Okul Sütü Programını gelecek eğitim-öğretim döneminde başlayacak olması hem çocuklarımız, hem de süt sektörü için çok değerli bir gelişme. Hükümet Okul Sütü Programına devam kararı verirken, ana muhalefet partisi CHP’nin İzmir’deki bazı belediyeleri aracılığıyla çocuklara süt dağıtıyor olması siyasetin ‘süt’e ısındığını gösteriyor. Okullarda süt dağıtma projesine hem iktidarın hem de muhalefetin sahiplenmesi, projenin uzun yıllar boyunca devam etme şansını artırıyor.
Okul Sütü’nde benim en çok takıldığım konu laktoz hassasiyeti olanlara süt verilmeyecek olması.
“Öğrenci velileri, öğretmenler, aile hekimleri ve/veya sağlık kurumlarınca ‘süte karşı duyarlılığı’ tespit edilen öğrenciler, okul yönetimleri tarafından program dışında tutulacak.” Tebliğde aynen bu şekilde yer alan ifadede, süt, rahatsızlıkların doğrudan kaynağı olarak gösteriliyor.
Medyada sıkça yer alan “süte duyarlılık” kavramı da buradan beslenerek kamuoyunda yanlış bir algı oluşturuluyor. Okul Sütü projesini yönetenlerin bu konuda daha dikkatli ifadeler seçmeleri gerekirdi.
Uzmanların sıkça söylediği gibi ‘laktoz duyarlılığı’ sütten değil, sütte bulunan ‘laktoz’ maddesinden kaynaklanıyor. Yani duyarlılığın süte değil laktoza olduğu nüansına dikkat edilmediğinden Okul Sütü’nde yanlış uygulamaya kapı aralanıyor.
Okul Sütünde amaç çocukların sağlıklı beslenmesine katkıda bulunmak olduğuna göre, laktoz hassasiyeti olan çocukların program dışında tutulması yerine daha farklı çözümler geliştirilebilir. Ayrıca bu çocukların sütteki besinlere diğer çocuklardan daha çok ihtiyaç duyduklarını göz ardı etmemek lazım.
Laktozun olumsuz etkilerini ortadan kaldıran laktaz enzimi piyasada ticari olarak satılıyor. Gelişmiş ülkelerde laktozsuz süt ürünleri pazarı hızla büyüyor, böylece laktoz hassasiyeti olanlar rahatlıkla süt ve süt ürünleri tüketebiliyor. Ülkemizde de laktozsuz ürünler pazarı yavaş da olsa oluşuyor. Pınar ve Ülker İçim’den sonra Sek Süt de laktozsuz süt üretmeye başladı.
Toplum bilinçlendikçe, bu rahatsızlıktan ötürü süt tüketmeme tercihi, laktozsuz ürünler tüketme alışkanlığına dönüşmeye başlayabilir. Sağlık Bakanlığı, okullarda laktoz başta olmak üzere gıda alerjenlerine karşı hassasiyet taraması yaparak duyarlılığı olanları tespit edebilir. Laktoz hassasiyetinden ötürü süt içemeyen bu çocuklar için Okul Sütü Programı da bir fırsata dönüştürülerek laktozsuz süt verilebilir.
Dünyada laktaz enzimi pazarının %75’ini elinde bulunduran DSM Foods yetkilileri programa kurumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında dahi destek verebileceklerini söylüyorlar. Ancak Okul Sütü Programını yürüten yetkililerin sorumluluk almak istememeleri nedeniyle çözüme katkı sunamadıklarını ifade ediyorlar.
Bir kutu (200 ml) laktozsuz süt üretmek için sadece 3-4 kuruş ilave maliyet söz konusu. Laktoz hassasiyeti olan çocukların yüzde 5-10 arasında olduğunu varsayarsak, 1 milyon lira civarında ek bir maliyetle laktoz hassasiyeti olan çocuklara da süt dağıtılabilir. 190 milyon lira bütçesi olan Okul Sütü Programında bu pek de imkânsız değil.
Böylece hem ayrımcılık ortadan kaldırılmış olur, hem de hassasiyetleri nedeniyle sütten uzak durmak zorunda bırakılan çocuklara yeniden süt içme alışkanlığı kazandırılabilir.
Sütü herkes için içilebilir hale getirmek varken, neden hiç süt vermeyerek bu çocuklar sütten daha çok uzaklaştırılıyor?