Son yıllarda sağlık ve beslenme arasındaki güçlü ilişki üzerinde sıkça duruluyor. Bu konuda ciddi araştırmalar ve yayınlar yapılıyor. Süt ürünlerinin sağlık üzerindeki etkisi de bilimsel araştırma ve yayınlara sıkça konu oluyor. Türkiye’nin “Süt ve Sağlık” alanındaki verilerini mercek altına alan bu araştırma ile bu konudaki temel verileri sizlerle paylaşıyoruz. “Süt ve sağlık” ilişkisini ele alan yayınlarımıza gelecek sayılarda devam edeceğiz.
Prof. Dr. Nuray Yazıhan, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, KİMERA Yaşam Bilimleri AR-GE Ltd.Şti., nurayyazihan[at]yahoo.com
…
Süt ve süt ürünleri, insanların büyüme, gelişme ve yaşlanma sürecinde ideal dengeli beslenme kaynaklarıdır. Özellikle anne sütü yenidoğan ve ilk altı ayda bebekler için vazgeçilmez temel besindir.
Bununla beraber anne sütü dışında diğer kaynaklardan elde edilen sütler insanların diyetlerinin bir parçası haline gelmiştir. Süt ve süt ürünleri; protein, yağ, karbonhidrat, esansiyal aminoasitler, vitamin ve mineral içeriği ile insanlar için oldukça besleyicidir. Süt ve süt ürünleri, ciddi kalsiyum kaynağı olması nedeniyle başta iskelet sistemi olmak üzere pekçok sistemimizin yeterli ve doğru gelişiminin sağlanmasında, mineralizasyon yetersizliğine bağlı kemik hastalıklarının önlenmesi ve tedavisinde, erken çocukluk ve yaşlanma sürecinin sağlıklı geçirilmesinde kritik öneme sahip besinlerdendir. Tüm bu besleyici özellikleri ve olumlu sağlık etkilerinin yanısıra kolaylıkla ciddi halk sağlığı problemlerine de neden olabilmektedirler. Süt, nötrale yakın pH değeri, su ve besin içeriği ile insanlar için olduğu kadar pekçok mikroorganizma için de uygun bir beslenme çoğalma ortamıdır. Özellikle çiğ süt tüketimi, çiğ sütten üretilmiş ürünlerin tüketimi ile patojen mikroorganizmaların kaynağı olabilir.
SÜTTE BULUNAN MİKROORGANİZMALAR
İnsan sütü; doğumdan itibaren bebeğin ilk 6 ayda bağışıklık sistemini sağlar. Annenin bebeğin immun sistemine katkısı emzirmenin devam etmesi durumunda ilk yılda bebeğin immun sistemi gelişene kadar devam eder.
Anneden bebeğe fetal hayatta plasenta aracılığı ile doğum sonrasında ise anne sütü ile bağışıklık sistemi için gerekli immunglobulinler, enzimler, moleküller geçer. Anne sütünde bebeğin yaşamının ilk yıllarında pek çok bulaşıcı hastalığa karşı direncini sağlayacak olan Ig G tipinde antikorlar da mevcuttur.
Bunun yanı sıra doğal ve kazanılmış immunite aracılı faktörler, sitokin ve kemokinler, doğal bağışıklığını güçlenmesini sağlayacak olan probiyotik ve prebiyotikler, immunglobulinler, enzimler, taşıyıcı moleküller, mikro RNA, hücreler bulunur.
Kolostrumda total hücre sayısı 1–3 × 1010/L, olgun anne sütünde ise ~1×108-9/L dolayındadır. Bu hücrelerin çoğunluğu immun sistem hücreleri (%70’den fazla) ve epiteldir.
