği ile sanayici desteklenmektedir.

ÜRETİM, İŞLEME VE TÜKETİM İLE İLGİLİ TEMEL SORUNLAR

Sektörde yaşananları Süt Dünyası’na değerlendiren sektörün duayen isimlerinden Ziraat Yüksek Mühendisi Süleyman Özdoğan, süt sektöründe yaşanan krize üretim, işleme ve tüketim kaynaklı temel sorunların yol açtığını söyledi. 40 yıldır süt sektöründe çeşitli görevlerde bulunan Özdoğan, sektörün temel sorunları çözüme kavuşmadıkça fiyat istikrarının sağlanmasının mümkün olmadığını kaydetti. Özdoğan’ın dile getirdiği temel sorunlar şöyle…

Süt üreticileri ile ilgili sorunlar

Hayvancılık işletmelerinin çoğu küçüktür ve işletmelerdeki hayvan sayısı azdır. Üreticinin bakım, besleme, sağım ve sürü yönetimi gibi konularda bilgisi yetersizdir. Üretici hayvanlara verdiği yemleri kendi hazırlamıyor, satın aldığı yemler hakkında da yeterli bilgi sahibi değil. Hangi yemin nasıl kullanılacağı konusunda bilgiye sahip değiller. Kooperatifler bile aldıkları yemlerin tahlillerini yaptırmıyor.

Süt sağımı ve hijyen gibi konularda da teknik bilgisi yok. Çoğu süt sağım makinalarını, haftada, 15 günde, hatta ayda bir temizliyor. Süt ahırda uygun olmayan koşullarda bekletiliyor ve sütlerdeki bakteri sayısı Avrupa’ya kıyasla bin kat daha fazla. Verimi yüksek hayvanlardan bile yeterli miktarda süt alınamıyor. Sütün üretim maliyeti satış fiyatının da üzerinde. Süt müstahsillerine Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı tarafından gereken eğitim verilmemektedir.

Süt sanayicisi ile ilgili sorunlar

Düzgün çalışan birkaç firmanın dışında sanayiciler daha fazla kazanma hırsı ile sütü çiftçiden düşük fiyata alma yoluna gitmektedirler. Kalitesiz süt aldığını söylüyorlar ancak sütte kaliteyi arttırma konusunda herhangi bir çaba göstermiyorlar. Tüketiciye yüksek kaliteli ürünler sunmak için aldıkları sütü özelliklerine göre iyi organize edemiyorlar. Kalifiye personel (mühendis, veteriner, tekniker vb) çalıştırmıyorlar ve çalışanlara emeğinin karşılığını tam olarak vermiyorlar. Dolayısıyla üretim maliyetleri yüksek oluyor.

Sattığı bazı ürünlere hile yaptığı için tüketicide her ürünün hileli olduğu algısı oluşuyor. Ürünlerinde taklit ve tağşiş yapan firmalara verilen cezalar yetersiz kalıyor. Oysa aynı suçu ikinci defa işleyene daha fazla ceza verilmeli, üçüncü defa hile yaptığı tespit edilen işletme ise mühürlenerek kapatılmalı. Kapatılan firmanın adresinde veya mühürlenen makine ve ekipmanlarla başka ad altında üretim yapmak isteyen firmalara izin verilmemeli. Bunun için acilen yasal tedbirler alınmalı.

Yatırım makine, alet ve ekipmanlara yapılmakta, maalesef insan kaynaklarına yatırım yapılmamaktadır. Üretimde uygun olmayan makina ekipmanlar kullanılmakta, böylece kalitesiz ve hatalı ürünler piyasaya sunulmaktadır. Süt işletmelerinde ürünün ömrünü yüzde 25-30 dolaylarında arttırdığı bilinen temizlik separatörü (klarifikatör) bulunan işletme sayısı çok az olup, baktefuj bulunan işletme sayısı ise iki elin parmakları kadardır. Makine ve ekipman alımlarında yüzde 60-70 oranlarında devlet desteği alınmasına rağmen, makinelerin kullanımında hijyen kurallarına gerektiği gibi uyulmamaktadır.

