Hep modern sanayi ve çiftlilerden bahsediyoruz, oysa sütümüzün yüzde 80’i endüstri masalı olarak anlatılan modern tesislerde üretilmiyor. Soframıza gelen süt için on binlerce çiftçi ailesiyle birlikte ahırlarda zor koşullarda çalışıyor.
Hayvanına yem hazırlamak için açık arazide kavurucu sıcaklar altında ot ve yonca biçiyor, buğday hasat ediyor ve saman balyalıyorlar. Yaptıkları iş öyle her babayiğidin altından kalkabileceği bir iş değil. Yem hazırlıyor, hayvanı yemliyor, ahırı temizliyorlar. İşin içinde olmayanların asla anlayamayacağı kadar meşakkatli ve yorucu bir işle uğraşıyorlar.
Bu işe kar yağınca, yollar kapanınca, afet olunca bile ara veremezler. Herkes tatile giderken, bayram kutlarken onlar 7 gün 24 saat hiç ara vermeden işlerini yapmak zorundadırlar. Çoğu çocuğunun düğününe, akrabasının cenazesine bile gidemiyor.
Hayvanın bakımı, beslenmesi, sağımı, doğumu ve sağlığı başta olmak üzere her türlü hizmetini bizzat görmeleri gerekir, bir an bile ihmal edemezler. Bu nedenle hayvancılık dünyanın en zor işlerindendir, ahırla ilgili işler de pis işlerdendir. Temizlik için ne kadar önlem alsanız da üzerinize sinen ahır kokusuna engel olamazsınız. Ne kadar dikkat etseniz de bu koku evinize de siner. Bunları niye anlattım? Ulusal Süt Zirvesi’nde dile getirilen bir tepki çok konuşuldu.
Üretici Gazetesi’nin İmtiyaz Sahibi Tuncer Beybağ, toplantılarda üreticinin temsil edilmemesinden şikâyetçiydi. Üzerine ahır kokusu sinmemiş olanların üreticinin sorunlarını anlayamayacağını söyleyen Beybağ, “Burada sütü konuşanlar sütün üretildiği yerde yani ahırda bakalım kaç dakika kalabilecekler” diyerek toplantıların ahırda yapılmasını önerdi.
Bu öneriye bazıları alkışla destek verdi, bazıları tepki gösterdi, bazıları da gülüp geçti. Benim ise gözlerimin önüne çocukluk günlerim geldi. Ahırda çalışmak gerçekten çok zordu, ahır işlerinden kaçmak için başvurduğumuz yöntemleri hatırlayarak içten içe hak verdim.
Tuncer Beybağ’ın bir başka tepkisi ise 5 yıldızlı otellerde yapılan toplantıların süt üreticilerine bir yarar sağlamayacağını dile getirmesiydi. Yıllar önce İstanbul Valiliği’nde basın danışmanı olarak çalıştığım günleri hatırladım. Valilik sokak çocukları için bir proje yürütüyordu. Projeden sorumlu Vali Yardımcısı ile birlikte bir toplantıdan dönerken makam aracı Taksim’de kırmıza ışıkta durunca bir sokak çocuğu bahşiş almak için aracın camını silmeye çalışırken Vali Yardımcısı camı açarak çocuğa şöyle seslenmişti: “Sizin için çalışıyoruz, sizi sokaklardan kurtaracağız.”
Lüks mekanlarda yapılan toplantılar süt üreticisinin hayatını, refah düzeyini ve çalışma koşulların ne ölçüde değiştiriyor acaba? Bu soruya cevap bulmak için bir toplantı da biz mi yapsak acaba?
Sizlere zengin bir sayı sunmanın mutluluğu içerisindeyiz.
Yeni sayıda görüşmek dileğiyle…