Süt ve süt ürünleri uzun yıllardır insan beslenmesinde yaygın kullanıma sahip ana besinlerden biridir. İnek, keçi, koyun, eşek, deve gibi pek çok hayvanın sütü bu amaçla kullanılmaktadır. İçerdiği yüksek protein, karbonhidrat, vitamin ve mineral içeriği insanlar için olduğu kadar mikroorganizmalar için de besin kaynağıdır. Özellikle laktik asit bakterileri (LAB) sütte yaygın bulunan bakteri grubudur. Laktokoklar, laktobasiller, streptokoklar, enterokoklar en sık izole edilen laktik asit bakterileridir. İnsan sütünde ise streptokoklar, stafilokoklar, laktobasiller, kornebakterium, bifidobakterium, enterokok, peptostreptokok türleri daha sık görülebilmektedir.
Sütlerde bulunan mikroorganizma hayvanın meme florasından kaynaklandığı gibi çevresel kontaminasyon, hayvandan insana geçebilen patojen mikroorganizmalar ve patojenler de olabilir. İnek sütünde 30 °C toplam aerobik mezofilik bakteri sayısının <100.000 cfu/mL, somatik hücre sayısının(SCC) ise <400.000 hücre/mL olması gereklidir
Çiğ sütte bulunan mikroorganizmalar ve patojenlerden kurtulmak amacıyla pek çok ısıl işlem uygulanmaktadır. Evde kaynatma, farklı yöntemlerle pastörizasyon ve UHT bunlardan bazılarıdır. Uygulanan her bir yöntemin hedef mikroorganizmalara etkisi, sütün içinde bulunan doğal bileşimlerdeki etkisi farklılık göstermektedir. Süt ve çiğ sütten elde edilen ürünlerin pek çok mikroorganizma ve paraziti barındırabileceği, uygulanan sterilizasyon yöntemlerinin mikrobiyal kalıntıları yok etmede sınırlı kalabileceği düşünülerek hayvan beslenmesi, yetiştirilmesi ve çiğ süt eldesi gibi süreçlerde kontrollü üretimin sağlanması önemlidir. Besin ürünlerinde rutin taranan patojenlerin belirlenmesinde uluslararası kaynakların referans alınmasının yanı sıra ülkemize özgü insan ve hayvan patojenlerinin belirlenerek bölgesel olarak önceliklendirilmesi gereklidir.
TABLO 1. ÇEŞİTLİ TÜRLERE AİT SÜTLERİN BİLEŞENLERİ (Ağırlığa Göre Yüzdeleri)
Türler | Su | Yağ | Protein | Laktoz | Mineral | Enerji (kcal/100g) |
İnsan | 87,1 | 4,5 | 0,9 | 7,1 | 0,2 | 72 |
İnek | 87,8 | 3,5 | 3,1 | 4,6 | 0,7 | 66 |
Koyun | 82,0 | 7,2 | 4,6 | 4,8 | 0,9 | 102 |
Keçi | 87,4 | 4,2 | 3,6 | 4,4 | 0,9 | 70 |
Manda | 83,4 | 6,9 | 3,7 | 4,8 | 0,8 | 97 |
At | 88,8 | 1,9 | 2,5 | 6,2 | 0,5 | 52 |
Deve | 88,1 | 4,0 | 3,4 | 4,8 | 0,8 | 75,9 |
Balina | 48,8 | 34,8 | 13,6 | 1,8 | 1,6 | 388 |
Laktasyon dönemlerine göre değişim gösterebilir, ortalama değerler verilmiştir.
Gastrointestinal sistem enfeksiyonları ve ishaller ülkemizde yaygın olarak karşılaşılan sağlık sorunlarındandır. Türkiye Sağlık Araştırması’nın alan uygulamasının yapıldığı Mayıs-Haziran 2012 öncesindeki 6 ay içinde, 0-6 yaş grubundaki çocuklarda sırasıyla en sık görülen hastalıklar; ishal (%27,9), üst solunum yolu enfeksiyonu (%27,6), bulaşıcı hastalıklar (%11,7), kansızlık (demir eksikliği anemisi vb.), (%9,2) ile ağız ve diş sağlığı sorunlarıdır (%8,7).
