2008’de küresel ölçekte yaşanan kuraklık nedeniyle dünyada gıda krizi baş gösterdi. Bu gelişme üzerine Avrupa Birliği başta olmak üzere birçok ülke gıda arz güvenliğini sağlamak üzere harekete geçerek hızla çeşitli önlemler aldılar.
Küresel kuraklığın ardından Türkiye’de de gıda fiyatları tüketici enflasyonu üzerinde gerçekleşmeye başlandı. Gıda fiyatlarının enflasyon üzerindeki olumsuz etkisini azaltmak amacıyla başta kırmızı et olmak üzere fiyatları aşağı çekmek için ithalat tedbirleri uygulanmaya başladı. Fiyatlardaki artışın spekülatörlerin aşırı kâr hırsından kaynaklandığı düşünülerek, fiyatı artan ürün için anında ithalat sopası devreye girdi.
Gıda üretim ve tedarik zincirini bozan ithalat tedbirleri işe yaramayınca gıda fiyatlarındaki gelişmeleri daha yakından takip etmek için 2014’te Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi, kısa adıyla Gıda Komitesi kuruldu. Kurulduğunda sekreteryasını Tarım Bakanlığının üstlendiği Komite 2016’da yeniden yapılanmaya giderek sekretaryası Merkez Bankası’na devredildi. Komite’de yer alan kurumlar ise Bakan düzeyinde temsil edilmeye başlandı.
Fiyat istikrarını gıda enflasyonu kaynaklı olarak tehdit eden yapısal sorunları belirleyip çözüm önerileri geliştirme amacıyla kurulan Komite, bugüne kadar aldığı kararlarla ithalat dışında pek bir çözüm geliştiremedi. Komite’nin aldığı tavsiye kararları sonucunda 2017 yılında uygulanan konjonktürel tedbirlerden bazıları şunlar oldu:
• 2017 yılı Mart ayında nohut ithalatında yüzde 19,3 olan gümrük vergisi yerli üretimin devreye gireceği Temmuz ayına kadar sıfırlandı.
• 2017 yılı Haziran ayı sonunda çeşitli hububat ve kırmızı et ürünlerinde gümrük vergileri düşürüldü.
• 2017 yılı Kasım ayında çeşitli tahıl kepeklerinde gümrük vergisi sıfırlanırken, çeşitli yağlı tohum küspelerinde yem sanayiinde kullanılması şartıyla gümrük vergisi yüzde 6,5’e indirildi.
• 2017 yılı Aralık ayında nohut, kuru fasulye, kuru barbunya ve börülcede gümrük vergileri 1 Haziran 2018 tarihine kadar sıfırlandı.
Gıda Komitesi’nden beklenen gıda fiyatlarındaki artışın temeline inerek yapısal çözüm önerileri üretmekti. Komite’nin yapısal sorunların çözümünden anladığı ise çiğ süt alım ve ekmek satış fiyatlarını baskı altına alacak uygulamalar geliştirmekti.
Sorunu fiyatlarda gören bir anlayış sonucunda gıda fiyatları kontrol edilemez noktaya geldi. Fiyatlardaki artış vatandaşın cebini yakınca Komite, çiğ sütün satış fiyatını açıklama yetkisini üzerine aldı. Ekmekte de fiyat belirleme sürecine müdahale ederek gıda enflasyonu ile mücadele ediliyor görüntüsü verildi.
Görevi gıda fiyatlarındaki artışı önlemek olan Gıda Komitesinin bugüne kadar aldığı yapısal tedbirler ise şunlar oldu:
• Meyve ve sebzede lojistik süreçlerin iyileştirilmesi,
• Lisanslı depoculuk sisteminin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması,
• Üretici birliklerinin teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması,
• Gıda piyasalarındaki aracıların gözetimi ve denetlenmesi.
Bu yapısal tedbirler doğrultusunda Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak meyve sebzedeki fiyat artışını önlemek için “Hal Yasası”nı Meclis’in gündemine taşıdı. Et fiyatlarındaki artışı refah seviyesindeki yükselişe bağlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, kesin çözüm olarak, gerekirse cari açığı düşünmeden ithalat yaparak piyasayı dengeleyeceklerini söyledi.
Sözün özü, yaşanan bunca acı tecrübe gösteriyor ki, gıda enflasyonu ithalat ile değil ancak üretimle düşer. Aksi tüm uğraşlar ise sadece ülkeye zaman kaybettirir.