Tüketim ile ilgili sorunlar

Özellikle TV kanallarında konunun uzmanı olmayan bilim adamlarının, seyyar dağıtım sütçülüğü (sokak sütü) desteklemesi, karınca yuvalarındaki toprakla yoğurt yapılması gibi aslı astarı olmayan bilgilerle tüketicinin kafası karıştırılmaktadır. Tüketiciye güven verilmesi zorunludur. Alım gücü düşük olan tüketiciler maalesef kalitesiz ve ucuz ürünlere yönelmektedirler. Merdivenaltı olarak tabir edilen üretim yerlerinin faaliyette olmasında bu husus büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle merdivenaltı imalathanelerin mutlak surette denetlenmesi gerekmektedir.

Bazı süt müstahsillerinin, toplayıcıların, kooperatiflerin ve işleme tesislerinin hile yapmalarını önleyebilmek için ücreti devlet tarafından ödenen mühendisi (süt, gıda, zootekni) ve veteriner hekimler işletmelerde görevlendirilmeli. Bu heyete hatalı ve hileli ürün üreten işletmelerin kapatılmasına kadar varan geniş yetkiler verilerek tağşiş ile etkin bir şekilde mücadele sağlanabilir.

“İPLERİ BAŞKALARININ ELİNDE OLAN BİR KUKLA GİBİYİZ”

Sektörde yaşananları Süt Dünyası’na değerlendiren C.C.T. Hayvancılık İşletmesinin sahibi Candan Turhan, üreticileri ipleri başkalarının elinde olan kuklalara benzeterek şöyle diyor:

“Ben de sürekli sektördeki herkes gibi kara kara düşünüyorum. Üç sene önce bu işi ilk ele aldığımda pazarlama sorunu olan bir sektörden buraya geçtiğim için çok hoşuma gitmişti. Aman ne güzel, ürünüm belli zamanda belli miktarda belli fiyata satılıyor diye ferahlamıştım. Pazarlamayla uğraşmama gerek yoktu, sadece üretimle ilgilenmem yeterliydi. Sonra tabii tez zamanda madalyonun öteki yüzü ortaya çıktı. Ürünümüzün pazarlanması ve satışı için bizim adımıza pazarlık etmesi gerekenler gerekeni yapmıyordu. Sürekli ipleri başka taraflardan çekilen kukla gibiydik. Kimin keseri nereye yontuyordu hala çözemedim ama üreticiye yontmadığını gördük!”

Tek çare pazarı büyütmek

Üretici ve sanayici örgütlerinin sürekli ağlayıp dövündüğünü dile getiren Turhan, sektörün içinde bulunduğu bu açmazdan çıkış yolunun pazarı büyütmekten geçtiğini savunuyor. Sütte fiyat istikrarının sağlanması için herkesin pazarı büyütmek için çalışması gerektiğini ifade ediyor:

“Şu anda da MBA’lerde okutulan vaka çalışmaları gibiyiz. Üretici kazansın, sanayici kazansın, herkesin cebine daha fazla para girmesi isteniyorsa ne yapmak gerekiyor? Pazarı genişletmek! Bu o kadar basit, o kadar başlangıç seviyesinde bir yanıt ki bilinmemesi, düşünülmemesi imkansız. ABD gibi büyük bir pazarda bile onlarca senedir pazar genişletme sürekli bir çalışmayken, mankenler, ünlüler vb ‘süt bıyığıyla’ pozlar verip süt tüketimini artırmaya çalışırken biz köşemizde oturmuş daha fazla süt talebi ve süt satışı olmasını, bunun da üreticiye daha makul fiyat olarak yansımasını bekliyoruz. Tabii, daha oturup bekleyelim saf saf. Ne damızlık birlikleri, ne sanayici birlikleri elini taşın altına sokup pazarı genişletmek için çalışmasın. Hep beraber sürekli ağlayalım ve sürekli kaybedelim!Sözün özü, pazarı genişletmekten başka çıkış yolumuz yok. Birliklerimizin “kampanya, reklam, pazarlama, promosyon, PR” gibi kelimeleri artık öğrenmesi gerekiyor.”

Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Fatih Salih Okumuş yaşanmakta olan kriz ile ilgili tespit ve değerlendirmeleri ile devam edelim…

ÇİĞ SÜT FİYATLARININ DÜŞMESİNİ TARAFLAR NASIL DEĞERLENDİRİYOR?,

Sanayici Tarafının Görüşleri ve Gerçeklik Durumu

Süt arz fazlalığı var: Süt arz fazlalığı var görüşü doğru değil. Bakanlık ve TÜİK istatistikleri ile kendi fabrikalarının kapasite kullanım rakamları bu iddayı çürütmektedir. Son beş yılda işlenen çiğ süt miktarı %31,7 oranında artmıştır.

İç tüketim azaldı: İç tüketimin azaldığı görüşü doğru değil. İç tüketime yönelik işlenen ürün miktarı son beş yılda %71 oranında artmıştır.

İhracat azaldı: İhracatta düşüş olduğu doğrudur, ancak miktarı iç piyasada çiğ süt fiyatlarını etkileyecek düzeyde değildir. Marketler ödeme sürelerini uzattı: Marketlerin tedarikte vade sürelerini uzattığı doğrudur. Bu durum süt fiyatını değil üreticiye ödeme takvimini etkileyebilir.

Üretici Tarafının Görüşleri ve Gerçeklik Durumu

Çiğ süt alım fiyatının artmaması ve düşürülmesi sanayicinin bir oyunudur: İstatistiklere bakıldığında yıllardır aynı oyunun tekrarlandığı görülmektedir. Ürünlere %20-25 zam gelirken hep çiğ süt fiyatları düşmüştür.

Süt işleme sanayisinde tekelleşme var: En büyük 10 fabrika sütün %50’sini işlemektedir, tekelleşme ile yerel mandıraların gücü kırılmıştır.

Üretici tarafı fiyatın belirlenmesinde etkisizdir: Sütün depolanamaması ve hemen elden çıkartılma zorunluluğu bilindiğinden işin doğası gereği fiyatların belirlenmesinde üretici tarafının hiç bir etkisi ve yetkisi yoktur. Fiyatı belirleyici her zaman sanayici tarafı olmaktadır. Ulusal Süt Konseyi’nin yönetiminde ve aldığı kararlarda sanayiciler belirleyici olmaktadır.

Tedarik sözleşmeleri toplayıcılarla yapılmaktadır: Tedarik sözleşmelerinin yanlış uygulanması sonucunda sanayiciler üretici örgütleri yerine aracı ve toplayıcıları muhatap almaktadır. Üreticinin hakkını koruyacak örgüt yerine toplayıcılara yetki verilmesi çiğ süt fiyatlarının düşmesinin ve kaos oluşturmasının temel nedeni olmuştur (Ocak-Şubat 2016 tarihlerindeki ülke genelindeki gelişmelere bakılabilir).

Süt tozu üretimi destekleri yanlış uygulanmaktadır: Mevsimsel arzı düzenlemek ve arz fazlasının olduğu dönemde uygulamak yerine yılın her ayı uygulanması yanlıştır. Süt tozu üreten fabrikaların ilave üretim yapmaları sağlanmıyor. Destek sanayiciyi desteğine dönmüştür. 500 bin süt üreticiye 450 milyon lira destek verilirken 20 fabrikaya 100 milyon lira süt tozu desteği verilmektedir. Bu desteğin verilmesi orantısızdır ve üretici aleyhinedir.

ÇİĞ SÜT PİYASASINA MÜDAHALE EDİLMEZSE

Üreticiler nasıl etkilenir?

