Sütler yerde, inekler kancada!

Türkiye tarımında, bitkisel üretimde ve hayvancılıkta büyük bir yıkım yaşanıyor. Tarım alanları imara açılıyor, köyler boşaltılıyor, köylüler tarla ve hayvanlardan koparılıyor. Meralar hayvancılığa yasaklanıyor, yerli tohumla üretim engelleniyor, hibrit tohumların kullanılması zorunlu hale getiriliyor. Topraklarımız tarım ilaçları, kimyasal gübreler ve GDO’lu tohumlar ile zehirleniyor. Tarımsal faaliyetlerin “Buğday ile koyun gerisi oyun” olarak tanımlandığı Türkiye buğdayı ve koyunu ithal eder hale geldi. Yerli hayvan ırklarımız ıslah edilip yaygınlaştırmak yerine, hor görülüp üretimdeki payları azaltılıyor. Çiftçinin üretmek için kullandığı girdiler (mazot, gübre, tohum, yem, ekipman vb.) İthal ediliyor. İthalata dayalı üretim politikaları ile çiftçi ürettiğini maliyetlerin altında satmaya zorlanıyor. Girdileri pahalıya alan, sütü ucuza satan üretici artık bu işi sürdüremez noktaya geldi. Önlem alınmazsa et gibi sütte de ithalata bağımlı hale gelebiliriz.

TABLO-1: HAYVAN TÜRLERİNE GÖRE SÜT ÜRETİMİ, 2017, 2018

TABLO-2: TÜRLERİNE GÖRE HAYVAN SAYILARI, 2017, 2018

Türkiye hayvancılığı tarihinin en önemli dönüm noktasında. Üretimde sürüdürülebilirliğin ancak ithal girdilerle sağlanabildiği bir yapı ortaya çıktı. Yemde, damızlık materyalde, besi materyalinde, tohumda, ilaçta ve ekipmanda dışa bağımlı hale gelen sektörde üretim ithal ikame bir sistemle, doldur-boşalt mantığıyla yapılıyor. Tarım, toprak, mera, su, tohum ve büyükşehir yasası gibi düzenlemelerle üretimin yüzde 85’ini sağlayan köyler, köylülük ve aile işletmeleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

Ancak tarımın her alanında olduğu gibi hayvancılıkta yaşanan bu çöküşü anlatabilmek bile artık mümkün değil. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “Sığır sayısında Avrupa birincisiyiz” derken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2018 yılında sığır sayısının 2017’ye göre yüzde 6,9 artarak 17 milyon başı geçtiğini müjdeledi.

ÜRETİCİ FİYATI EN AZ ARTAN TARIMSAL ÜRÜN ÇİĞ SÜT

2018 yılının ikinci yarısından itibaren tarımsal girdilerin fiyatı yüzde 50’nin üzerinde artarken fiyatı en az artan tarımsal ürün çiğ süt oldu. Mevzuat gereği 2019 yılı başında arttırılması gereken çiğ süt fiyatı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın başkanlığını yaptığı Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesinin önerisiyle arttırılmayarak fedakarlık yapmak yine süt üreticisine düştü. Ülke ekonomisinin ve gıda sanayimizin yükünü çekmek yine cefakar üreticimizin vefakar ineklerine kaldı.

“Gıda olmasa enflasyon olmaz” düsturuyla yönetilen bir ekonomide inekçilerimiz belirsiz bir tarihte ödeneceği açıklanan 25 kuruş primle avutulurken, yem sanayimiz Bakan Pakdemirli’nin vaat ettiği 25 kuruşluk bahşişi -inekçilerimiz cebine koymuş gibi- fiyatlarına hemen zam olarak yansıttı bile.

Hayvancılıkla geçimini sağlamaya çalışan süt çiftçisinden, ülkenin bekası için yemi parayla alıp sütü bedava fiyattan satması isteniyor. Sattığı sütle hayvanına yedirecek ot bile alamayan köylü ve çiftçi ineğini kasaba vererek üretimden çekilmek zorunda bırakılıyor. Dişi hayvan kesimi yasak olduğu için de ineğini yasal yollardan kestiremeyen süt çiftçisi, ineği ile bile kaçak göçek yollarla vedalaşmak zorunda bırakılıyor. Tabii kesimi yasak oduğu için kesilen hayvan kayıttan da düşülemiyor ve ölü sığırlar da resmen istatistiklerde sayıya dahil oluyor.