TABLO 2: DOĞUM SONRASI FARKLI DÖNEMLERDE ANNE SÜTÜNDE BULUNAN BİLEŞENLER (100 ML SÜTTE BULUNAN)
Erken Doğum | Enerji (kcal) | Protein (g) | Yağ (g) | Kalsiyum (mg) | Fosfor (mg) |
1. Hafta | 60 (45–75) | 2,2 (0,3-4,1) | 2,6 (0,5-4,7) | 26 (9–43) | 11 (1–22) |
2. Hafta | 71 (49–94) | 1,5 (0,8-2,3) | 3,5 (1,2-5,7) | 25 (11–39) | 15 (8–21) |
3-4. Haftalar | 77 (61–92) | 1,4 (0,6-2,2) | 3,5 (1,6-5,5) | 25 (13–36) | 14 (8–20) |
10-12. Haftalar | 66 (39–94) | 1,0 (0,6-1,4) | 3,7 (0,8-6,5) | 29 (19–38) | 12 (8–15) |
TÜİK, Türkiye Sağlık Araştırması, 2014 verilerine göre Türkiye 0-6 yaş grubunda sağlık merkezlerine başvurma nedenleri incelendiğinde en sık görülen sebep üst solunum yolu enfeksiyonları olup en sık ikinci başvuru nedeni ise %41,9 sıklıkla ishallerdir. Ağız ve diş sağlığı sorunları nedeniyle başvuru ise %9,3 oranla aynı yaş grubunda demir eksikliği anemisini takiben 5’inci sırada yer almaktadır (TÜİK, Sağlık Araştırması 2014 ve Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2014).
Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2010: Beslenme Durumu ve Alışkanlıklarının Değerlendirilmesi Sonuç Raporu (Sağlık Bakanlığı 2014) ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği Raporu (2014) verilerine göre araştırmaya katılan bireyler değerlendirildiğinde son 5 günde ishal olma durumu sorgulanmış ve 12 ay yaş grubunda ishal görüme oranı %35,1, 24-60 ay arasında ise bu oranın %12,5 civarında olduğu görülmektedir. Kentsel ve kırsal yerleşim yerlerine göre son 15 gün içinde ishal olma oranları incelendiğinde kırsal bölgelerde bu oranının (%18,4) kentsel bölgelere (%16,4) göre daha fazla olduğunu görmekteyiz. Aynı çalışma verilerine göre bölgeler içerisinde son 15 gün içerisinde ishal görülme durumu en fazla bölge %24,6 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi iken en az görülen bölge ise %10,1 ile Doğu Marmara’dır.
İshal nedenlerine yönelik ülkemizde güvenli ve ayrıntılı veri olmamasına rağmen ishallerin büyük çoğunluğu içme suları ve gıda kaynaklıdır.
Tüm gıda ürünlerinde ve konumuz olan süt ve süt ürünlerinden kaynaklanan enfeksiyonların istatistiklerinin belirlenmesi, insan ve hayvan verilerinin karşılaştırılması, Türkiye haritalarının değerlendirilmesi ve Sağlık Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ortak eylem planlarının hazırlanarak uygulanması kritik öneme sahiptir.
TÜRKİYE SAĞLIK VERİLERİ VE KALSİYUM İHTİYAÇLARI
Kalsiyum (Ca) insan vücudunda hücrelerin biyolojik fonksiyonlarında, diş ve iskelet mineralizasyonunda rol alır. Normal erişkin vücudunda yaklaşık 1-2 kg kadar kalsiyum (Ca) vardır ve bunun %99’u kemikte hidroksi apatit kristalleri şeklinde, %1 hızlı değiştirilebilen, hücre dışı sıvı ve yumuşak dokuda bulunur. Fetal hayattan itibaren kemik gelişimi için kalsiyum ihtiyacı vardır.
Bu dönemde fetus kalsiyum ihtiyacını anneden sağlar. Özellikle gebelik döneminde 3. trimester fetusun kalsiyum ihtiyacının en yüksek olduğu dönemdir. Doğumdan itibaren emzirme sürecinde de anne bebek için ciddi bir kalsiyum kaynağı olmaya devam eder. Büyüme sürecinde bu ihtiyaç besinlerden sağlanır. Kalsiyum sadece iskelet gelişimi için değil aynı zamanda tüm hücrelerin fonksiyonlarının devamında, nöronal fonksiyonlarda, kasların kasılmasında da önemli bir iyondur. Kalsiyumun emilimi, doğru kullanımı başta D vitamini olmak üzere, kalsitonin, parathormon, östrojen, kortikosteroid gibi pek çok hormon ve faktör ile düzenlenir. Kalsiyum eksikliği bebeklikten yetişkin döneme farklı bulgular gösterir. Kemik döngüsünün hızlı olduğu büyüme ve gelişme döneminde ve kemik mineralizasyonunun azaldığı yaşlanma döneminde kalsiyum ihtiyacı artar. Üreme çağındaki 18-50 yaş arası kadınların günde 1000 mg kalsiyum ve 800-1500 IU D vitamini alması önerilmektedir. Ağızdan alınan kalsiyumun %20-25’i emilir.
TABLO 3: SÜTTEN İNSANA GEÇEN ENFEKSİYONLAR
Bakteriyel : | Şarbon, Paratifo, Botulizm, Sıçan ısırığı hastalığı, Kolera, Salmonella, Brusella, Şigella, E. coli enfeksiyonları, Stafilokok, Clostridium perfringens (welchii), Enteroroksik gastroenterit, Difteri, Streptokokal enfeksiyonlar, Enteritler (E. coli, proteus, psödomonas vb.), Tüberkuloz , Leptospirosis, Listeriyosis. |
Viral : | Adenovirüs, Enfeksiyöz hepatit (Hepatit A ve E), Enterovirüsler (polio ve koksaki grup dahil), Thickbornensefalit, Ayak-ağız hastalığı (pikorna virüs), Influenza. |
Riketsiyal : | Q ateşi. |
Protozoal : | Amoebiasis, Giardiasis, Balantidiasis, Toxoplasmosis. |
Helmintler : | Enterobiasis, Taeniasis (Taeniasolium). |
Diğer : | Toksinler (aflatoksin dahil). |
Kaynak: WHO DiseasesTransmitted Through Milk, modifiye edilmiştir.
Yaşlara göre kalsiyum ihtiyaçları Tablo 4’te verilmiştir. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırmasına göre Türkiye genelinde günlük ortalama kalsiyum alımlarının; tüm yaş gruplarında ortalama 495-744 mg/ gün civarında olduğu rapor edilmiştir. Kalsiyum ihtiyacının daha yüksek olduğu çocukluk döneminde 515-600 mg/gün, 65 yaş üstünde 547-677 mg/gün arasında, gebe kadınların günlük ortalama 677 mg/ gün ve emziren kadınlarda 664 mg/gün kalsiyum aldıkları görülmektedir.
Türkiye genelinde süt tüketimi değerlendirildiğinde ise hiç süt tüketmeyenlerin oranının %44,6 olduğu saptanmıştır. Genel olarak bakıldığında her gün peynir tüketenlerin oranının yaklaşık %75 civarında olduğu, yoğurt ayran veya kefiri hergün tüketenlerin oranının ise yaklaşık %55 olduğu görülmektedir. Gebelerin ise %83,4’ü her gün peynir yemekte, %62,9’u her gün yoğurt, ayran veya kefir tüketmekte iken sadece %28,4’ü her gün süt tüketmektedir. Emziren kadınlarda ise bu oranlar peynir için %80,9, yoğurt, ayran veya kefir vb. için %63,6 ve süt için %17,9’dur (Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2010).
TÜİK, Türkiye Sağlık Araştırması, 2014 verilerine göre Türkiye’ de 0-6 yaş grubu çocuklarda kalsiyum ve fosfor eksikliği veya düzensizliğinden kaynaklanan, kemik mineralizasyon bozukluğuna neden olan raşitizm görülme oranı ortalama %2,5’dur.
