‘Türkiye’nin ekseni kayıyor mu?’ tartışmaları siyasetin gündemini ısıtırken bu sorunun yanıtı Avrupa Birliği dönem başkanı İspanya’dan geldi. Eksen tartışmaları sürerken İspanya, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Faslı’nın müzakereye açıldığını bildirdi. Bu gelişmeyle ülkemiz, AB serüveninde yerine getirmesi gereken 35 ana başlıktan 13’ünü geride bırakmayı ve ‘Avrupa’ya biraz daha yaklaşmayı!’ başardı.
Ancak faslın müzakerelere açılmasıyla gündeme gelecek konu başlıklarından bir tanesi hayvansal kaynaklı gıdalar olacak. Hayvansal kaynaklı gıdalarla çıkacağımız yolda, Türkiye’nin çok parçalı hayvancılık işletmeleriyle zorlanacak ve bunların getirdiği sorunlarla tökezleyeceğiz. Kalite ve hijyen eksikliği, zoonoz hastalıklar, kayıtdışılık bu sorunlardan sadece bir kaçı.
Aslında bütün bunlar Türkiye’nin her alanda olduğu gibi bu alanda da daha önce çözmesi gereken ve bilinen sorunlarıydı. Nedense, her alanda olduğu gibi bu alanda da düzenlemeler için bize biraz Avrupa Birliği baskısı gerekiyor. Yani biraz köşeye sıkıştırılmadıkça gerçek anlamda biz çözüm arayışına girmiyoruz. Gerçi geliştirdiğimiz çözümlerin ne kadar doğru ve Türkiye’ye uygun olduğu da bir başka tartışma konusu. Bizi değişiklik yapmak için sıkıştıran AB olunca, sorunların çözümü için neler yapılması gerektiğine dair reçeteyi de yine AB’den alıyoruz.
Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Faslı’nın müzakerelere açılması hiç kuşku yok ki Türkiye’de gıda güvenliğine, dolaysıyla da halk sağlığına önemli katkılar sağlayacaktır. Ancak Türkiye’nin kendi iç dinamikleri ve toplumsal yapısı AB ülkelerinden çok farklı. Dolayısıyla sorunların çözümlerinin de bu iç dinamikler göz önünde bulundurularak geliştirilmesi gerekir. Yani Türkiye’nin AB kriterlerini yerine getirecek kendine özgü reçetesini ortaya koyması gerekiyor. Sorunlar varlığını koruduğuna göre Türkiye hala bu reçeteyi bugüne kadar geliştiremedi. Umuyoruz ki, bu faslın açılmasıyla birlikte geliştirilecek çözüm reçetesi “amaca giden her yol mübahtır” anlayışıyla değil, “amaca giden doğru yol” anlayışıyla oluşturulur.