Bir soğuk hava deposunda ısı kaybına neden olabilecek iki şey vardır; biri ürünün kendisi, diğeri ise kapıdır. Bu nedenle soğuk oda kapıları, soğuk zincirin en kritik noktalarından biridir. Kapı izolasyonu iyi olmadığında enerji maliyetleriniz ve ürün kaybınız artar.
Gıda sektörünün birçok kolunda soğuk zincir önemlidir ancak özellikle süt ve süt ürünleri endüstrisinde bu zincirin çok daha kritik bir yeri vardır. Süt ve süt ürünleri, yapısı itibariyle gerekli koşullar sağlanmadığında çok çabuk bozulabilmekte ve önemli kayıplar olmaktadır. Ürünlerin depolandığı soğuk odalar ise bu zincirin önemli halkalarından biridir. Soğuk oda sistemlerine ciddi yatırımlar yapan işletmeler, bir ayrıntı gibi gözüken soğuk oda kapılarına ise çoğu zaman önem vermemektedir.
Oysa soğuk odalarda içeriye sıcak hava girişinin olabileceği tek nokta kapılardır. Dünyanın en iyi soğuk oda kapısı üreticileri arasında yer alan ve yaklaşık 2,5 yıl önce Türkiye’de kurduğu ortaklıkla üretime başlayan İtalyan PFI firması, çalışmalarını soğuk oda sistemi kuran işletmelere kapının önemini anlatmaya odaklamış durumda. Konuyla ilgili PFI Ortadoğu Genel Müdürü Buğra Alp Buldur’la özel bir söyleşi yaptık. Soğuk oda kapılarının soğuk zincirdeki önemini, süt endüstrisindeki kullanımını ve PFI ürünleri hakkında merak ettiklerinizi sizin için sorduk.
Öncelikle soğuk hava depolarında kapının yerini anlatır mısınız?
Soğuk oda kapıları detay gibi gözükmesine rağmen soğuk oda sistemlerindeki en önemli parçalardan biridir. Bir soğuk hava deposu kurarken doğru soğutma cihazlarını ve panelleri seçmişseniz ve periyoduk bakımlarını yaptırmışsanız 10-15 yıl boyunca bu panellere dokunmanıza hiç gerek kalmaz. Ancak kapı seçiminiz yanlışsa sadece açılıp kapanma fonksiyonunu yerine getirir. Yanlış kapı izolasyon görevini yerine getirmez ve enerji kaybına ve buna bağlı olarak da ekonomik kayba yol açar.
Tabi kapının ısı kaybına neden olduğunu gözle görme şansınız yoktur. Seçtiğiniz kapı kapanıyor ve hiç ışık sızıntısı görünmüyor olabilir ancak bu ısı kaybının olmadığı anlamına gelmez. Yanlış kapılardan kaynaklanan ısı kayıpları ancak termal kameralarla görülebilir. Hijyen ve diğer kuralları bir kenara koyun ve soğutma sisteminizin sırf kapı izolasyonu iyi olmadığı için günde sadece 2 dakika fazla çalıştığını düşünün. Bu, yıl boyunca 10-15 saat fazladan enerji kullanımı anlamına gelir. Bu da direkt olarak maliyetlerinize yansıyacaktır.
Belli standartların altındaki soğuk oda kapılarının yol açtığı enerji kaybı ve ürün kayıpları kullanıcıların farkında olduğu bir durum mudur?
Aslında kullanıcılar bu maliyeti fark etmiyor. Kullanıcıya gelen elektrik faturasında bu maliyet ayrıca belirtilmediğinden kullanıcı bu kaybı fark edemiyor. Sistem, içeriyi belli bir sıcaklıkta sabit tutmak için belli aralıklarla sürekli çalışır. Çünkü ısı dediğiniz şey konvansiyoneldir ve hareket ederek sıcak ortamdan soğuk ortama geçer. Siz bunu engellemek için içeriyi soğutmak yani sisteminizi sürekli çalıştırmak durumundasınız. Kapı da bu sistemi destekleyen en kritik öğedir. Çünkü bir soğuk hava deposunda ısı kaybına neden olabilecek iki şey vardır; biri ürünün kendisi, diğeri ise kapıdır.