TABLO 4. GÜNLÜK KALSİYUM GEREKSİNMESİ / Ca (mg/gün)
Infant | NIH | SB |
Bebekler | ||
0-6 ay | 400 | 400 |
7-12 ay | 600 | 600 |
Çocuklar | ||
1-5 yaş | 800 | 800 |
6-10 yaş | 800-1.200 | 800 |
Adolesan / Gençler | ||
11-24 yaş | 1.200-1.500 | 1.300 |
Erkekler | ||
25-65 yaş | 1.000 | 1.200 |
65 yaş ve üzeri | 1.500 | 1.200 |
Kadınlar | ||
25-50 yaş | 1.000 | 1.000 |
50 yaş ve üzeri | 1.500 | 1.200 |
Üreme çağı | 1.000 | 1.000 |
Menapoz | 1.500 | 1.200 |
65 yaş ve üzeri | 1.500 | 1.200 |
Gebe ve emziren | 1.200-1.500 | 1.300 |
* NIH Consessus raporu revize ve T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri, Türkiye Özgü Beslenme Rehberine göre hazırlanmıştır.
6-17 Aylık Çocuklarda ve Annelerinde Hemoglobin Ferritin D -Vitamini Düzeyi ve Demir Eksikliği Anemisi Durum Belirleme Yürütülen Programların Değerlendirilmesi Araştırmasına göre(Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) D vitamini yetersizliği Türkiye’de bölgeler arasında farklılıklar göstermekle beraber özellikle kadınlarda ciddi bir sorun olarak görülmektedir. Araştırma kapsamında incelenen annelerin %81,7’sinin D vitamini düzeyi 20 ng/ml altında olduğu, çocuklarda ise D vitamini düzeyi 15 ng/ml’nin altında olanların oranının %26,8 olduğu rapor edilmiştir. Prematürelerde ve düşük doğum ağırlığı olanlarda D vitamini eksikliğinin daha fazla olduğu görülmüştür. D vitamini eksikliği tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hipokalseminin önemli nedenlerinden biridir.
TÜRKİYE İLAÇ PAZARI DEĞERLENDİRMELERİ
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından hazırlanan, Satış Hacmi ve Değeri Açısından 2014 Yılı İlk Altı Aylık Dönem Pazar Durumu değerlendirilmesinin yapıldığı ‘Türkiye İlaç Pazarı Gözlem Raporu-2’ye göre “Anatomik Terapötik Kimyasal Sınıflandırma Sistemi (ATC) Kimyasal Bileşiklerin Sınıflandırılması-2” grup yüzdelerine bakıldığında, ilk sırada yer alan etken madde ve ilaçların çoğunluğunun anti-inflamatuvar ve anti-romatizmal ürünler olduğu, bunu kardiyovasküler ilaçlar ve vitaminlerin takip ettiği görülmektedir. Fakat aynı değerlendirme satış hacmi olarak yapıldığında ise ilk üçte yer alan sıralamada mide asit salgısını düzenleyicilerin en çok satılan ikinci ilaç grubu olduğu görülmektedir.
