Sütçülük sektörü her dönem fiyat istikrarsızlığının farklı yönleriyle gündeme gelmeye devam ediyor. 2008 yılının ve 2009’un ilk yarısının gündemi düşen süt fiyatlarıydı. Yılın ikinci yarısının başında bu gündem yerini hafif bir sessizliğe, ardından da yükselen süt fiyatlarına bıraktı. Şubat 2010’a kadar devam eden ve yeni ihale döneminin yaklaşmasıyla daha da fazla tartışılan sözde yüksek süt fiyatları, nihayetinde üreticileri süt vermeme grevine kadar götürdü.
Özellikle 2008 yılından bu yana yoğunlaşan fiyat istikrarsızlığında en büyük fatura ülke hayvancılığına çıkarıldı… Piyasadaki dengesizlik yüzünden damızlık hayvanların dahi kesime gitmesi hayvan açığına, hayvan açığı da et fiyatlarının yükselmesine ve nihayetinde de Başbakan’ın “Ben vatandaşıma 30 liraya et yedirmem” cümlesiyle hayvan ithalatı noktasına kadar ulaştı.
Aynı Başbakan zamanında “Ben süt üreticimin hayvanını kestirmem” diyebilmiş olsaydı belki de bugün vatandaş 30 liraya et yemek, daha doğrusu yiyememek zorunda kalmayacaktı. İthalat kararıyla insanlarını rahatlatmayı hedefleyen Başbakan, aynı kararla üreticiye verebileceği zararların farkın da mı? Hayvancılık yapan üretici Başbakan’ın vatandaşı değil mi?
Hadi Başbakan onca gündem arasında hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların farkında değil diyelim, peki Tarım Bakanı ne güne duruyor? Bu konuda Başbakanı bilgilendirip, hayvan ithalatının doğurabileceği daha ciddi sorunlar konusunda kendisini uyarmıyor mu? Onun da sektörden habersiz olma ihtimali yoktur herhalde. Eğer başında bulunduğu sektörden habersiz değilse ve et için hayvan ithalatını onaylıyorsa, sektörün sorunları için başka çözüm yolları planlamış olmalı.
Öyleyse sektörün kemikleşmiş sorunları için geliştirdiği çözümleri ve bu konuda ileriki günlerde ne gibi çalışmalar yapacağını kamuoyu ile paylaşması gerekir. Paylaşmalı ki hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren tüm kesimler gelecekleriyle ilgili öngörülerde bulunabilsin, yatırım planı yapabilsin…
Diğer pek çok sektörde olduğu gibi hayvancılık sektörünün de asıl gündemi işte budur; geleceğe dair öngörülerde bulunamamak, kısacı önünü görememek… Nedeni her ne olursa olsun bir gün sonrasını dahi öngöremeyen, neredeyse şans eseri yaşamını idame ettiren bir sektör, ne kadar gelişebilir, büyüyebilir?
Her fırsatta neler başarılarını anlatan Tarım Bakanı, umarız bundan sonra neler yapacağını, hayvancılık sektörünün gelişimi için çizdiği yol haritasını da kamuoyuyla paylaşır… Türkiye hayvancılık yapacak mı? Yapacaksa bunu hangi koşullarda, hangi yöntemlerle yapacak? Bunlar açıklanmadan, sektörün gelişmesi mümkün değil. Çünkü insanların öncelikle geleceğe dönük bir beklenti içerisine girebilmeleri ve bu beklentilerinin gerçekleşebileceğine inanmaları gerekir…
İşin özü geleceğe güvenle bakabilmekten geçiyor…
Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle…