Süt sektörünün ülkemizde üretici örgütlenmesinde belirli bir aşama kaydettiği, sınırlı da olsa dış ticaretin yapıldığı, dünya gelişmelerine paralel seyirler izlemekte olduğu aşikârdır. Sektörde son 10 yıl içerisinde üretimde önemli artışlar kaydedilmiş, sektörün işlenmiş ürün üretiminde önemli mesafeler alınmış, ihracatta belirli pazarlarda temsil imkânı sağlanmıştır.
Süt sektöründe çiğ süt üretiminde istikrarlı bir büyüme devam etmektedir. Geçmiş dönemlere baktığımızda sektörün hayvan sayısı hayvan verimliliği ya da süt verimi ve üretim miktarlarında istikrarlı bir büyümeyi yakalamış olmamız bizler için sevindirici bir husustur. Ama süt sektörü dediğimizde sadece çiğ süt üretimini ele almamamız gerekiyor.
Çiğ sütü ürüne dönüştürmek, bunları içme sütü ya da süt ürünleri olarak tüketiciye ulaştırabilmek, iç ve dış pazarlarda pazarlayabilmek önemlidir.
Ülkemiz süt sektöründe en önemli iki sorun; kaliteli, sürekli ve güvenilir hammadde temini ve kayıt dışılıktır. Bu iki temel soruna ilaveten ülkenin mevsimsel üretim miktarları farklılığı sorununu çözememiş olması ise her sene ilkbahar ve sonbahar aylarında fiyatlarda dalgalanma yaşanmasını, istikrarsızlığı beraberinde getirmektedir. Çiğ süt fiyatlarındaki dalgalanmalar, istikrarsızlık sektörde paydaşlar arasındaki sorunları derinleştirmekte, hem hammadde hem mamul madde üretim ve fiyatlamalarında planlamayı engellemektedir. Bu ise sektörün gerekli yatırımları, atılımları yapmasını önlemekte ve maliyetlerini yüksek oranda arttırmaktadır.
Ülkemizde halen daha süt miktar olarak, kalitesine bakmadan fiyatlandırılmaktadır. Son yıllarda gelişen ve “çiftlik sütü” olarak adlandırılan sütlere fi rmalarımız daha yüksek fiyatlar vermekte ve almaktadırlar. Ancak, ihalelerde, hala daha süt, içeriğine bakmaksızın tek bir fiyattan alınıp satılmaktadır.
Oysa AB ülkelerinde, gelişmiş ülkelerde çiğ süt, yağ ve protein oranı dikkate alınarak fiyatlandırılmaktadır. Bu anlamda, süt fiyatının belirlenmesinde bu kriterlere dikkat edilmesi, desteklerin de bu yönde verilmesi gerekmektedir. Kaliteli yüksek protein oranına sahip süt için verilecek olan prim desteklerinin farklılaştırılması ve arttırılması ile üreticinin bu tür ürünleri üretmesi desteklenmeli, teşvik edilmelidir. Geçtiğimiz yıl bu hususta ilk adım atılmış ve soğutulmuş süte ilave destekleme verilmiştir.
Ayrıca ülkemizde uygulanan Okul Sütü Projesi çocukların süt içme alışkanlığı kazanması açısından büyük önem taşımaktadır.
Süt piyasasında istikrar son derece önemlidir. Örneğin ABD ve AB’de süt piyasası istikrar programı uygulanmaktadır.
Bizde de 10-20 yıllık bir dönem içerisinde süt ve süt ürünlerinin ne kadar üretileceği, ne kadar tüketileceği ya da ne kadar ihracata yönelineceği konusunda bir program yapmamız ve devlet desteklerini bu program dahilinde vermemiz gerekmektedir. Bu tek başına bir müdahale kurumu değil, yani sadece piyasaya anlık müdahale eden, anlık sorunları çözen bir kurum değil, doğrudan süt sektöründe uzun vadeli üretim, tüketim, ihracat dengesini belli bir istikrar çerçevesinde yürütmemize olanak sağlayacak bir program olmalıdır.
Ülkemizde çiğ süt kalitesindeki sıkıntılar, ihracatımızın yeterli düzeyde yapılmasını engellemektedir. Üretimde dünyada 8. sırada yer almamıza rağmen ihracatta ne yazık ki bu düzeylerin çok altında kalmaktayız. Bunu sağlayabilmek için öncelikle çiğ süt kalitesinde AB standartlarını yakalamamız ve süt ürünleri üretim maliyetlerini aşağıya çekmemiz gerekmektedir.
Çiğ süt üreten üreticinin yanı sıra sütü katma değeri yüksek bir ürüne dönüştürerek bunu pazarlayan sanayicinin de desteklenmesi gereklidir. Üretici, sanayici, tüketici üçlü saç ayağında üretimle paralel olarak sanayicinin de iç ve dış pazarda ürününü satması gereklidir. Biz bu üretimle ancak desteklerle bile 100 bin ton süt ürünü ihracatı yapabilmekteyiz. Oysa potansiyelimiz en az 200 bin ton ürün ihraç etmemizi gerektirmektedir.
Ancak, verilen destek, sadece süt tozu ile kısıtlı kalmaktadır. Süt tozunun yanı sıra, peynir, tereyağı, içme sütü, yoğurt gibi ürünlere verilecek desteklerle, ihracatımızda önemli bir artış sağlayacağımıza inanıyoruz. Bu nedenle, önümüzdeki günlerde süt ve süt ürünleri ihracatına daha çok önem vermemiz gerektiğinin, özellikle ıslak ürünlerin ihracatına destek gerektiğinin altını önemle çiziyoruz. Piyasa istikrarı için ihracat desteklenmelidir. Süt ve süt ürünleri sektörünün dünyada rekabet edebilir koşullara gelmesi ancak böyle sağlanabilir.