TABLO 5. TOPLAMDA EN ÇOK SATILAN İLAÇLARIN HACİMSEL ANALİZİ SIRALAMASI
1-Anti-inflamatuvar ve Anti-romatizmal ürünler | %39.73 |
2-Asit ile ilişkili bozuklukların tedavi ürünleri | %12.76 |
3- Analjezikler | %11.16 |
Kaynak: Türkiye İlaç Pazarı Gözlem Raporu-2
Bu durum gıda analizlerinin daha dikkatli yapılması gerektiğini, ülkemizde mide asit düzenleyici kullanan birey sayısının yüksek olduğu, bu nedenle mide asidite değerlerinin standart mide pH’sının 2 gibi düşünülmemesi, sindirim analizleri ve mikroorganizmalar konusunda daha dikkatli eylem planları hazırlanması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
TÜRKİYE’DE KANSER İSTATİSTİKLERİNE GENEL BAKIŞ
Sağlık Bakanlığı raporlarında ülkemizdeki en son resmi rakamlara göre son bir yıl içerisinde yaklaşık 96 bin 200 erkeğe ve 67 bin 200 kadına kanser teşhisi konduğu ve son 5 yıl verileri değerlendirildiğinde; kanser sıklığında herhangi değişim olmadığı ifade edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi ile birlikte ülkemizde de ilk sıralarda yer alan meme, rahim ağzı (serviks) ve bağırsak (kolorektal) kanserleri için toplum tabanlı tarama programları yürütülmektedir. Ülkemizde kolorektal kanser tarama programı 50 yaş üstü bireylerde ve enflamatuar barsak hastalıkları, polipler gibi risk taşıyan hasta gruplarında iki yılda bir Gaitada Gizli Kan Testi (GGK) ve 10 yılda bir kolonoskopi yöntemleri ile uygulanmaktadır.
Ölüm nedeni istatistikleri (2011-2015) incelendiğinde ise yüzdeler değişiyor olsa da ülkemizde ilk dört sıradaki en sık ölüm nedeninin son 5 yılda değişmediği ve 2015 yılı için kardiyovasküler hastalıklar %24,5, kanser %19,6, hipertansif hastalıklar ve inme %13,7 solunum sistemi hastalıkları %11,1 ile en sık dört ölüm nedeni olarak görülmektedir.
Türkiye kanser istatistikleri incelendiğinde beslenme ile ilişkisi daha belirgin olan kolorektal ve mide kanser insidanslarının ilk beş sırada yer aldığı görülmektedir. Kolorektal kanser insidansı son 10 yılda tarama programlarının uygulanması nedeniyle sıralamada yükselerek her iki cinste de 3’üncü sırada yer almaktadır. Sağlık Bakanlığı son yıllarda kanser tarama programlarını daha aktif uygulamaya koymuştur. Bu durum 2000 öncesi verilerle daha sonraki veriler arasında ciddi insidans farkı ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Son yıllarda toplum tabanlı kanser taramalarında; 81 ilde en az bir tane ve toplamda 28 adet mobil olmak üzere toplam 208 KETEM (Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi) ile yapılan tarama programlarının uygulanması ile 2016 yılında; 2 milyon 17 bin 128 kişide meme kanseri, 2 milyon 898 bin 424 kişide rahim ağzı kanseri, 1 milyon 708 bin 25 kişide ise bağırsak kanseri taranmıştır (Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser İstatistikleri ve Tarama Raporları 2017). Kolorektal tarama programları ile bu kanser türünde de artış olması bekleniyor. Bununla beraber; Sağlık Bakanlığı raporlarına göre tüm kanser insidanslarında son 5 yıl verileri değerlendirildiğinde; kanser sıklığında herhangi bir artış ya da azalış olmadığı belirlenmiştir. Kanser tarama programında yer almamasına rağmen mide kanser insidansının 2010 ve öncesi verilerde ilk 10 kanser sıralamasında sonlarda yer alırken artış göstererek ilk 5’e girmesi dikkat edilmesi ve nedenlerinin sorgulanması gereken bir başka kanser türüdür.
Sonuç olarak süt ve süt ürünleri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde vazgeçilmez besinlerdendir. Ülkemiz sağlık verileri incelendiğinde gerek çocukluk gerekse yetişkinlik dönemlerinde ciddi bir kalsiyum ve D vitamini eksikliği sorunu yaşandığı, bunun pek çok faktörün yanı sıra beslenme ile ilişkili olduğu da ortadadır.
Genel olarak ülkemizde gastrointestinal enfeksiyonlar oldukça sıktır. Yaşam tarzı, çevresel koşullar, eğitim ve ekonomik düzeyi, hijyen alışkanlıkları önemli etkenlerdir. Süt ve süt ürünleri pek çok patojenin kolaylıkla üremesine imkan verecek yapıya sahiptir. Bu nedenle sadece süt ve süt ürünleri değil tüm besinlerin, üretim ve tüketim koşullarının kontrolü, içme suyunun, tuvaletlerin ve kanalizasyon sistemlerinin optimizasyonu ve halkın eğitimi özellikle çocukluk çağının en sık hastalık ve ölüm nedenlerinden biri olan ishallerin azaltılması açısından kritiktir.
