Tarık Tezel yazdı…
2016 yılı süt sektörü için oldukça zorlu bir yıl olmuştur. 2014 yılında canlanan süt sektörü ihracatı, 2015 yılında gerek Rusya’nın süt ve süt ürünleri de dâhil bazı gıda ürünlerine ambargo koyması ve gerekse AB’de süt kotalarının kalkması sonucu dünya süt ürünleri fiyatlarının düşmesiyle birlikte, büyük düşüş yaşamıştır. 2014 yılında 347 milyon dolarlık süt ve süt ürünleri ihracatı yapılmışken, bu rakam 2015 yılında %20 azalarak 271 milyon dolara düşmüştür. 2016 yılında ise bir miktar toparlanma yaşanarak, ilk 10 aydaki ihracatımız 272 milyon dolara çıkmıştır.
2015 yılında süt üretimi 18,6 milyon olarak gerçekleşmiştir. 2016 yılında toplanan süt üretimine bakıldığında 2015 yılı ile yaklaşık değerlerde olduğu görülmektedir. Bu kapsamda üretilen inek sütünün de 2016 yılında 2015 yılı ile hemen hemen aynı değerde olacağını öngörmekteyiz.
2015 yılının başından sonuna kadar ekonomide bir hızlanma yaşamıştık. Büyüme yüzde 2,5’lardan yüzde 4,5’lara çıkmıştı. 2016’da bu büyümenin devamı beklentisi içerisindeydik. Ancak, ülkemizde ve dünyada yaşanan ekonomik ve siyasi süreçlerin de etkisi ile 2016 yılında tekrar bir yavaşlama ve 3. çeyrekte -turizm gelirlerindeki düşmeye bağlı olarak- büyümede oldukça düşük bir beklenti söz konusu olmuştur. Yine de son çeyrekte toparlanmayla, 2016 yılını yüzde 3 seviyelerinde tamamlayacağımızı öngörüyoruz.
2017 yılı için tahmin yapmak güç görülebilir. Ancak 2016’nın etkilerini silmek en temel hedef olacaktır. Ekonomi dışı gündemin yarattığı belirsizliğin aşılacağını tahmin ediyoruz. Yüzde 3 büyüme ve yüzde 7 civarında bir enflasyon makul bir tahmin olacaktır.
Önemli bir diğer belirsizlik, doların uluslararası piyasalarda güçlenmesine bağlı olarak TL’nin ve Euro’nun değer kaybetmesidir. 2014 yılında 1,40 olan €/$ kuru gerileyerek, 1,10’larda bir istikrara kavuşmuştu. Şimdi ABD seçim sonuçları etkisi ile 1,05’leri aşağıya doğru zorlamaktadır. Dolardaki bu güçlenme, Türkiye’yle birlikte bütün gelişmekte olan ülkelerde, hem kurları, hem de faizleri tırmandırmaktadır. 2017 yılının en azından ilk yarısının en büyük sorunu bu olacak gibi görünmektedir.
İhracattaki kısıtlamalar ve ekonomik sürecin etkileri nedeniyle süt sanayicisi büyük bir stok yükünün altında kalmıştır. Bu kapsamda 2016’da Et ve Süt Kurumu, süt sektörüne yönelik müdahalede bulunmuştur. Bu müdahale, üreticiden süt alarak süttozu yaptırmak şeklinde olmuştur. Et ve Süt Kurumu, süttozu üretimi sırasında elinde kalan kremayı da ihale yolu ile satmıştır.
Bu çerçevede SETBİR olarak talebimiz, öncelikle çiğ süt arzının talebin üzerine çıktığı dönemlerde, Et ve Süt Kurumu’nun, müdahale alımlarını Ulusal Süt Konseyi tarafından belirlenmiş çiğ süt fiyatından alım yapan sanayicilerden, rayiç süt tozu fiyatları ile süt tozu olarak yapmasıdır.
Ülkemizde çiğ süt, artık bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kalite değerleri ile fiyatlandırılmalıdır. Örneğin AB ülkelerinde baz; yağ için %4,2, protein için %3,4 dür. Uluslararası pazarlarda rekabet edilebilmesi için, öncelikle çiğ süt kaliteleri rekabetçi düzeye çıkarılmalıdır.
Okul sütü uygulamasının kapsamı genişletilerek, her iki sömestrde de haftada beş gün olarak eğitim takviminin tamamına yayılmalıdır. Böylelikle ilkokul çağındaki çocuklarımıza hayvansal protein ile sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırılabilir. Bu faydanın yanında, çiğ sütün arz dönemi ile eğitim döneminin örtüşmesi fırsatı, çiğ süt arz regülasyonunu da sağlanmış olacaktır.
Diğer yandan depolama desteği de, arz fazlasının oluştuğu dönemlerde regülasyonun sağlanmasını teşvik edebilecektir. Böylelikle süt tozu yapma veya yaptırma imkânı olmayan imalatçıların da, peynir ve çeşitleri gibi stoklanabilir ürünlerinde, depolama desteği üreticinin elinde sütün kalmasını önleyecek, hayvan kesilmesinin önünü kapayacak, üreticinin hevesinin kırılmasına meydan vermeyecektir.
2016 yılının bir diğer önemli gelişmesi ise Milli Tarım Projesinin açıklanması olmuştur. Milli Tarım Projesi, gerek hayvan hastalıkları ve hayvansal üretim konusunda, gerek havza bazlı tarımsal üretim kapsamında, çok büyük bir iyileşmeye ve gelişmeye imza atmış ve bir yol çizilmiştir. Önümüzdeki iki yıl içerisinde bu projenin meyvelerini göreceğimizi ve sorunlarımızın büyük oranda çözümleneceğini düşünüyoruz.