Türkiye’nin inek kalitesini yükseltiyoruz

Türkiye son 5 yıldır ithal ettiği damızlık sığırların yarısını Amerika’dan aldı. Son iki yıldır ABD’den alınan damızlık düvelerin ise neredeyse tamamı Royal Atlantic Holdings LLC tarafından ihraç edildi. Royal Atlantic’in Amerika’dan Türkiye’ye yaptığı ihracat operasyonunu yerinde izledik ve firmanın Yönetici Ortağı Murat Berk ile Türkiye’nin hayvan ithalatını konuştuk.

Resmi rakamlara göre Türkiye’de geçtiğimiz yıl üretilen 17 milyon ton inek sütü 5,6 milyon baş sığırdan elde edildi. Aynı yıl 93 milyon ton süt üreten Amerika (ABD) bunu 9,2 milyon baş sığırdan elde etti. İnek başına yıllık süt üretimi Türkiye’de 3 ton olurken Amerika’da 10 tonun üzerinde gerçekleşti. Prof . Dr. Numan Akman’ın Süt Dünyası Sayı 56’da yayınlanan bilimsel araştırmasına göre Türkiye’de inek sütü üretiminin en fazla 13,5 milyon ton olabileceğini dikkate aldığımızda bu rakam yıllık 2,4 tona kadar geriliyor.

Türkiye sütçülüğünün temel sorunlarından birinin verimsizlik olduğu çok açık. Amerika’da inek başına süt verimi ortalaması yıllık 10 ton iken bu rakam Türkiye’de 3 ton. Amerika’da bir inek günde 34 litre sağılırken Türkiye’deki inekler yüzde 70 daha az, yani 10 kilo ancak süt verebiliyor. Ülkemizin süt üretimindeki verimsizliği birçok faktöre dayandırılabilir. Bunların başında ise kaliteli damızlık materyalinden yoksun oluşumuz geliyor.

Türkiye Amerika ile 1’e 3 olan verimlilik farkını hızla kapatmak zorunda. Bunun için de yüksek verimli damızlık materyaline sahip olmalı. Bu alanda radikal önlemler alınmadıkça çözüm adına atılan yanlış adımlar sektörü ve ülkeyi daha da çıkmaza sürükleyecektir. Ülke olarak süt üretimin de verimi ve kaliteyi artırmak istiyorsak ırk ıslahına özel önem vererek sürülerimizi damızlık değeri yüksek hayvanlardan oluşturmamız gerekiyor.

1925’TEN BERİ DAMIZLIK GEBE DÜVE İTHAL EDİYORUZ

Yeri gelmişken Prof. Dr. Numan Akman’ın da yazarları arasında yer aldığı “Türkiye’de Damızlık Üretimi ve Kullanımı” başlıklı makaleden konuyla ilgili bazı notlar aktarmakta yarar var.

“Türkiye 1925 yılından bu yana sığır popülasyonunun ıslah edilmesi politikasının aracı olarak damızlık gebe düve ithalatını kullanıyor. Bugün ülkede yetiştiriciliği en yaygın olan Siyah – Alaca (Holstein Friesian) ilk kez 1958 yılında ithal edildi. Türkiye’nin 1925’ten 1980’e kadar ithal ettiği damızlık gebe düve sayısı kesin olarak bilinmemektedir.

Özel sektörü ıslah çalışmalarına dahil etmek amacıyla 1987 yılında uygulamaya konulan “Gebe Düve İthalatı Projesi” veya”Anlaşmalı Çiftçi Projesi” çerçevesinde çoğunluğu Siyah Alaca olmak üzere 300 bin baş gebe düve ithal edilerek yetiştiricilere dağıtıldı. Ne yazık ki, 1996 yılına kadar sürdürülen bu proje de umulanı vermedi. Önemli bir kısmı özel şirketlerce getirilerek anlaşmalı yetiştiricilere dağıtılan bu düvelerin soy kütüğü ve verim kayıtları dahi tutulamadı.

Temel gerekçesi sosyal destek ya da üretici örgütlenmesini teşvik olan çalışmaları ve gebe düve dağıtmayı damızlık üretimi olarak gören yaklaşım hem sığırcılık sektörü, hem bu hayvanları edinenler hem de buna sebep olanlar için ciddi bir sorundur. Bugüne kadar sığır ırkını ıslah adıyla yapılan çalışmalar hayvancılığı bir çıkmaza sokmakla kalmadı, kaynak israfını da körükledi.  Hatta bu noktada yaratılan talepler bazı kesimlerce ithalata gerekçe gösterildi.”

