Önce Türkiye’de işletmelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli çiftçiler, daha sonra dev süt sığırcılığı işletmelerini kuran ve adlarına “Şehir kovboyları” denen işadamları süt kartellerinden şikayet etmeye başladılar.
Çünkü, yem dahil girdi fiyatlarında olağanüstü yükseliş oldu, buna karşılık süt alım fiyatları süt kartelleri tarafından belirlendiğinden aynı şekilde artmadı. Üstelik kimi zamanlar dışarıdan süt tozu ithaline olanak sağlanınca süt fiyatları daha da düşürüldü. Buna krediye özenen, ancak sektörden bihaber girişimcilerin deneyimsizlikleri de eklenince, çok sayıda işletme kapanma noktasına geldi. Buna karşılık aile işletmelerinin hayvan sayıları azalmakla birlikte, varlıklarını devam ettirdiği gözlemlendi.
Burada dev sığırcılık işletmelerinin kurulmasında en yüksek çıkarın kimlere aktarıldığını da anımsatmak gerek. Çünkü sıfır faizli krediyi alanlar, iç piyasada hayvan bulamadılar ve ithalat yönünde baskı yaptılar. İthalatçı çok sayıda firma kuruldu ve durumdan ithalat lobicileri ve ellerinde stok sığır bulunan AB/ABD’deki ihracatçı firmalar büyük çıkar sağladılar.
Süt Kartelleri de Zor Durumda Kalacak!
Şimdi de süt kartelleri, çokuluslu organize gıda perakendeciliğinin egemenliği altına girmek üzereler ve pazarlık ve yaptırım gücünü giderek yitiriyorlar. Üretici firmalar, mallarını pazarlamak için birçok bedeli, organize gıda perakendeciliği yapan tekellere ödemek zorunda. Çünkü, tarımda dev işletmeler ve sözleşmeli tarım şeklinde ortaya çıkan kapitalist paradigma, gıda sektörü ve organize gıda perakendeciliğinde de tekelleşme ve yabancılaşmayı ortaya çıkarmış durumda.
Bilindiği üzere gıda sanayinde meydana gelen tekelleşme, öncelikle kuzey ülkelerinde perakende gıda sektöründe süpermarket/hipermarket zincirlerini hızla yaygınlaştırdı. Türkiye’de de organize gıda perakendeciliği, çok uluslu hipermarketlere sağlanan olanaklarla tekelleşti ve yabancılaştı. Bugün gıda perakendeciliği, dört yabancı tekelin denetimine girdi. İç piyasada birkaç ulusal firma kaldı.
Soralım. Aile çiftçiliği yapan işletmelerin çığlıklarına kulak vermiyoruz. Onlar çoğunluk, ancak örgütleri güçsüz. Belirli güçlere sahip şehir kovboylarından sonra süt kartelleri de başlarının çaresine bakabilirler mi?
Süt üreticisi ve tüketicisi için doğru model ne?
Yıllardır çokuluslu gıda ve tarım şirketleri, “tarımda şirket tarımcılığını ve sözleşmeli tarım modelini “sahneye koyuyorlar. Bu modelle bir yandan endüstriyel tohum, damızlık hayvan , ilaç ve kimyasal gübre gibi girdilere sürekli pazar yaratmak, bir yandan da kendilerine bağlanan büyük tarımsal işletmelerin ürünlerini işleyip pazarlamak istiyorlar. Bu şekilde, dünyada gıda egemenliklerini pekiştiriyorlar.
Peki, doğru model ne?
Üretim açısından doğru model, küçük ve orta ölçekli işletmelerle gerçekleştirilen aile çiftçiliğinin desteklenmesidir. Nedeni, gelişmekte olan ülkelerde emek bol, dolayısıyla fırsat maliyeti, toprak ve sermaye gibi üretim etmenleri daha düşük maliyetli… Sonuç olarak aile çiftçiliği modeli daha yüksek bir toplam verimliliğe sahip… Bu işletmelerin ölçeklerinin küçük olmasından kaynaklanan sorunlar ise, kamu yatırım ve hizmetlerinin sağlanması ve kooperatifleşmeyle aşılabiliyor. Türkiye gibi ülkelerde, anılan işletmelerin toplumsal yanı da var. İşin bu yanı ihmal edildiği için kırsal kesim eriyor, işsizlik ve yoksulluk artıyor.
Ürünlerin işlenmesi ve pazara aktarılmasında da doğru model, üreticilerin kooperatifler aracılığıyla sanayici ve pazarlamacı olmasıdır. Katma değerin büyük bir kısmı ancak bu model ile çiftçide kalabilir. Bu olmadığı için çiftçi de, tüketici de bu işleyişten sürekli zararlı çıkıyor. Türkiye’de üreticinin sütüne yapılan 5 kuruşluk zam,5-6 kat fazlasıyla doğrudan tüketiciye yansıtılmıyor mu? Tüketiciyle üretici arasında bu kadar fiyat farkı hangi Avrupa ülkesinde var?
Özetlersek, günümüzde süt kartelleri süt alım fiyatını vahşi kapitalizm kurallarına göre belirliyorlar. Ancak giderek tekelleşen ve yabancılaşan organize gıda perakendeciliği şirketleri karşısında, onlar da pazarlık ve yaptırım güçlerini yitirmekte olduklarını görmeliler. Büyük balıklar kendilerine göre daha küçük balıkları yemezler mi?