Türk tüketicisi çiğ süt satışına hazır mı?

Son günlerin en sıcak tartışma konularından birisi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın (GTHB) Hayvansal Gıdalar için Özel Hijyen Yönetmeliğinin” 85. Maddesinde yer alan “Bakanlık, çiğ süt ve işlenmemiş kremanın doğrudan son tüketiciye satışına düzenleme getirebilir” ifadesinden güç alarak kontrollü koşullar altında üretilen çiğ sütün doğrudan tüketiciye satışını yasallaştırma yolunda ciddi bir hazırlık içinde olmasıdır.

Şüphesiz ki bu hazırlığın detayları henüz kamuoyunca bilinmemektedir. Ancak “Çiğ sütün kontrollü koşullar altında üretilen çiftliklerden elde edilmiş olması ve marketlerde ve/veya özel olarak tasarlanmış satış noktalarında pazarlanması” koşulunu barındıracağına ilişkin spekülasyonlar bulunmaktadır.

Çiğ süt satışının serbest olması gerektiğini savunan kesim bu uygulama ile sokak sütçülüğü ile mücadelede üstünlük elde edileceğini ileri sürmektedir. Aynı zamanda ısıl işlem görmüş sütlerde var olduğu ileri sürülen alerjenik risklerin giderileceği dillendirilmektedir.

Bu yasal hazırlık bir anlamda gıda güvenliğinin sağlanmasından birinci derecede sorumlu olan kamunun sokak sütçülüğü karşısında yenilgisinin bir ifadesidir.

Öncelikle, ülkede üretilen sütün yaklaşık yarısının kontrol edilemediği, kayıtlı birincil üretim noktası ve toplama merkezi sayısının henüz yeterli düzeye ulaşamadığı bir ortamda nitelikli süt üretebilen az sayıda çiftlik örnek gösterilerek çiğ sütün satışının serbest bırakılmasının yaratacağı sorunları öngörmemek mümkün değildir.

Kayıtlı işletmelerin bile denetlenmesinde sorunların yaşandığı bir sistemde çiğ sütün nereden geldiğinin düzenli takibinin yapılması gerçekçi bulunmamaktadır.

Çiğ süt satışı ile ilgili tartışmalar başladığından bu yana ABD ve İngiltere’de de benzer uygulamaların olduğuna ilişkin örnekler verilerek halkın rahatlaması sağlanmaya çalışılmaktadır.

Bu iki ülke görece gelişmiş ve zengin ülkeler sınıfındadır ve gıda güvenliği konusunda ciddi önlemler almaktadır. Dolayısıyla bu ülkelerde çiğ süt satışı serbest ise sorun olmamalı diye düşünmemek olası değildir.

Oysa durum sanıldığından ya da bizlere sunulduğundan biraz farklıdır.

ABD’de 30 eyalette ve İngiltere’de çiğ süt satışı bazı koşullara bağlı olarak serbesttir ancak bu iki ülkede çiğ süt üretiminin tamamına yakını kontrol altındadır ve iyi üretim uygulamaları, iyi hijyen uygulamaları gibi ön gereklilikler hem çiftlik düzeyinde sıkı bir biçimde uygulanmakta hem de özdenetim ve kamusal denetim son derece sıkı bir biçimde gerçekleşmektedir.

ABD’de eyaletler arası çiğ süt nakli 1987 yılında yasaklanmıştır ve eyaletlerin yarısına yakını (20 eyalet) çiğ süt satışını yasaklamış durumdadır.

Ayrıca, ABD’de doğrudan çiğ süt tüketiminin serbest olması gerektiğini savunan bir akım mevcuttur ve bu akımın sosyal gücü Maryland eyaletinde bir yasa önerisi ile çiğ süt tüketiminin serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla “House Bill 3, Health, Milk Products, Raw milk, Consumer-Owned Livestock” adlı bir yasa önerisini eyalet parlamentosunun gündemine getirmiştir.

Parlamento karar vermeden önce uzmanlar kurulundan doğrudan çiğ süt tüketiminin fayda ve risklerini değerlendiren bir rapor hazırlamasını istemiştir.

Hazırlanan rapor çok net bir biçimde çiğ süt tüketiminin gıda kaynaklı hastalık riskini arttıracağını ortaya koymuştur. Aynı raporda çiğ süt tüketimi ile süt alerjisinin bertaraf edildiğine ilişkin somut veriler bulunamadığı da belirtilmiştir.

Kurul serbest bırakılması durumunda doğrudan çiğ süt tüketiminin fayda ve risklerinin tüketicilere çok iyi anlatılması gerektiğini de vurgulamıştır.

Şüphesiz ki GTHB yapmış olduğu yasal düzenleme ile çiğ sütün doğrudan tüketimini teşvik etmemektedir.

Bakanlığın çiğ sütün ev koşullarında süt ürünlerine dönüştürülmesi amacıyla çiğ süt satışına imkan vermeyi amaçladığı düşünülmektedir.

Ancak, televizyon ve internet kanalı ile halkı endüstriyel süt tüketiminden soğutmayı amaçlayan ve bunda da kısmen başarılı olan bazı kişilerin bu kez ABD’deki doğrudan çiğ süt tüketimi akımını gündeme taşımalarından endişe duyulmaktadır.

Ülkemizdeki çiğ sütün mikrobiyel ve kimyasal niteliklerinin düşük olduğu bilinmektedir.

Bu akımın cazibesine kapılan bilinçsiz tüketicinin çiğ sütü tüketmesini engelleyecek bir mekanizma bulunmamaktadır.

Ayrıca, bilinçsiz tüketicinin markette gördüğü ambalajlı çiğ süt ile ısıl işlem görmüş süt arasındaki farkı ayırt edememe riski de söz konusudur.

Sonuç olarak; ülkemizin süt üretim koşulları ve kayıtlı süt işletmelerinin sayı ve nitelikleri dikkate alındığında çiğ süt satışının ciddi riskleri beraberinde getireceği ortadadır.

Henüz yasal düzenleme ile ilgili detaylar bilinmemekle birlikte özünde çiğ süt tüketiminin koşullu olarak serbest olması erken alınmış bir karardır.

Üretilen sütün yüzde 98’inden fazlasının endüstriyel işlem gördüğü AB ve ABD’de bile tartışma konusu olan uygulamaları süt üretimini kontrol altına alamadığımız ülkemiz koşullarına uyarlamak sokak sütçülüğünün zaferinin ilanından başka bir anlam taşımamaktadır.

Önceliğimiz nitelikli çiğ süt üretimini temin etmek ve küçük süt üreticisinin örgütlü bir yapı altında süt üreticiliğini sürdürmesini olanaklı kılmak için gereken önlemleri almaktır.

Unutulmamalıdır ki, nitelikli süt üretimi yalnızca büyük çiftliklerin değil orta ve küçük ölçekli süt üreticilerinin de başarabileceği bir konudur.

>> Barbaros Özer

Prof. Dr., Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü ve Süt Dünyası Dergisi Bilimsel Kurul Başkanı. Fermente ve Fonksiyonel Süt Ürünleri, Enzim ve Membran Teknolojileri, Süt Kimyası ve Biyokimyası, Süt Ürünleri Reolojisi, Gıda Güvenliği ve HACCP konularında bilimsel çalışmaları bulunuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.