Türkiye, tarım ve hayvancılık konusunda, kafasını kuma sokunca güvende olduğunu sanan devekuşu gibi. Ülkemiz hayvancılıkta kendine yeten bir ülke iken tamamen dışa bağımlı olmaya doğru hızla yol alıyor. Damızlık düveden tohum ve spermaya, ahır ekipmanlarından hayvan sağlığı ürünlerine, yemden sürü yönetim sistemlerine kadar neredeyse herşey ithal.
1 Amerikan doları, 5 lira 10 kuruşa geldi dayandı. Süt hayvanlarımızı beslemek için aldığımız yem ham maddelerinin yüzde 60’ını dolar ile dışarıdan ithal ediyoruz. Keza hayvancılıktaki diğer girdilerin de aynı şekilde çoğu ithal. Döviz kurlarındaki tırmanış böyle devam ederse hayvancılık ve süt üretimi nasıl yapılacak?
Hayvancılıkta yapılan yanlışlar telafisi imkansız sonuçlar doğuruyor. Köylü (küçük aile işletmeleri) topraktan ve üretimden uzaklaşırken yerine “300 Koyun”, “Genç Çiftçi” gibi projeler ile çoğu hayvancılığı bilmeyen, hayatında rençberlik yapmamış kişiler bu sektöre yerleştiriliyor. Hibe, destek adı altında ülke hayvancılığı resmen el değiştiriyor.
Hayvancılığa çeşitli projeler ile sokulanlar daha işin başında bankalara borçlandırılıyor ve devlete bağımlı hale getiriliyor. Bu insanlara devlet eliyle dağıtılan hayvanlar ise damızlık kriterlere sahip değil. TİGEM’in bu projeler için yaptığı hayvan tedarik ihalelerindeki şaibeler ise işin başka bir boyutu.
Hayvancılık girilip çıkılacak bir iş değildir, bir yaşam biçimi ve kültürdür. Köylülerin topraktan koparılıp hayvancılıktan uzaklaştırılmaları ve bu işe yabancı insanların sektöre girmesi ile hayvancılıkta yepyeni kültürel, sosyal, ekonomik ve mesleki sorunlar ortaya çıkmaya başladı.
Bir başka önemli konu hayvansal üretimle ilgili istatistiklerin gerçeği yansıtmayışı… Bu yılın başında Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı hayvancılık ve süt üretim istatistiklerine göre hayvancılıkta üretim rekorları kırılıyordu. Canlı hayvan ve et ithal etmediğimiz ülkenin kalmadığı, sadece koyun ithalatında yüzde 4 binlere varan artışın olduğu dönemde TÜİK’in yayınladığı istatistikler gerçeği ne kadar yansıtıyor?
Hayvan sayısında ve süt üretiminde rekor artışlar olduğunu söyleyen resmi istatistikler doğru olabilir mi? Konuyu bu alandaki en yetkin bilim insanı Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Numan Akman araştırdı. “Türkiye sığır sayısı ve süt üretim istatistikleri hatalı mı?” başlığıyla yayınladığımız bu bilimsel araştırma Türkiye’de hayvancılığın gidişatını anlamak için önemli.
Türkiye’nin hayvan sayısı varsayımlara dayalı, süt üretim miktarı ise farazi verilere dayanıyor. Prof. Numan Akman’ın “Süt üretim istatistikleri ne kadar doğru” başlıklı bir başka bilimsel araştırmasını da üç yıl önce yayınlamıştık. Bilimsel olarak bu durum defalarca kanıtlanmasına rağmen hala varsayımlara dayalı hesaplamalar üzerinden hayvancılık verileri üretiliyor. Ve bu rakamlar üzerinden Tarım Bakanları hayvancılıkta sanal başarı öyküleri yazıyorlar.
Sütçülüğün en özel ve en özgün yayını olarak 2006 yılında çıktığımız yolculuğumuzda son birkaç yıldır yaşadığımız bazı zorluklar nedeniyle yayın periyodumuzda aksamalar oluyor. Son dönemde iki aylık periyotta yaşanan sapmalardan ötürü bizi anlayışla karşılamanızı umuyoruz.
Malum, siz değerli okurlarımızın desteğiyle yayınımızı sürdürüyoruz. Gücümüz yettiğince ve desteğiniz sürdükçe sesiniz olmaya devam edeceğiz.
Yeni sayıda görüşmek dileğiyle, esen kalın.