  1. Üretici endişeye düşecek, gelecek beklentilerinde hayal kırıklığı yaşayacak ve süt üretiminde verimliliği dikkate almayacak,
  2. Maliyetleri azaltmak için hayvan beslemesi kısıtlanacak ve hayvanların sağlığı bozulacak,
  3. Çiğ süt pazarı tüccarların eline geçecek,
  4. Borç ve kredi ödemeleri yapılamayacak,
  5. İşletmeler küçültülecek veya değeri altında satılacak,
  6. Dişi hayvan kesimleri artacak,
  7. Devletin şu an yaptığı müdahale kalemleri ve metodu da etkisiz kalacak,
  8. Çiftliklerin pozitif yöndeki tüm kazanımları (sağlık, teknik, yönetim becerileri) de negatife dönüşecek,
  9. Islah ve kalite güvenceleri yok olacak,
  10. İşsizlik artacak,
  11. Hayvancılık bir sektör olmaktan çıkacak, sadece köylünün faaliyetine dönüşecek.

Sanayici nasıl etkilenir?

  1. Kaliteli ve istikrarlı süt alımı yapamayacak,
  2. İhracatı olumsuz etkilenecek,
  3. Yıllık yatırımlarda öngörü planları daima negatif yönde gerçekleşecek,
  4. Üretim maliyetleri artacak,
  5. Rekabette, pazarlamada ulusal marketlere yenilecek,
  6. Küçülmeler ve kapanmalar artacak,
  7. Arz boşlukları oluşacak, ithalat artacak,
  8. İstihdam azalacak,
  9. Borç ve kredi ödemeleri yapılamayacak.

SÜT PİYASASINA MÜDAHALE GEREKLİ Mİ, NASIL YAPILMALI?

  1. Sektör erken uyarı ve uyarı dönemlerini yaşamıştır, artık kriz dönemini yaşamaktadır.
  2. Dişi dana/inek kesimi artacaktır.
  3. Et piyasasının düzenli işlemesi süt fiyatlarına bağlıdır. Gelinen durum et piyasasını da olumsuz etkilemektedir.
  4. Sektöre müdahale şart haline gelmiştir.
  5. Müdahale için acil orta ve uzun vadeli tedbirler alınarak uygulamaya konmalıdır.

Kısa vadede yapılması gerekenler:

  1. Çiğ süt fiyatlarında taban fiyat uygulamasına geçilmelidir. Taban fiyat için tam yağlı süt esas alınmalıdır.
  2. Çiğ süt taban fiyat belirleme komisyonu kurulmalıdır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı’nın oluru ile fiyat yürürlüğe girmelidir.
  3. Çiğ sütün pazarlamasında üretici örgüt tanımı, yetki ve görevleri belirlenerek acilen tüm taraflara tebliğ edilmelidir.
  4. Destekleme birim fiyatının belirlenmesi kurala bağlanmalı ve formülize edilmelidir. Desteklemelerde mevsimsel arz durumu, maliyet, kalite ve örgütlülük dikkate alınmalıdır.
  5. Genel Müdürlük oluru ile illere gönderilen aracı-toplayıcıların müstahsillerinin kabul edileceğine dair yazı geri çekilmelidir.
  6. Süt tozu uygulamasında kota dağıtımı ve dönemi üretici örgütlerinin de katılacağı komisyonla belirlenmelidir.
  7. Süt tozu ve okul sütü için gerekli olan çiğ sütün tedarikinin mutlaka üretici örgütü üzerinden yapılması sağlanmalıdır.
  8. Çiğ sütün tedariki ile ilgili yönetmelik revize edilmelidir.
  9. Desteklemeler için gerekli kayıtlar kooperatiflerce de tutularak yazılımlar buna göre revize edilmelidir.
  10.  Çiğ süt referans fiyatı tereyağı esas alınarak belirlenmelidir. Bu önerilerin uygulanması için ilgili tebliğlerde değişiklik yapılması yeterlidir.

