Gıda, tarım ve hayvancılık sektörleri için 2018 yılı, üretim, tüketim ve ekonomik açıdan oldukça zorlu bir yıl oldu. Kırmızı et ile süt ve süt ürünlerinde sağlanamayan üretim, tüketim ve fiyat istikrarı, kırsalda hayvansal üretimi büyük oranda sekteye uğratmıştır.
Üreticiler, 2018 yılında yüksek oranda (yüzde 40-130 arasında) artan girdi maliyetleriyle mücadele ederken, tüketiciler yaklaşık yüzde 26 seviyelerindeki gıda enflasyonuyla mücadele etmeye çalıştılar. Ayrıca; diğer sektörler (özellikle finans sektörü) tarafından gıda, tarım ve hayvancılık sektörleri enflasyonun sorumlusu olarak gösterilerek adeta günah keçisi ilan edilmiştir. Çiğ süt üreticilerinin, 2018 yılı boyunca girdi maliyetleri artarken, çiğ süt satış fiyatlarında paralel bir artış olmaması nedeniyle sürekli zarar etmişlerdir. Zarar eden bu üreticiler, anaç hayvanlarını kesime göndererek işletmelerini ya kapattılar, ya devrettiler, ya da besicilik faaliyetlerine yöneldiler.
Kırmızı et sektöründe ise piyasalardaki fiyat dengesizliği nedeniyle başta Et ve Süt Kurumu ile özel kesimhaneler, yılın dördüncü çeyreğinde hayvanını kestirmek isteyen üreticilere en az 2-3 ay sonrasına gün verdiler. Ayrıca piyasada karkas et fiyatları 25 liranın altına geriledi ve besiciler 2018’i büyük zarar ile kapattılar. Buna ilaveten yıl içinde kurban bayramında patlak veren şarbon hastalığı da kamuoyunda paniğe yol açtı. Kırmızı et tüketiminin yaklaşık yüzde 20 oranında azaldığı üretici ve tüketici örgütleri tarafından ileri sürülmüştür. Şarbon hastalığına yakalanma korkusu ve endişesiyle kırmızı etle birlikte süt ve süt ürünleri tüketimi de önemli ölçüde azalmıştır.
Sonuç olarak, 2018 yılında hayvancılık sektörü ve bu sektörün üreticileri ve tüketicileri çok büyük mağduriyetler yaşamışlardır.
2018 yılında bitkisel üretimde de yüksek girdi maliyetleri ve fiyat istikrarsızlığı ön plandaydı. Tohum, ilaç ve gübre fiyatlarındaki yükseliş sonbahardaki ekim alanlarının yaklaşık yüzde 20’sinin boş kalmasına neden olmuştur. Birçok üründe ekim alanları daralmıştır. Bitkisel üretimde 2019 yılında rekoltede büyük düşüşler beklenmektedir. Yılın son çeyreğinde yaşanan soğan ve patates stok sorunu hem üreticiyi ve hem de tüketiciyi zor durumda bırakmıştır. Devletin bu ürünlerde bir üretim ve tüketim planlaması olmadığı için, bir yıl önce para etmeyen ve tarlada kilosu 30 kuruştan satılan soğan bir yıl sonra (bir hastalık nedeniyle verim ve üretimin yaklaşık yüzde 30 düşmesi nedeniyle) 6-7 lirayı görmüştür.
Sonuç olarak, bitkisel üretimde faaliyet gösteren üreticilerimiz sıkıntılı bir yıl yaşamışlardır.
2018 yılında Bakanlıkta da önemli siyasi ve bürokratik değişimler yaşandı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı birleştirilerek Bakanlığın ismi Tarım ve Orman Bakanlığı olarak değiştirildi. Bakanlık koltuğundaki Ahmet Eşref Fakıbaba’nın yerine ise Bekir Pakdemirli getirildi. Yılın ortalarında döviz kurunda yaşanan oynaklık en fazla bu sektörü vurdu. Kırılgan yapıdaki sektörde tohum, gübre, yem, zirai ilaç ve enerji gibi girdi maliyetlerinde zam üstüne zamlar yaşandı. Tüketici tarafında ise bu yıl market ve pazarlarda fiyatları en çok yükselen ürünlerin başında domates, biber, patates ve soğan vardı.
2018 yılında piyasaların genelindeki belirsizlik ve öngörülemezlik tarım sektöründe de kur etkisiyle daha kırılgan bir yapı yaratmıştır. Sektörün önemli oyuncularından ve hatta oyun kurucularından konkordato haberleri gelmeye başlamıştır. Konkordato ilan eden firmalar arasında Türkiye’nin en büyük kanatlı eti ve yumurta üreticileri arasında yer alan Keskinoğlu, Türkiye’nin en büyük hayvancılık işletmelerinin başında gelen Saray Çiftliği, süt ve süt ürünleri pazarında önemli bir konuma sahip olan Yörsan gibi firmalar yer almıştır. Hükümetimiz ve devletimiz son 10 yıldır Cumhuriyet tarihinin en büyük desteğini ve teşvikini sektörüne sağlamış olmasına rağmen, sektörde istikrar ve güven ortamı maalesef sağlanamamıştır.
Sektörün kısa bir değerlendirmesini yaptığımız bu yazımızda de maalesef okurlarımıza 2018 yılı için olumlu ve iyi değerlendirmeler veremiyoruz. Gıda güvenliğini temin etmeden diğer sektörlerde başarılı olamayacağımıza inanan birisi olarak, çok kısa sürede, bu sektörün ayağa kaldırılması gerekmektedir. Aksi takdirde gıda güvenliğimiz büyük risk altındadır.
Bu yıl bu sektörde faaliyet gösterenlerin daha çok çalışması gerektiğine inanıyorum. Eskiden kırsal kalkınmanın iki temel kuralı vardı. Biri üretim, diğeri maliyet olarak bilinirdi. Ancak günümüzde iki kural daha eklendi: Pazar ve fiyat. Oysa pazar ve fiyat devletimizin yani bakanlığımızın gözetimi, denetimi ve güvencesi altında olmalıdır.
Tüm okurlara sağlıklı, huzurlu ve bereketli bir yıl dileklerim ile selam ve saygılarımı sunuyorum.