Bu notları aktardıktan sonra gebe düve ithalatıyla ilgili güncel gelişmelere yer vermekte yarar var. 2008 yılında süt fiyatları nedeniyle hayvancılık sektörünün krize girmesiyle önemli miktarda (bazı kaynaklara göre 1 milyona yakın) süt ineği kesime gönderildi. Bu gelişmenin ardından damızlık gebe düve ithalatında deyim yerindeyse adeta patlama yaşandı.

Türkiye sadece 2011 yılında yaklaşık 556 milyon ABD Doları değerinde sığır (kasaplık ve damızlık) ithal etti. Kalkınma Bakanlığı’nın Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018) Hayvancılık Özel İhtisas Komisyonu Raporuna göre Türkiye; ithalatın serbestleştirildiği 2010 yılından 2014’e kadar toplam 2,6 milyon baş kasaplık sığır ve koyun ithal etti ve bunun karşılığında 1,3 milyar Amerikan Doları ödedi. TÜİK verilerine göre bu dönemde (2010 yılından Eylül 2015’e kadar) 800 milyon dolarlık damızlık sığır ithal edildi. Aynı dönemde ABD’den alınan 130 bin sığıra 430 milyon dolar ödendi.

Türkiye Cumhuriyeti 1925’ten beri 80 yıldır damızlık sığır ihtiyacını gebe düve ithal ederek çözmeye uğraşmasına rağmen, süt veriminde hayvancılıkta gelişmiş ülkelerin yanına bile yaklaşamıyor. Son 10 yılda gebe düve ithalatının yarısına yakını ABD’den yapıldı. Amerika’nın en çok sığır ihraç ettiği ülkeler arasında Kanada birinci, Meksika ikinci, Rusya üçüncü, Türkiye ise 4’üncü sırada yer alıyor. Son 10 yılda Kanada 450 bin, Meksika 222 bin, Rusya 195 bin, Türkiye 137 bin baş sığır ithal etmiş. Kanada ve Meksika’nın Amerika’ya sınırı bulunduğu için bu iki ülke ile karayoluyla yüksek hacimli ticaret gerçekleşebiliyor. Amerika kıtası dışındaki en büyük iki alıcı olan Rusya ve Türkiye’ye yapılan sevkiyat ise hayvan nakil gemileriyle gerçekleştiriliyor.

GENETİK DEĞERİ YÜKSEK OLAN HAYVANLAR İTHAL EDİLMELİ

Süt Dünyası olarak konuyu incelemek için Türkiye’ye ihraç edilen düvelerin yetiştirildiği ve karantinaya alındığı çiftlikleri yerinde incelemek için ABD’ye gittik. Bu süreçte Amerika’dan Türkiye’ye sığır ihracatında öne çıkan firmalardan Royal Atlantic Holdings’in Yönetici Ortağı Murat Berk ile özel bir röportaj gerçekleştirdik.

Berk, Amerika’da deri, mısır ve kırmızı et ticaretiyle uğraştıktan sonra 2010 yılında Horizon Livestock firması aracılığıyla Türkiye’ye sığır ihracatı yapmaya başladı. Horizon Livestock’un 2012’de faaliyetine son vermesinin ardından kurduğu Royal Atlantic firmasıyla Murat Berk, canlı hayvan ihracatında Amerika’da öne çıkan isimlerden biri oldu. Amerika’da önemli bir sivil toplum kuruluşunun başkanlığını da yürüten Murat Berk ile Türkiye’nin hayvan ithalatını konuştuk.