Ülke hayvancılığında “beka” sorununun yaşandığı bu dönemde TÜİK, “Alis harikalar diyarında” tadında veriler yayınlayarak Hollanda, Almanya, Amerika ve Yeni Zelanda gibi hayvancılıkta gelişmiş ülkeleri kıskandıracak büyüme rakamları açıklıyor. TÜİK’e göre sığır sayısı ve süt üretimi yüzde 6,9 arttı. Bu nasıl bir artışsa üretim fazlası olduğunda uygulanan Okul Sütü Programı artık yapılmıyor. Ayrıca sahaya baktığımızda adeta kan gövdeyi götürüyor, hayvancılığımız inek kanında boğulmak üzere.

TÜRKİYE’NİN HAYVANCILIK VERİLERİ GERÇEKÇİ DEĞİL

Resmi veriler bu kadar şahane iken “Sütler yerde, inekler kancada” diye yaptığımız bu kapaktan ötürü “Acaba biz mi yanılıyoruz, hayvancılıkta destan yazılıyor da biz mi görmüyoruz?” diye bu konuyu bir bilene sormaya karar verdik. Hayvancılık istatistikleri üzerine de çalışmalar yapan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Numan Akman’dan, “Biz inek sayısı azalıyor derken resmi veriler bunun tam tersini söylüyor” diyerek yardım istedik.

Prof. Dr. Numan Akman,“Sizin kapak yaptığınız konu büyük ölçüde doğru. Resmi verileri hazırlayanlar, özellikle et üretimini tutturabilmek için hayvan sayısını arttırmak gibi bir mecburiyetleri olduğunu düşünüyorlar. Bu doğrultuda sığır sayısını arttırıyorlar. Sığır sayısını arttırdıklarında sığırın biyolojisiyle hiç ilgisi olmayacak bu tarzda veriler meydana geliyor.” diye konuya açıklık getirdi.

“Resmi verilerdeki artış tamamen suni, tamamen amaca yönelik” diye konuşan Akman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin hayvancılık istatistiklerinde gerçekçi olmayan birçok veri söz konusu. Doğum oranları, ikizlik oranları, sayı ve süt verimindeki artışa dair birçok veriyi bu kapsamda değerlendirmek mümkün. Bir de seçimlerden önce bu tip olayların üzerine pek gidilemiyor. Hayvan saysındaki artışın temel nedenlerinden biri de seçimler yaklaşırken hayvan başına desteğin kısılamaması.”

Akman’ın birkaç ilden verdiği örneğe göre Diyarbakır’da 2009’da sağılan kültür ırkı inek sayısı 8 bin 465, 2011’de 22 bin 751. İki senede Diyarbakır’da sağılan kültür ırkı inek sayısı 2,7 kat artmış. Gaziantep’te bu sayı 2 bin 526 imiş 19 bin 900 olmuş, Çankırı’da 4 bin 300 imiş 7 bin olmuş.

İSTATİSTİKİ VERİLER ISMARLAMA HAZIRLANIYOR

İstatistiklerle üretilen verilerin sığır popülasyonunun biyolojisine aykırı bir şekilde ısmarlama olarak hazırlandığını anlatan Prof. Dr. Numan Akman, Hayvancılık Genel Müdürlüğünün bir toplanıda açıkladığı istatistiki veriyi değerlendirerek şunları söyledi:

“Türkiye’de inek başına ömür boyu doğum ortalamasını 2,34 olarak açıkladılar. Yani Türkiye’de bir inek hayatı buyunca 2,34 buzağı doğuruyor. Böyle bir popülasyonda sığır sayısı hiç artmaz, aksine azalır. Çünkü resmi verilere göre sürüden her yıl hayvanların yaklaşık yüzde 40’ı çıkıyor. Buna karşılık 100 inek başına yaklaşık 35- 40 düve elde edilse bile, inek popülasyonu açık vereceği için azalır. En iyi ihtimalle artmaz.”

Kültür ırkı, yerli ırkı ve kültür ırkı melezi ineklerin laktasyon başına süt verimi hesaplamasında 10 yıldır ortalama verimin hiç değişmediğini hatırlatan Akman, “Yani 10 yıldır kültür ırkları 3 bin 800, melezler 2 bin 700, yerliler de bin kilo süt vermiş. Hayvancılıkta böyle bir rakam olabilir mi? Süt verimi ortalaması artıyor diyorlar, bunu da kültür ırkı oranını artırarak yapıyorlar. Yoksa genotipler düzeyinde inek başına süt veriminin yaklaşık10 senedir hiç artmaması gerekiyor.