Orta ve uzun vadede yapılması gerekenler:

  1. Çiğ süt tedariki ile ilgili sanayici-işleyici firmaların ihtiyaç analizleri ve bölge içi-dışı talepleri çıkarılarak bir kurala bağlanıp planlama yapılmalıdır.
  2. Süt tüketiminin de iç talebin artırılması için kampanyalar başlatılmalıdır.
  3. Dış ticarette yeni pazarların bulunması için Ulusal Süt Tanıtım Gurubu kurulmalıdır.
  4. Süt ürünlerinde yerel markalaşma teşvik edilmelidir.
  5. Üretici örgütlerinin süt ürünleri işleyecek tesislere sahip olmaları teşvik edilerek uzun vadeli kredi kullanmaları sağlanmalıdır.
  6. Süt hayvancılığın da karlılığı artırmak için girdi maliyetlerini azaltacak projeler devreye sokulmalıdır.
  7. işletme büyüklüklerine göre teşvik modelleri geliştirilmelidir.
  8. Büyük işletmeler ile orta ve küçük işletmeler tanımlanarak teşvik-vergi-pirimkredi kaynakları kullanımı orta ve küçük işletmeler lehine olmalıdır.
  9. Meraların yönetimi ve ıslahı üreticilere verilerek uygulanmalıdır.
  10. Süt ürünlerinde ithalat kalemleri gözden geçirilmeli, yurt içinde üretilebilecek olanlar desteklenmeli, bu ürünlerin ithalatı zorlaştırılmalıdır.

“ÇİĞ SÜTTE DEĞER OLUŞTURAN FARKLAR DİKKATE ALINMIYOR”

Türkiye’nin ilk genomik süt çiftliği Uluova Süt’ün Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akif Hut yaşananlara tepkisini “Kim neden süt üretsin?” diyerek dile getirdi. Geçen yıl Haziran ayında süt üretimine başlayan Türkiye’nin en yeni çiftliklerinden Uluova Süt, kalitesi ile şimdiden dünyanın en iyi on çiftliği arasında gösteriliyor.

Çanakkale Ezine’de faaliyet gösteren Uluova Süt, tüm çiftliklerin fiyat indirimi baskısına boyun eğdiği bir dönemde sütünü aynı fiyattan satmaya devam edebilen ender süt işletmelerinden biri. Ülke sütçülüğünün gözdesi bu yatırımı ülkemize kazandıran firmanın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akif Hut, üreticilerin içine çekildiği çıkmazı kendine has üslubuyla şöyle dile getirdi:

“Sektöre yeni girmiş 2016 model tesisi olan bir yatırımcıyız. Şimdilik bini sağmal, yılsonu itibariyle üçbin olmasını beklediğimiz ikibin büyükbaş süt hayvanımız var. Hayvanlarımızın tamamı üst düzeyde genetiğe sâhipler. Ne kadar mütevâzi olursak olalım bu özelliğimiz ile dünyanın ilk on çiftliği arasındayız. Çiftliğimiz konunun uluslararası uzmanlarınca, konumu, projesi, yapıları, ekipmanları, makine mekanizasyonları, yazılımı, insan kaynakları, işletme sistemi, yemi, suyu, süt kalitesi ve benzeri hususlarıyla bir bütün olarak değerlendirildiğinde dünyanın en iyileri arasında olduğu ifâde ediliyor.

Bütün sütler aynı fiyatla değerlendiriliyor

Olması gerekeni samimiyetle gerçekleştirme niyeti bize oldukça pahalıya patladı. Bu yüzden 1000’i sağmal toplam 3000 büyükbaş hayvan kapasiteli çiftlik için yaptığımız yatırımı açıkça söylemeye çekiniyoruz. Tesellimiz ülkemize örnek bir proje kazandırarak takdir edilmiş olmamızdır. Ancak bu takdirin yüksek kalitesi  ve diğerlerinden farkı laboratuvar analizleriyle ispatlı “kıymetli sütümüze” yansımamasını, sektörün sistemi ve sebep olanları açısından samimiyetsizlik, iyi niyetten yoksunluk ve adaletsizlik olarak değerlendiriyorum.

Ticaretin tümünde, yazısız fakat şaşmayan  kânun der ki; “Ne kadar ekmek, o kadar köfte.”  Üretimin tümü için yazısız kânun ise; “Ne ekersen onu biçersin” diyor. Maalesef yaşadığımız o ki, süt  işinde bu böyle değil. Adalet yok!..

