İbrahim Gümüş yazdı…
Perakendeye sunulan çiğ süt “sokak sütü” olarak adlandırılıyor ancak bu kavramla oluşturulmak istenen algıya rağmen tüketicinin çiğ süte yönelik talebi artmaya devam ediyor. Kutu süt ve UHT endüstrisinin yüksek bütçeli kampanyaları bile bu talebi azaltamıyor. İş öyle bir noktaya vardı ki, eğitim ve gelir seviyesi yüksek kesimler daha çok tercih eder hale geldi. Açıkta satılan çiğ sütlerin çoğunun sağlıksız ve kaynağının belirsiz olmasına rağmen tüketici bu doğrultudaki bilgilere inanmıyor.
Endüstri çevrelerinin sokak sütüne yönelik olumsuz söylemlerine halkın itibar etmemesi önceleri cehaletle açıklanıyordu. Ancak son yıllarda eğitim ve gelir düzeyi yüksek kesimlerin çiğ süte daha çok rağbet etmesi durumu “cehalet” ile açıklayanların argümanlarını havada bıraktı.
Endüstriyel süt ürünlerine duyulan güvensizlik nedeniyle sokak sütüne rağbet daha da artacaktır. Tüketici sokak sütüne endüstriyel ürünlerden daha çok güven duyuyor. Bu durumun sebeplerinin bağımsız kuruluşlar ve üniversiteler tarafından etraflıca araştırılmasında büyük yarar var.
Toplumun kültürel yapısının tüketicinin çiğ süt tercihini belirleyen en önemli faktör olduğunu düşünüyorum. Sütçüden süt alıp yoğurt ve sütlaç gibi birçok ürünü evde yapma alışkanlığı toplumun geleneksel yapısı ve kökleriyle ilgilidir. Bu toplumun kültürel kodlarını doğru okumadan halkı bilnçsizlikle suçlamak kolaycılıktır.
Bu nedenle yapılması gereken iki şeye burada dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi süt endüstrisi, ürünlerine yönelik güvensizliği ortadan kaldırmak için üretim tekniklerinde ve ürünlerinde iyileştirmeler yapmak zorundadır. Tüketicinin güvenini kazanmak için bunun iletişiminin de en iyi şekilde yapılması şart. Sütaş’ın 2020 hedeflerini açıkladığı Sürdürülebilirlik Raporu’nda; “Her yıl kazancının yüzde 1’ini, sağlıklı beslenme ve süt bilincinin artması için yapacağı eğitim ve etkinliklere harcamayı taahhüt etmesi” bu anlamda önemli bir adımdır.
İkincisi ise, sütçüden çiğ süt alıp evde süt ürünleri yapmayı, kültürümüzün vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul etmemiz gerekiyor. Çiğ sütün sokaklarda kontrolsüz bir şekilde satılması halk sağlığı açısından ciddi risk oluşturuyor. Bakanlık tarafından görüşe açılan “Küçük Miktarlardaki Çiğ Sütün Doğrudan Arzına Dair Yönetmelik” taslağı bu anlamda önemli bir adım. Yönetmelik birçok yönüyle tartışılabilir. Ancak başıboş bırakılan bu alanın artık kamu otoritesi tarafından düzenlenmesiyle tüketici gıda güvenliği şemsiyesi altında çiğ süte erişebilecektir.
Bu düzenleme ile 500’e yakın ari süt çiftlikleri için alternatif bir pazarlama kanalı oluşacak. Çiğ süt piyasasında fiyat istikrarına hizmet edecek olan yönetmelik endüstri çevrelerince hoşnutlukla karşılanmasa da sektörde yeni dengelerin oluşmasına yol açacaktır.