GRAFİK-1
Kadınlarda En Sık Görülen 10 Kanserin Yaşa Göre Standardize Edilmiş Hızları
(Türkiye Birleşik Veri Tabanı, 2014) (Dünya Standart Nüfusu, 100.000 Kişide)
Ülkemiz ilaç tüketiminin ve sağlık harcamaları içinde ilaç harcamalarının oldukça yüksek oranda olduğu ülkelerden biridir. Halkın sağlık istatistiklerinin yanı sıra ilaç istatistiklerinin de değerlendirilmesi, bazı ilaçların kullanımının sadece o hastalığın prevalansı hakkında bilgi vermenin ötesinde farklı alanlarda da kullanımı açısından önemlidir. Sağlık Bakanlığı’nın ilaç ve farklı besin maddelerinin kullanımının azaltılmasına yönelik eylem programları bulunmaktadır. Bu tür programlar hazırlanırken ve değerlendirmeler yapılırken besin kaynaklı kalıntılar, bu kalıntıların insan florası ile etkileşimine yönelik çalışmaların artmasında fayda vardır.
Kanser tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi sağlık sorunlarından biridir. Yaşam koşulları, çevresel şartlar, genetik faktörler gibi pek çok etken kanser gelişimi, kanserin önlenmesi, kanser prognozu açısından önem taşımaktadır.
Ülkemizde yaygın uygulanan kanser tarama programları, bireylerin sağlık sistemine ulaşımının artması ile bazı hastalıkların istatiksel verilerinde değişim ve artış görülmektedir. Bununla beraber özellikle kanser türleri göz önünde tutulduğunda besinle ilişkisi bilinen kolorektal ve mide kanser insidanslarındaki artışın değerlendirilmesi önemlidir.
Vücudumuz dışarıdan gelen her şeye olumlu veya olumsuz tepkiler verir. Bu nedenle her gün tükettiğimiz gıdaların sağlımız üzerinde de çok farklı etkileri olacaktır. Bireyin genetik yapısı, mevcut hastalıkları, geçmiş gıda alışkanlıkları gibi pek çok faktör bu cevaplarda belirleyici olabilir. Gıdanın sağlık üzerindeki etkilerinin nedenlerinin tek bir alanda değil metaanalizler ve risk analizleri yapılarak tarladan insana etkileşimlerinin multidisipliner bilimsel yöntemler ve çalışmalar ile değerlendirilerek kanıta dayalı eylem programları ve politikaların oluşturulması sorunlara daha doğru ve daha etkin yaklaşımlar sağlayabilecektir.
GRAFİK-2
Erkeklerde En Sık Görülen 10 Kanserin Yaşa Göre Standardize Edilmiş Hızları
(Türkiye Birleşik Veri Tabanı, 2014) (Dünya Standart Nüfusu, 100.000 Kişide)
KAYNAKLAR
Ballard O, Morrow AL. Human Milk Composition: Nutrients and Bioactive Factors. Pediatr Clin North Am. 2013;60(1):49-74.
Dhanashekar R, Akkinepalli S, Nellutla A. Milk-borne Infections. An Analysis of Their Potential Effect on The Milk Industry. Germs. 2012;2(3):101-9.
Gidrewicz DA, Fenton TR. A Systematic Review and Meta-Analysis of The Nutrient Content of Preterm and Term Breas tmilk. BMC Pediatr. 2014, 30: 14:216.
Gould LH, Walsh KA, Vieira AR, Herman K, Williams IT, Hall AJ, Cole D; Centers for Disease Control and Prevention. Surveillance for Food Borne Disease Outbreaks – United States, 19982008. MMWR Surveill Summ. 2013;62(2):1-34.
