Sütsüz hayat ‘kuşa’ döner

Dünya üzerinde omurgalı canlılar üreme sistemlerine göre ovipar ve vivipar olmak üzere ikiye ayrılır. Ovipar olanlar doğurdukları döllenmiş yumurtayı dış ortamda uygun şartlarda geliştirerek nesillerini devam ettirecek yeni canlıların oluşmasını sağlarlar. Bu şekildeki üremede doğan yeni canlı büyük oranda yetişkin ebeveynin aynısıdır. Onun gibi yer-içer ve gelişir.
Vivipar olanlar ise döllenmiş yumurtayı belli bir süre vücutlarında taşıyarak onun gelişip kendine benzer hale gelmesini sağladıktan sonra doğururlar. Yeni doğan canlı ovipar olanlardaki gibi şekil olarak yetişkin ebeveyne benzer ama beslenmesi özel olmak zorundadır. Yani süt içmek zorundadır.
Hatta ilk önce süt olarak tanımlanmayan fakat memeden salgılanan kolostrumu (ağız sütünü) içmelidir ki hayatın zor şartlarına dayanıklı olabilsin. Memeden salgılandığı sürece (genellikle 2-3 gün) ağız sütü ile beslenmesi gereken yavrulardaha sonra belli bir süre de sütle beslenmek zorundadır.
Sütle beslenme süresi en fazla olan canlı ise insandır. Sağlık otoriteleri bebeklerin ilk altı ayda sadece anne sütü ile beslenmesini önermektedirler. Altı aydan sonra az da olsa bazı katı gıdaları tüketebilme becerisi kazanan insanoğlunun süte muhtaçlığı hayat boyu devam eder.
Her ne kadar toplumumuzda belli bir yaştan sonra “ağzı süt kokuyor”, “süt çocuğu” gibi yanlış nitelemelerle süt içme alışkanlığı azalsa da diğer süt ürünleri ile bu eksiklik büyük oranda tamamlanmaktadır.
Hayatın ilk günlerinde ve sonrasında süt ve ürünleri bizimle olmasaydı öncelikle sağlıkla ilgili olmak üzere; güzellik, yakışıklılık, zindelikle ilgili birçok konuda sıkıntılar çekerdik. Bu sıkıntılar ömrümüzü sınırlandırır, hayat kuşa dönerdi.
Süt, vücutta öncelikle kemik ve dişlerin yapısına katılarak sağlıklı iskelet ve diş oluşumunu sağlar. Bu görevi sadece vücudumuzun gelişme döneminde değil; gençlikte, yetişkinlikte ve yaşlılıkta da devam eder. Çünkü kemik ve dişler de zaman içerisinde yenilenmek durumundadır.
Bu yüzden süt ve süt ürünlerini yeterli tüketenlerde diş çürüklerine ve kemik sorunlarına daha az rastlanır. İleri yaşlarda sıklıkla görülen osteoporozis (kemik erimesi) sorununun en doğal çözümü süt ve ürünlerini yeterince tüketmektir.
Yeterli tüketim daha sağlıklı kemik ve daha sağlıklı diş demektir. Sağlıklı kemik sağlam vücut; sağlıklı diş sağlam mide ve sağlıklı sindirim demektir. Diş ve kemik sağlığımız yerinde değilse hayatımız kuşa döner. Kemiklerimiz kuşların kemikleri gibi narin ve hafif olur, dolayısıyla kolay kırılabilir hale gelir. Diş sağlığımız bozuk olursa yine kuşlar gibi kursağımız da olmadığından sindirimin bütün yükünü mideye yükler, yediklerimizi gereği gibi sindiremeyiz.
Süt gibi değerli bir gıdayı mutlaka süt olarak tüketmek zorunluluğu yoktur. Onu çeşitli yararlı mikroorganizmalarla mayalayarak yoğurt, peynir, kımız, kefir, tereyağı gibi fermente ürünlere dönüştürerek de tüketebiliriz. Bu şekildeki tüketimde vücuda alınan faydalı mikroorganizmalar sayesinde vücutta toksik maddelerin oluşumu önlenir. Toksik maddelerin önlenmesi demek hayat süresinin uzaması demektir.
Nitekim dünyada en uzun yaşayan insanların beslenmelerinde fermente süt ürünlerine daha çok yer veren Kafkasya yerlilerinin olduğu 20. yüzyılın başlarında ispatlanmıştı. Demek ki hayatı kuşa döndürmemek için yine süt ve ürünlerini bolca tüketmeliyiz.
Sağlık için, güzellik için, yakışıklılık için, sağlıklı kemik ve diş için, uzun ömür için süt ve ürünlerini yeterince tüketmeliyiz. Süt ve ürünleri bu becerilerini coğrafya, mevsim, hayat dönemi, insan farklılığından etkilenmeksizin gerçekleştirir. Eğer onun bu meziyetleri görülmez, kıymeti anlaşılmazsa, olan yine insanoğluna olur. Hayatlar kuşa, baharlar kışa döner.
Sen olmaz isen anne şefkatiyle sunulan nimet; 
Hayatlar kuşa, 
Baharlar kışa, 
İnsanlar hastalanmak için, 
Sanki girerdi yarışa. 
 
Sen var isen; 
Destek olursun yarışta, 
Hem başlangıç hem varışta. 
Sağlık için insanoğlu, 
Arar seni her bakışta. 

>> Ramazan Gökçe

Prof. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Gıda Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı. Lisans ve yüksek lisansı İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesinde, doktora eğitimini İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünde aldı. Et ve Süt Teknolojileri, Sanitasyon ve Kalite Sistemleri alanlarında bilimsel çalışmaları bulunuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.