Türkiye 90 yıldır damızlık hayvan ithal ediyor. Ancak hayvancılıkta verim artışı bir türlü sağlanamıyor. Bu nedenle hayvan ithalatı ülkemiz kamuoyunca olumsuz bir faaliyet olarak algılanıyor. Sizce nerede yanlış yapıyoruz, düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

İthalata tamamen kötü diyemezsiniz, ihtiyaç varsa ithalat yapacaksınız. Petrol ithal etmeyelim diyebiliyor muyuz. Hayır, çünkü ihtiyacımız var, hayvan ithalatını da böyle görmek gerekiyor. Türkiye’nin genetik bir haritası yok, kelle hesabıyla hayvan sayımı yapılıyor. Aynı durum üretilen süt miktarı içinde geçerli. Bu rakam da çok güvenilir değil. Eğer ithalat ülkenin hayvancılık kaynaklarını geliştirecek şekilde yapılmazsa kötü olur. İthalatta, alınan hayvanın genetik bir değere sahip olmasına dikkat edilmelidir.

Örnek olarak devletin damızlık boğa ithal edip köylüye dağıtma projesini ele alalım. Bunun teknik şartnamesine baktığınızda ithal edilen boğaların hiçbir genetik değerinin dikkate alınmadığını görürsünüz. Bu tür ithalata ben de karşıyım, hayvan ithal ediliyorsa bunun mutlaka bir genetik değerinin olması, en azından belli bir TPI’ın (Total Performance Index) üzerinde olması gerekiyor. Yoksa damızlık diye kasaplık hayvan getirmiş olursunuz. Sadece annesinin süt verimine bakarak bir boğanın damızlık olup olmadığına karar verilemez. Hayvancılıkta böyle bir yaklaşım olamaz. Türkiye’ye damızlık olarak getirilen hayvanlarda belli bir genetik değer gözetilmediği için sektör bir türlü dar boğazdan çıkamıyor.

Bir dönem Avustralya’dan damızlık hayvan ithal edildi. Sırf fiyat odaklı hareket ediliyorsa Uruguay’dan, genetik özelliğinin olması isteniyorsa Amerika’dan getirilmesi lazım. Her iki durumda da Avustralya uygun bir kaynak değildi. Ancak bir pazarlamacı marifeti ile (2007-2011 yılları arasında) Avusturalya’dan ciddi miktarda hayvan getirildi. Türkiye bu hayvanların hiç birinden randıman alamadı. Ondan sonra da ithalat kötü diye bir algı oluştu. Oysa ithalat kötü değil, yanlış hayvanı ithal ederseniz bundan kötü sonuç elde edersiniz. Buradaki kabahat hayvan ithal etmek değil, yanlış hayvanı ithal etmek. Elinizdeki hayvanların genetik kapasitesi yüksek değilse elimizde yeterince hayvan var diyemezsiniz. 10-15 litre süt veren inek ile 35 litre süt veren inek aynı değil. İkisini de bir sayarsınız yanlış hesap etmiş olursunuz.

Biz bir firmaya bir parti mal sattık. Devamında baktık ki alımı yanlış yapıyorlar. İhaleye çıkıyorlar, en ucuz fiyatı kim verirse hayvanı ondan alıyorlardı. Halbuki bin dolara satılan hayvan da var, 1 milyon dolara satılan da. Bin dolarlık hayvanı bin 500 dolara alıyorsanız kazıklanıyorsunuz, 2 bin dolarlık hayvanı biri size 2 bin dolara satıyorsa doğru fiyat veriyor, 3 bin dolarlık hayvanı birisi size 2 bin 500 dolara satıyorsa zararına veriyor demektir. Ama kağıt üzerinde baktığımızda biri bin dolar, biri bin 500 dolar, bir diğeri ise 2 bin 500 dolar. Eğer hayvan için genetik veya performans değeri belirlemezseniz ucuza aldığınızda kendinizi kazançlı sayarsınız.

Türkiye’deki çiftlikler düve alırken nelere dikkat ediyorlar?

Genel anlamda Türkiye’de bu konuda bilgi ve tecrübe eksikliği var. Türkler hayvanın genetiğinden ziyade fenotipine (dış görünüş) bakıyorlar. Amerikalı celeplerle Türk alıcıların hayvan ayırırken hassasiyetleri çok farklı. Türk alıcılar genetik ve süt veriminin yüksekliğinden ziyade fiziksel görünüme(fenotip) dikkat ediyorlar. Örnek vermek gerekirse Türkiye’den gelenler genelde büyük, iri ve gösterişli hayvanlar istiyor. Oysa bu, doğrudan yaşla alakalı bir durum. Yani 16 aylık bir düveyle 22 aylık bir düve aynı değil. 22 aylık bir hayvan çok daha gösterişli ve düzgün hatlara sahip olurken, 16 aylık bir hayvan fiziksel olarak gelişme döneminde olduğundan vücudunda orantısızlık varmış gibi görünebiliyor. Onun için hayvanın dış görünümünden ziyade süt karakterine bakmak lazım.

HAYVANI SEÇEREK ALMALISINIZ

Henüz doğum yapmamış bir düvenin süt karakterini nasıl anlıyorsunuz?

Sadece dış görünüşünden bile hayvanın süt karakteri ve kapasitesi tahmin edilebilir. Süt verimi yüksek düvelerin gövdesi daha narin, kaburgaları daha yatay (araları açık), göğsü geniş (göğüs genişliği süt üretme kapasitesini gösterir), memeleri ayrık ve ayakları sağlıklı (yere sağlam basan) olur. Bunun gibi birçok fiziksel özelliğin yanısıra düveyi yetiştiren çiftliğin verimliliğine ve annesinin süt verimine bakıyoruz.

Düve seçimi biraz ikinci el araba alıp satımına benziyor, bir standardı yoktur. Hayvan seçiminde fenotip (dış görünümü), genetik, verimlilik, süt kalitesi, kolay döl tutması, hastalıklara karşı direnç gibi faktörler belirleyici oluyor.

Damızlık hayvan alacak olanlar doğru kararı nasıl verecekler?

Satıcı görmediği hayvanı satıyorsa ondan mal almamak lazım. Adam gözüyle bile görmediği malı satıyor. Nasıl satıyor, başka biri o malı hazırlıyor, o da tercümanlığını yapıyor. Örneğin 5 liralık malın üzerine 1 lira da kendi komisyonunu ekleyerek 6 liraya satmaya çalışıyor. Peki malı gördün mü görmedim, nasıl hazırlandığını biliyor musun bilmiyorsun. Hangi çiftlikten geldiğini biliyor musun, bilmiyorsun. Neyi satıyorsun o zaman. Alıcının uyanık olması, bu tür satıcıları elemesi lazım. Fiyat ne kadar cazip olsa da bu insanların teklifini bile kabul etmemesi lazım.

Bu şekilde hayvan alanlar var mı?

Böyle ticaret sadece Türkiye’de oluyor, buda ülke hayvancılığına zarar veriyor. Bu anlamda ciddi bir pazarlamacılık başarısı (!) söz konusu. Bazıları da Amerika’ya gelerek çiftlik çiftlik dolaşıp hayvan almaya çalışıyor. Bu işten anladığını kimsenin ona kötü mal satamayacağını zannediyor. Oysa burdaki büyük celepler yılda 50 bin başa yakın hayvan satıyor. Sen ne kadar işi bildiğini zannedersen et, karşındaki celep boş adam değil. Çoğu 3-4 kuşaktır bu işi yapıyor. Onun işi sana elindeki malı satmak, çok iyi mal istiyorsun diye sana çok iyi mal gösterecek anlamına gelmez.

Herkesin şunu bilmesi lazım ki, her malın bir fiyatı var. Ne veriyorsan onu alıyorsun, o da iyi seçme garantisiyle. 2 bin dolar vererek 3 bin dolarlık, hatta 2 bin 100 dolarlık hayvanı alamazsın. 2 bin dolara sana bin 500 dolarlık hayvanı da satabilirler. Hayvan alırken birebir seçmek zorundasınız. Gebe düve aldıktan 3-4 ay sonra doğum yapıp süt vermeye başlıyor, hayvanın gerçek verimini ancak o zaman görebilirsin. Hayvan alırken tek tek seçme haricinde bir şansın yok. Müşterilerimizle yaptığımız sözleşme de hayvanın alınacağı Amerika’daki çiftliği bile yazıyoruz. Müşteriyi o çiftliklere getirip düveleri oradan seçtiriyoruz. Bir satıcı böyle yapmıyorsa ondan uzak durmak lazım.

HANGİ ÇİFTLİKTE NE KALİTEDE HAYVAN OLDUĞUNU BİLİYORUZ

Amerika’da süt çiftliklerinde yılda üç milyon baş düve yetiştiriliyor. Bunlar arasından Türkiye’ye ihraç edilecek olanları nasıl seçiyorsunuz?

Türkiye’nin ithal ettiği hayvanların kalite ve standardının olmadığını gördüğümüz için bu işe girdik. Amerika’dan hayvan alacak olanların burda sektörü araştırıp doğru hayvana ulaşması mümkün değil. 2010 yılından beri canlı hayvan ticareti yapıyoruz.

Biz Türkiye’deki çiftliklerin bilmediği bir bilgiye sahibiz. Amerika’daki çiftlikleri sürekli takip ediyor, hangi çiftlikte hangi kalitede malın olduğunu biliyoruz. Bizim işimiz müşteriyi kaliteli hayvanla buluşturmak, bunun ötesi lojistik kısmını oluşturuyor. Hayvanı satın almak, karantinaya getirmek, aşılarını ve testlerini yapmak, gemiyi ayarlamak, hayvanları gemiye yükleyerek Türkiye’ye getirmek, bütün bunlar lojistik hizmetlerimiz. İşimizin püf noktasını ise alıcıyı burdaki doğru çiftliklerle ve doğru metaryalle buluşturmak oluşturuyor.

Türkiye’nin ABD’den düve ithalatı azaldı mı, son durum nedir?

Son iki yıldır Amerika’dan Türkiye’ye en çok sığır gönderen firma biziz. 2010-2012 yıllarındaki gibi yoğun talep olmadığından rekabet şartları zorlaştı. Avrupa’dan bir tırla 40-50 tan düve gönderilebiliyor, ancak Amerika’dan gemiyi doldurmanız şart.

Gemi doldurmak öyle kolay değil, bir partide 3 bine yakın canlı hayvanın yüklenmesi gerekiyor. Bu nedenle rakip firmalar Amerika’dan çekildiler. Ancak Rusya’ya giden gemiye 300-500 baş koyup Türkiye’de boşaltıyorlardı, artık o da kalmadı. Şu anda Amerika’dan Türkiye’ye canlı hayvan ihracatında en iddialı firma biziz.

Tablo ve grafikleri Süt Dünyası Sayı 58’den (basılı veya e-dergi) inceleyebilirsiniz.

Tablo-1: Türkiye ve ABD’nin İnek Verimi ve Süt Üretimi Karşılaştırması

Tablo-2: Türkiye’nin Damızlık Sığır İthalatı (2006-2015) ABD Doları

Tablo-3: ABD’den Sığır İthalatı Yapan Ülkelerin Sıralaması / 2006-2015 (Baş)

Tablo-4: ABD Sığır Endüstrisi

Grafik-1: 2006-2015 Yılları Arasında Türkiye’nin Sığır İthal Ettiği Ülkeler

Amerika izlenimlerimize ve Murat Berk ile yaptığımız özel röportajın devamına gelecek sayıda devam edeceğiz.

GELECEK SAYIDA…

  • Tarım Bakanlığı’nın düve ithalatıyla ilgili kriterleri nelerdir?
  • Önemli çiftlikler düve ithalatında niçin Amerika’yı tercih ediyorlar?
  • Süt sığırı yetiştiriciliğinde Amerika ve Avrupa arasındaki temel fark nedir?
  • Amerika’dan süt sığırı alacak olanlar nelere dikkat etmeli?
  • İhraç edilen düveler nasıl seçiliyor, Türkiye’ye nasıl getiriliyor?
  • Gemide düvelerin refah koşulları (bakım ve besleme vb) nasıl sağlanıyor?
  • Verimli süt ırklarını yetiştirmek için tohum mu, embriyo mu kullanılmalı?
  • Genomik hayvancılık nedir, genomik değerleme (GTPI testleri) nasıl yapılıyor?
  • Amerikan süt sığırcılığı sektöründeki yeni trendler ve teknolojiler neler?
  • Amerika’da ineklerin genetik ve süt kayıtları nasıl tutuluyor?

>> Süt Dünyası

2006 yılından beri yayınını sürdüren tarafsız ve bağımsız medya kuruluşudur. Süt Dünyası Dergisi kurulduğu günden bu yana ilkelerinden taviz vermeden yayıncılık faaliyetine devam ediyor. Süt Dünyası Dergisi Haber Merkezi tarafından hazırlanan her türlü içerik "Süt Dünyası" imzası ile yayınlanmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.