Ma Y, Klontz KC, DiNovi MJ, Edwards AJ, Hennes RF. Evaluation of the Level of Food Safety Protection Provided by the U.S. Grade “A” Pasteurized Milk Ordinance and Its Associated Cooperative Grade “A” Milk Safety Program. J Food Prot. 2015;78(8):1428-33.
MacDonald LE, Brett J, Kelton D, Majowicz SE, Snedeker K, Sargeant JM. A Systematic Review and Meta-Analysis of The Effects of Pasteurization on Milk Vitamins and Evidence for Raw Milk Consumption and Other Health-Related Outcomes. J Food Prot. 2011, 74(11):1814-32.
Metabolik Kemik Hastalıkları, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, 2013. ISBN: 978-605-4011-17-9.
Milk Proteins: From Expression to Food- Food Science and Technology International Series Ed. Steve L. Taylor 2009 Elsevier, ISBN: 978-0-12374039-7.
Optimal Calcium Intake National Institutes of Health Consensus Development Conference Statement June 6-8, 1994, https://consensus. nih.gov/1994/1994optimalcalcium097html.htm Erişim tarihi: 21.02.2017.
Osteoporoz ve Metabolik Kemik Hastalıkları Tanı ve Tedavi Kılavuzu. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği.2016 ISBN: 978-60566410-1-5.
Ozkan B. Nutritionalrickets in Turkey. Eurasian J Med. 2010, 42(2):86-91.
Quigley L, O’Sullivan O, Stanton C, Beresford TP, Ross RP, Fitzgerald GF, Cotter PD. The Complex Microbiota of Raw Milk. FEMS Microbiol Rev. 2013, 37(5):664-98.
S. M. Shamsia. Nutritional and Therapeutic Characteristics of Camel and Human Milk International Journal of Genetics and Molecular Biology. 2009, 1(2): 052-058.
T.C. Sağlık Bakanlığı Kanser İstatistikleri 2017. http://kanser.gov.tr/dosya/2017haberler/ 2017_4_subat.pdf Erişim tarihi: 25.02.2017
T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı. 2014 ISBN : 978-975-590-579-2, Sağlık Bakanlığı Yayın No: 1010, Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü Yayın No: SB-SAGEM-2015/2 T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser İstatistikleri 2017, http://kanser. gov.tr/Dosya/2017Haberler/2014-RAPOR_uzun. pdf Erişim tarihi 25.02.2017
T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Kolorektal Kanser Tarama Raporu http://kanser.gov.tr/dosya/tarama/kolorektal_ kanser_tarama_programi.pdf Erişim tarihi: 25.02.2017
TÜİK, Türkiye Sağlık Araştırması, 2014.
Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA) 2010 ISBN : 978-975-590-483-2, T.C. Sağlık Bakanlığı Yayın No : 931, Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü Yayın No : SB-SAG-2014/0
Türkiye İlaç Pazarı Gözlem Raporu-2, Satış Hacmi ve Değeri Açısından 2014 Yılı İlk Altı Aylık Dönem Pazar Durumu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) http://www.titck. gov.tr/Haberler/HaberGetir?id=792. Erişim tarihi: 25.02.2017
Türkiye’de 6-17 Aylık Çocuklarda ve Annelerinde Hemoglobin Ferritin D Vitamini Düzeyi ve Demir Eksikliği Anemisi Durum Belirleme Yürütülen Programların Değerlendirilmesi Araştırması, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011 Sağlık Bakanlığı Yayın No: 873.
Türkiye’ye Özgü Besin ve Beslenme Rehberi. 2015, ISBN 978-975-491-408-5
WHO Monograph Series No:48.
Yılmaz HH, Yazıhan N, Tunca D, Sevinç A, Olcayto EÖ, Ozgül N, Tuncer M. Cancer Trends and Incidence and Mortality Patterns in Turkey. Jpn J Clin Oncol. 2011 Jan;41(1):10-6.