Marketlerin raflarının bedelleri kendi kazandırma değerlerine orantılı olarak fiyatlandırılıyor, süt ürünleri ise niteliklerine, değerlerine ve markalarına göre… Çiğ sütte ise değer oluşturan farklar (somatik hücre sayısı, kurumadde, protein ve yağ oranı) dikkate alınmıyor! Sanki ticâri, mâli ve gıda zenginlikleri açısından değer farkları  taşımıyormuşçasına bütün sütler aynı fiyatla değerlendiriliyor.

Biliyor musunuz, Amerika’dan kusurlu ve sakat hayvanı isteseniz de ithal edemezsiniz. Amerika Tarım Bakanlığı yetkilileri yurt dışına satılan her hayvanı tek tek birçok sağlık özellikleri açısından kontrol ederler, onayladıktan sonra yurtdışına çıkışına ve ticaretine izin verirler.

Hemen hemen her konuda özgürlükler ve serbestlikler ülkesi olan Amerika süt konusunda adaleti piyasada gücü gücü yetene bırakmıyor! Bu sistem içerisinde çiftçiler, kusurlu hayvan satamayacağını bildikleri için gayriciddi hayvancılık yapamıyor. Amerikalı çiftçi yukarıdaki gerekçe dolayısıyla mecburen kalite odaklı üretim yapıyor. Verilere göre Amerika süt hayvanı ırkı, geni ve kalitesi açısından bu sebeple dünyanın en iyisi.

Buna sütçülük değil körebe denir

24 ayar altını 14 ayar fiyatına alamazsınız, satamazsınız. Hâl böyle iken bizim 50 bin civarındaki somatik hücre sayımız ile 500 bin – 1 milyon civarındaki somatik hücre sayısı olan başka  bir süt bu piyasada aynı fiyat ile değerlendirildikçe bu işe sütçülük ve ticaret değil, olsa olsa körebe oyunu veya en kibarından adaletsizlik, sistemsizlik, yüzsüzlük ve fırsatçılık denir.

Türkiye’de iki yıldır imâl edilen tüm ticâri ürünlerin fiyatları artarken, imâl edilen sütte mâliyetler artmıyormuşçasına sütün satış fiyatının yükseltilmesi yönünde güncellenmemesi gibi anormal bir durum yaşanıyor. Bakanlık bu garipliği görüp telâfi etmek isteyen yaklaşımlar ile süt üreticilerine destek primleri sunarken, sütü kullanan sanayici Bakanlığın verdiği desteğe göz koyup aynı miktarda indirimli fiyat ile sütü almak, ya da sütü almayıp bırakma kumpası kurmuş durumda. Bu davranışını da arz fazlası gibi mâsum(!) bir gerekçe ile maskelemeye çalışıyor.

Kim neden süt üretsin?

Hayvanın fiyatı belli, çalışanın ücreti belli, yem mâliyetleri belli, işletme mâliyetleri belli, standart yatırımın mâliyeti belli, bu durumda bu ülkede kim neden hayvancılığa yatırım yapsın, kim neden sütçülük yapsın? Bu gidişat çiftçimizi ve köylümüzü sütçülükten çıkartıp sanayicinin çobanına dönüştüren gidişattır. Bu yol sütsüz peynir üretimine varır. Hayvanlar kesilecek,  sütsüzlük başlayacak. Sanayicinin üç kuruş  sevdasına devlet bütçesi çılgın bir yükün altına sokulacak. Yeniden hibeler, teşvikler, ithalatlar,  döviz çıkışları yaşanacak. Çünkü bu dediklerim olmazsa süt hayvancılığı olamayacak, olmayacak.

Eskiler bilir, toplumumuzun daha az hasta olduğu zamanlarda gıdamız peynir ekmek idi. Şimdilerde toplum peynirden uzaklaşırken besin değeri bakımından zengin olan geleneksel peynirlerimiz ile damaklarımızın ilişkisi her geçen gün azalıyor.  Yeni nesil geleneksel peynirleri tanımıyor bile!

