Hileli pazar mideyi bozar

Doç. Dr. Ramazan Gökçe yazdı…

İnsanoğlunun temel zaaflarından birisi de bilerek veya bilmeyerek hileye meyletmesidir. Gerek toplumsal, gerekse adli onca yaptırıma rağmen bu hilebazlık bazı kişilerde alışkanlık haline gelmiş olabilir. Hileli mal üretmeyi kazanç olarak görenler hem kişiliklerini hem de insanların sağlığını hiçe sayan kişilerdir.

Bu yolla hayatlarını kazandıklarını sanıyorlarsa da aslında kendilerini küçük menfaatler için heba etmektedirler. Çünkü atasözünde de belirtildiği gibi “El için kuyu kazanlar kazdıkları kuyuya önce kendileri düşerler.” Bizzat kendileri düşmese bile çoluk-çocuğu, hısım-akrabası bu hileli gıdaları tüketebilirler. Ayrıca hileli mal üretimi yıllar yılı devam edecek bir uğraşı da değildir. Eninde sonunda hilebazın mumu sönecek ve karanlıkta kalacaktır.

Osmanlı Devletinin yükselme döneminde (1502) yayınlanan Kanunname-i İhtisab-ı Bursa (Bursa Belediye Kanunu)’dan bu yana getirilen bütün düzenlemeler üretilen ve satılan gıdalardaki hilelerden bahsetmiş ve bunlara karşı bazı önlemler öngörmüştür.

Kısacası taklit (içinde olmadığı halde varmış gibi gösterme) ve tağşiş (olması gereken özelliklerde üretmemek, içeriğin bir kısmını veya tamamını değiştirmek) olarak isimlendirilen bu hileler son gıda kanunumuzda da önemli bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmıştır.

Kanunun resmi kontrollerle ilgili 31. Madde 6. Fıkrasında “Bakanlık uygun gördüğü hallerde yapılan kontroller sonucunda sahip olduğu bilgileri kamuoyunun bilgisine sunabilir.” hükmü bulunmaktadır. Nitekim bu yetkiye dayanılarak Bakanlık zaman zaman tespit ettiği bu alandakiverileri kamuoyu ile paylaşmaktadır.

İlk paylaşımın yapıldığı 2012 yılından bu yana 642 firmaya ait taklit ve tağşiş yapılmış 1323 parti ürünün analiz sonuçları ulusal gazetelerde ve haber sitelerinde ilan edilmiştir.

Bakanlığın hileli ürün analiz sonuçlarını halka açıklamasına ve uygulanan idari para cezalarına rağmen hileli ürün üretimi beklenen seviyede azalmamakta, hileli pazarlar mideleri bozmaya devam etmektedir.

Çünkü gerek verilen idari para cezası (İPC) ve gerekse halka ilan etme bu hileleri göze alanlar için yeterli bir yaptırım olmamaktadır.

Aynı kişinin aynı ürün türünde birden fazla markası olduğu için hileli marka adeta reddi miras yaparcasına üreticisi tarafından görmezden gelinmekte ve halka ilan edilen hileli ürün listeleri sadece gazete sayfalarında ve haber sitelerinde kalmaktadır.

Beş yıldır yayınlanan hileli ürün listeleri artık halk nezdinde fazla bir anlam ifade etmemektedir. Daha da kötüsü halkın, ucuz üretimin sadece hile yapılarak gerçekleştirilebileceğine inanmaya başlamış olmasıdır. Bu yaklaşım gıda sanayimiz için hileli ürün üretmekten daha tehlikeli bir durumdur.

Bakanlıkça hileli mal üretenlere verilen idari para cezaları da yeterli yaptırım sağlamaktan uzaktır. Çünkü hileli mal üretip satanlar Bakanlığın 2017 yılı için kendilerine verdiği 16 bin 58 lira cezayı bazı hileli üretimlerde neredeyse bir günde kazanmaktadır.

Dolayısıyla denetlenip hilesi ortaya çıkarılıncaya kadar üretilen hileli malın satışından elde edilen haksız kazanç, hileli malı üreten üreticiye verilen İPC’nın onlarca katı olabilmektedir. Örneğin sıklıkla tespit edilen süt ürünlerinde süt yağı yerine margarin konulması hilesi için küçük bir hesaplama yapılacak olursa:

Süt yağı (tereyağı) 1 kg ortalama fiyatı 25 TL, süt yağı yerine konulacak 1 kg margarin ortalama fiyatı ise 5 TL’dir. 1 kilo süt yağı yerine margarin kullanımından elde edilen haksız kazanç yaklaşık 20 TL’dir.

Süt yağının yarısı yerine margarin konulacağını ve üretilen ürünün %30 yağlı 20 ton taze kaşar peyniri olduğunu düşünelim. Kaşar peynirinin %15’i yani 3 bin kg’ı margarin olacaktır. Aradaki fark 20 TL olduğuna göre bu hileli üretim üreticisine sadece 1 günde fazladan 60.000 TL kazandıracaktır.

Daha yüksek yağ içerikli ve daha yüksek miktarlardaki üretimlerde hileli üretimlerin çok daha ciddi haksız kazançlar sağladığı görülecektir.

Bakanlık hileyi önleme çalışmalarında yeni yöntemler geliştirdikçe hileli mal üretenler de yeni hile teknikleri geliştirmeye çalışmaktadırlar. Burada tespit edilen hilelerde her ne sebeple olursa olsun kesinlikle taviz verilmemelidir.

Verilecek İPC hileli üretimle elde edilebilecek menfaate ve ruhsatlandırılan üretim kapasitesine göre hesaplanarak uygulanmalıdır. Aksi takdirde İPC’ları sadece “ceza verildi” demek için uygulanmış yaptırımlar olmaktan ileri gidemeyecektir.

Bununla beraber gıda endüstrisinde hileli üretimin azaltılması hatta tamamen ortadan kaldırılabilmesi için aşağıdaki önlemlerin alınması zaruridir;

1. 5996 sayılı kanunun 31. madde 6. fıkrasındaki “Bakanlık uygun gördüğü hallerde yapılan kontroller sonucunda sahip olduğu bilgileri kamuoyunun bilgisine sunabilir.” hükmü “sunar” olarak değiştirilmelidir. Bu haliyle konu ile ilgilenenlerde “bilgimize sunulmayan bilgi mi var acaba?” endişesinin oluşmasına yol açmaktadır.

2. Gıda denetim sıklıkları özellikle üretim alanlarında arttırılmalıdır. Mevcut uygulamada gıda üretim yerlerinin büyük bir bölümü yılda ancak iki defa denetlenebilmektedir.

3. Yetkili laboratuvarlarda yapılan bazı önemli hile tespit analiz sonuçları kalitatif yani “var-yok” şeklinde verilmektedir. Bu durumda hileli ürün üreticisi olarak ilan edilen işletmeler bunun üretim hatlarının farklı ürünler için müşterek kullanılması, katkı maddeleri kullanımı gibi masum uygulamalardan kaynaklandığını söyleyerek suçu kabul etmemektedirler. Analiz sonuçları kantitatif olarak verilmelidir.

4. Verilen İPC’ları hileli ürün üretiminin sağladığı maddi menfaat ve ruhsat kapasitesi göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. Tekrar eden hile hallerinde işyeri kapatılmalı hatta ruhsat iptal edilmelidir.

5. Konunun uzmanlarının konuk olarak katılacakları “sağlıklı gıda üretimi” konulu medya programları ile halkın bu konudaki hassasiyeti arttırılmaya çalışılmalıdır. Hileli pazarların midemizi bozmaması için, sağlıklı gıdalar için, harcadığımız paraların karşılığını alabilmemiz için yiyip içtiklerimize dikkat etmeliyiz. Neredeyse yarı fiyatına satılan gıdaları alırken ise daha dikkatli olmalıyız. Gıdalarımızın ilacımız, ilacımızın da gıdalarımız olduğunu asla unutmamalıyız.

Derler ki kişiye can boğazdan girer,
İnsanoğlu oradan dermanın derer,
Küçük görme lokmandaki hileyi,
Kartopu yuvarlanır çığlara döner.

>> Ramazan Gökçe

Prof. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Gıda Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı. Lisans ve yüksek lisansı İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesinde, doktora eğitimini İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünde aldı. Et ve Süt Teknolojileri, Sanitasyon ve Kalite Sistemleri alanlarında bilimsel çalışmaları bulunuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.