Bu veriler tamamen ısmarlama üretiliyor. 2016’da süt üretimi 18,5 milyon ton iken 2017’de bu miktar 20,7 milyon tona çıkmış. Bir yılda süt üretimi miktar olarak 2,2 milyon ton, oran olarak yüzde 15 artmış. Sığır sayısı da 2016’dan 2018’in Haziran ayına kadar yüzde 21 civarında artmış. Şöyle düşünün, ikizliğin neredeyse sıfır olduğu bir popülasyonda, üstelik buzağı ölümlerinin çok yüksek olduğundan şikayet ederken, nasıl oluyor da sığır sayısını birbuçuk yılda yüzde 21 artırıyorsunuz?”

Kesimler nedeniyle sağılan inek sayısı hızla azalırken resmi verilerin tam tersini göstermesi konusundaki tespitimizi, “Şu an inek kesiminin sürüyor olması, bilinmeyen birşey değil. Et fiyatları biraz daha yüksek olsa kesimler daha çok artar. Et fiyatları düşük seyrettiği için daha az inek kesiliyor” diyerek doğruladı.

Akman, bu konuda öğrencisiyle yaşadığı bir diyalogu bizimle paylaştı: “Dün mezun bir öğrencim geldi, süt sığırcılığı yapıyor. ‘Hocam ineklerimi ne kestirebiliyorum ne de satabiliyorum. Eskiden kimse aramıyordu, geçenlerde birkaç alıcı geldi, ama onlar da almadı’ dedi. Ben de, inekleri niye kestirmek istediğini sorduğumda öğrencim şunları söyledi: ‘Hocam eskiden elime bin iki bin lira para kalıyordu, şimdi o da kalmıyor, yeme para yetiştiremiyorum’ dedi.

İnek kesimine dikkat çekmek isterken bir gazeteci olarak en çok zorlandığımız konu bununla ilgili verilere ulaşmak. “Peki hocam, kesilen inek sayısını nasıl öğrenebiliriz?” diye sorduğumuzda Akman şunları söyledi: “Kesilen hayvan sayısını öğrenmek zor, çünkü dişi sığır kesimi yasaklandı biliyorsunuz. O nedenle inek kesimleri kaçak yapılıyor, kasaba kestiriliyor. Ya da hasta raporu alınarak kestiriliyor. Kesim bildirilmediği için bu veriler resmiyete yansımıyor”.

Hayvancılık istatistikleri ne sayı, ne de süt verimi bakımından doğru değil. Bu konuda gerçeklere ulaşmadan hayvancılığın sorunları nasıl anlaşılıp çözülecek? Bu işin içinden ülke olarak nasıl çıkabiliriz?

Bu sorulara Akman’ın cevabı şu oldu: “Bakanlıktaki yetkililerin de bulunduğu birçok toplantıda bu konuda şöyle bir öneride bulundum: ‘Hayvan sayısını bilmiyorsunuz madem, bir hayvan sayımı yapın. Hayvan sayısının önceki verilerle uyuşmamasından kimsenin sorumlu tutulmayacağını ve kimseye işlem yapılmayacağını taahhüt edin.’ Eğer sorumlu tutarlarsa aynı sayılar gelir.”

Peki, gerçeklerle yüzleşmeden problemler çözülebilir mi? Verilerle oynayarak yapılan manipülasyonla hayvancılıkta üretim sürdürülebilir mi?

Bu soruya “Yürümüyor zaten” diye cevap veren Akman, “Resmi verilere göre 17 milyon baş sığır var. Gerçekten 17 milyon baş sığır varsa, kasaplık gücünü alt sınırdan yüzde 28 olarak kabul etsek bile, en az 1 milyon 300 bin ton sığır eti üretiliyor olması lazım. O zaman niye 900 bin ton sığır eti üretimi yazıyor verilerde. Popülasyonun toplamına bakıldığında üretim rakamları örtüşmüyor. O nedenle verilerin birbiri ile ilişkisinde ciddi tutarsızlıklar var” diye konuştu.

Artan inek kesimine dikkat çekmek isterken manipülatif amaçlarla istatistiki verilerin de nasıl bir kıyıma maruz kaldığı ile yüzleşmek zorunda kaldık. İnek sayısındaki ve süt üretimindeki azalmayı resmi verilere dayandıramamanın verdiği huzursuzluğu gören Akman son olarak, “Siz verilerden dolayı tasalanmayın, sizin yargınız doğru” dedi.

Keşke bizim yargımız değil de resmi veriler doğru olsa.

>> Süt Dünyası

2006 yılından beri yayınını sürdüren tarafsız ve bağımsız medya kuruluşudur. Süt Dünyası Dergisi kurulduğu günden bu yana ilkelerinden taviz vermeden yayıncılık faaliyetine devam ediyor. Süt Dünyası Dergisi Haber Merkezi tarafından hazırlanan her türlü içerik "Süt Dünyası" imzası ile yayınlanmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.