Ülkemiz süt piyasasını düzenleme yetkisi 08.06.2013 tarih ve 28671 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Ulusal Süt Konseyi Kuruluş, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” gereğince Ulusal Süt Konseyi’ne verilmiştir. Konsey temelde; süt üreticileri, süt sanayicileri, ilgili meslek odaları, üniversitelerin ilgili bölümlerinden temsilciler ve tüketici örgütlerinden oluşmaktadır. Her yıl Ocak ve Haziran aylarında olmak üzere yılda iki kez çiğ süt fiyatını belirlemek üzere toplanan Konsey, piyasa koşullarına göre fiyatları belirlemektedir.
Süt fiyatlarının 115 kuruş olarak belirlendiği toplantı Haziran 2014’te yapılmıştır. Ocak 2015’deki toplantıda fiyat artışının olmaması kararlaştırılmış, Haziran 2015’de bu fiyatta indirime gidilmesi istenmiş, fakat fiyat korunmuştur. Ocak 2016’da yapılan toplantı sonrasında fiyat konsey internet sayfasında 115 kuruş olarak ilan edilmiş olsa da piyasalarda süt fiyatlarında 7 ila 10 kuruş arasında indirime gidilmiştir.
Ülkemizde süt sığırcılığının temel girdileri olan başta inek fiyatları olmak üzere, yem, ilaç, veterinerlik hizmetleri, bakıcı ücretleri artarken süt fiyatının iki yıldır artmaması hatta indirime gidilmesi süt sığırcılığının sürdürülebilirliği açısından çok ciddi bir açmazdır. Bir de son günlerde birçok süt işleme tesisinin “stok fazlalığı” gerekçesiyle mevcut fiyatla dahi sütü almaması işin tuzu biberi olmuş durumdadır.
Ülkemiz tarım ve hayvancılığının en temel sorunlarından biri ürünlerin fiyat istikrarının olmamasıdır. Bendeniz tarımla uğraşan bir köylü çocuğu olarak (53 yıllık ömrümün 43 yılını hatırladığımı farzedersek) hemen hemen her yılı ürettiğimiz ürünler açısından bilinmez hatta tahmin bile edilemez üretim süreçleri olarak yaşadığımızı hatırlıyorum. Eğer ülkede bir genel veya yerel seçim de yoksa bu belirsizliğin daha da kötümser hale geldiğini gördüm hep.
Bu alanlarda hizmet için kurulmuş Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na, onca sivil toplum kuruluşuna (üretici birlikleri, gıdaları işleyenlerin meslek örgütleri, üniversitelerin ilgili birimleri vb.) rağmen herhangi bir ürün için bir sonraki yıl ülkemizin ihtiyacının ne olacağı, varsa ihracat şansı ve tahmini değerinin ne olabileceği belirlenmeden üretimler gerçekleştirilir. Burada üretici bir önceki yıl para eden ürüne yöneldiğinden bazı yıllar bazı ürünler için “yok yılı” olur ve fiyatlar olması gerekenin 2-3 misli olur. Bazı yıllar da “çok yılı” olur ve ürün üreticinin elinde kalır.
Ülkemiz çiğ süt fiyatları yaklaşık iki yıldır bütün girdi fiyatlarının arttığı bir ortamda artmıyor iken daha fazla süt üretebilmek için yüksek verimli damızlık düve satın almak üzere bazı yetiştirici birlik yetkililerinin Avrupa pazarına gebe düve satın almaya gitmeleri de başka bir gariplik. Şu anda ellerindeki beğenmedikleri az verimli ineklerin sütünü dahi satamayan yetiştirici birlikleri daha verimli yeni ithal ineklerin sütünü ne yapacaklardır acaba?
Burada ülkemizin çevresindeki siyasal karışıklıklar nedeniyle ihracat imkânlarımızın daralmasını, Avrupa Birliği ülkelerinde 01 Nisan 2015’de serbest bırakılan süt kotalarının dünya süt fiyatlarını etkilediğini de unutmamak gerekir. Her şeye rağmen ülkemizde konu ile ilgili bakanlık ve ilgili sivil toplum kuruluşları bu durumu önceden görüp çareler üretmeliydi. Bu şartlarda daha çok süt üretmek yerine, aynı miktarda fakat daha kaliteli (Kimyasal ve mikrobiyolojik açıdan) süt üreterek bütün dünyayı etkileyen bu sıkıntılı dönem atlatılmaya çalışılmalıydı.
Tekrar başlığa geri döndüğümüzde “Sütü 115 kuruş etmeyen inek kaç para eder?” Sütün olması gereken değerinde alınıp satılamadığı böylesi dönemlerde inekler inek eti fiyatıyla vücudunda taşıdığı et kadar para eder. Tabii ki kesecek kasap bulunabilirse. Çünkü sıkıntıya düşen üreticinin ineğinden fazladan bir deri daha çıkarmak isteyen kasap da hayvanları kesmekte nazlanacaktır. Eğer mevcut süt fiyatları sürdürülebilir değilse hatta süt satılamıyorsa üretici öyle veya böyle elindeki ineklerden kurtulmak isteyecektir. Bu ise süt sığırcılığının felaketi olacak ve bir kez daha bu alanda başa dönmek zorunda kalacağız demektir.
Oysa yıllardır yurt dışından getirdiğimiz yüksek verimli damızlık düvelerle ülkemiz süt hayvancılığı belli bir aşamaya gelmiş, süt üretimimiz yıllık 19 milyon tonlara ulaşmıştı. Şimdi bütün bu çabalar ve harcanan milyarlarca döviz bir çırpıda yok olma noktasına doğru hızla ilerlemektedir.
Başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri, yetiştirici birlikleri, ilgili meslek örgütleri ve süt işleme tesislerinin yetkilileri bir araya gelerek soruna çözüm bulmalıdırlar. Yoksa sütü 115 kuruş etmeyen o güzelim inekler “on para” etmeyecek; yıllardır verilen emekler ve harcanan milyarlarca döviz heba olup gidecektir.