Daha çok kazanma ihtirâsı ile televizyonlarda ve gazetelerde nerede ise tamamı yalan reklamlar yapmak sûreti ile içi boşaltılmış yapay gıdalar üreten bâzı peynirciler ürünlerini satamamanın sıkıntısını, tüketim düştü, stoklar fazlalaştı, üretimin anlamı kalmadı diye resmederek gerçeği maskelemeye çalışıyorlar. Sanayici peynir satışlarının düşmesinden rahatsız olduğunu dile getiriyor. Sebebi araştırıldığında; peynirlerin çoğunun lezzet, kalite, besin değerleri bakımından içeriğinin zayıf ve geleneksel değerlerden uzak niteliklerle imâl edilmiş olmasının peynire olan ilgiyi sürekli kaybettirdiği görülüyor.

Süt ürünleri sanayicisinin ekserîsi, yaptıklarını ve yapmadıklarını muhakeme etmiyor. Sorun olduğu iddia edilen stoklar, konu sütü ucuza almaya gelince sorun olmaktan çıkmış oluyor? Bu tablo karşısında ifâdeleri ile davranışları çelişen koca koca sanayi patronlarının düştüğü utanç verici garip durumu izlerken benim yüzüm kızarıyor.

Ayrıca stoklardan şikâyet eden sanayiciler bir grup oluşturup toplumun peynir ile ilişkisini geliştirmesi için kampanyalar da yapmıyor.

Market raflarında olmanın bedelleri günden güne mantıktan uzaklaşan maliyetlere ulaşırken marketlere diş geçiremeyenler o mâliyet yükünü de sütçüye taşıtmaya çalışıyorlar. Arada iki kesim kaybediyor, yükün hamalı iki kesim oluyor; Halk ve sütçü!

Gerçek sütten üretilen ürünler her gün daha da azalıyor

Palm yağından dondurma, süt tozu ve diğer katkı maddeleri ile yoğurt ve peynir furyası almış başını gidiyor. Bir millet şu veya bu şekilde  geleneksel ve doğal gıdalardan mahrum edilerek sinsice soykırıma mâruz bırakılıyor. Tağşiş yapan hilekâr, düzenbaz, insanlık düşmanı, egoist, namussuzlara namuslu üreticilerin yem edilmesi bir kepazelik değil de nedir? Bir kanunsuzluk, sürekliliği ile istikrar kazanmış, devamlı yapılır hâle gelmiş ise kânun koyucuların o konuda büyük eksiği ve hatası var demektir. Cezai yetersizlikler suç işleyenlere caydırıcı etki yapmıyor, olan yine tertemiz sütü üreten mâsuma oluyor. Namuslu üretici namussuzların hilelerine, inorganik manipülasyonlarına yenik düşürülüyor. Millet kaybediyor, toplum kaybediyor, insanlık kaybediyor.

Bu duruma devlet tarafından yakın zamanda samimi, âdil ve radikal bir müdahalede bulunulmaz ise Türkiye’deki süt üreticileri için El-Fatiha!”

TABLO: SÜT / YEM PARİTESİ

TABLO: ÇİĞ SÜT REFERANS FİYATLARI

TABLO: BÖLGELERE GÖRE ÇİĞ SÜT MALİYETİ VE DEĞİŞİM ORANLARI

TABLO: SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ ÜRETİM MİKTARLARI

TABLO: HAYVAN TÜRÜ VE IRKLARINA GÖRE SÜT ÜRETİMİ

TABLO: 2011-2015 YILLARI ARASINDA SÜT ÜRÜNLERİ İHRACATI

TABLO: AYLARA GÖRE SÜT ÜRÜNLERİ İHRACATI KARŞILAŞTIRMASI

Tablolar ve diğer ayrıntılar Süt Dünyası Sayı 59 basılı ve e-dergide …

>> Süt Dünyası

2006 yılından beri yayınını sürdüren tarafsız ve bağımsız medya kuruluşudur. Süt Dünyası Dergisi kurulduğu günden bu yana ilkelerinden taviz vermeden yayıncılık faaliyetine devam ediyor. Süt Dünyası Dergisi Haber Merkezi tarafından hazırlanan her türlü içerik "Süt Dünyası" imzası ile yayınlanmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.