Kapı açılıp kapanma esnasında ısı kaybına neden olur. Bu yüzden özellikle kapının ebatları çok önemlidir. Konunun başka bir boyutunda da kapı seçme uzmanlığı denen bir olgu vardır. Biz bir projeyi incelerken bütün bunları göz önünde bulunduruyoruz. Kullanım detayları bizim için çok önemli. Kapının günde kaç kez açılıp kapanacağını dahi hesaplıyoruz. Bu yönüyle bakıldığında bir anlamda müşteriye danışmanlık da yapıyoruz, çünkü bu bir uzmanlık alanı.
Peki, soğuk zincirde kapının önemini kullanıcılar ya da yatırımcılar ne kadar biliyor?
Soğuk zincir kavramı, endüstriyel üretim yapan büyük firmalar dışındaki firmalar için çok yeni bir kavram. Örneğin yurt dışında hasattan hemen sonra başlayan (postharvest denilen) bir soğuk zincir kavramı vardır. Bu sistemde yeşil sebze ve meyveler hasattan hemen sonra modüler soğuk hava depolarına yerleştirilir. Burada soğuk zincir bu depolardan başlayarak diğer işlemlerin yapılacağı merkezlere kadar kırılmadan devam ettirilir.
Süt ve süt ürünlerinde soğuk zincir daha da kritik bir süreç. Yeşil sebze ve meyve gibi ürünlerde sadece hasat döneminde bu sistemlere ihtiyaç duyulurken, süt ve süt ürünlerinde sütün sağıldığı andan itibaren soğuk zincirde muhafazası zorunludur. Çünkü yapısı itibariyle süt çok çabuk buzulabilen bir ürün. Örneğin elma depolarında sıcaklık +5 ile +100 C’de gidip gelebilir ancak sütte bu söz konusu değildir. Ayrıca sütün soğutulmasının ve belli bir sıcaklıkta muhafaza edilmesinin yanı sıra sütün işlendiği tesislerin de belli sıcaklık derecelerinde olması gerekir. Dolayısıyla süt ve süt ürünleri sektörü soğutmanın son derece önemli olduğu bir sektör.
Bu anlamda bizim hedeflediğimiz kitle de hijyenin ve bu soğuk zincir kavramının anlamını, ne kadar kritik bir konu olduğunu çok iyi biliyor. Ayrıca süt ve süt ürünleri endüstrisi yatırımcıları çoğunlukla büyük ölçekli yatırımcılardan oluşuyor ve yatırımlarını düşünerek yapıyorlar.
Ürettiğiniz soğuk oda kapılarının özellikleri hakkında da bilgi verir misiniz?
Ürettiğimiz kapı sistemlerinde poliüretan kullanıyoruz. Poliüretanın m3 ağırlığı yaklaşık 40-43 kg’dır ve çok ciddi yalıtım düzeyine sahip bir malzemedir. 3 cm’lik poliüretan 45 cm’lik ahşabın sağlayabileceği bir yalıtım değerini kendi başına sağlayabilir. Bu nedenle poliüreten yalıtım sektörünün son 15-20 yıldır çok aktif kullandığı bir malzemedir. Bu malzemenin kimyasal bir ürün olmasından dolayı eskiden gıda depoları uygulamalarında kullanımı çok riskliydi, ancak kimyasal içerikleri düzenlenip sadeleştirilerek gıda sektörüne uygun hale getirildi.
Şu anda gıda endüstri içerisindeki yeni tesislerin hepsinin soğuk hava sistemleri poliüretan içeren panellerle yapılıyor. Ayrıca paneller aynı zamanda taşıyıcı görevi de görüyor ve dış-iç yüzey kavramında herhangi bir sorun yaratmıyor. Bu yüzden de betonarmeye göre maliyetler çok daha düşük ve bu sistemle daha geniş hacimli soğutma depoları yapabilmek mümkün. Betonarme sistem istenen yalıtımı yeterince sağlayamıyor.
Biz de soğuk oda panellerinde kullanılan bu poliüretan malzemeyi kapının kanadında kullanıyoruz. Bu ürünü siz dışardan göremezsiniz, dokunamaz ve koklayamazsınız. İç hacme hapsedilmiş durumdadır. Dış çerçeve ise tamamen alüminyumdur. İçinde ve dışında PVC kaplı saclar vardır. Bu sac galvanizi, 0.5 mm kalınlığında ince bir sacdır. Üzerine PVC kaplamamızın en önemli nedeni PVC’nin hijyenik bir malzeme olmasıdır. Özellikle tavukçuluk-et sektöründe temizlik çok önemlidir. Bu sektördeki üretim tesislerindeki bütün üretim alanlarının gün içerisinde mutlaka bir kez dezenfektanlı sularla yani ağır kimyasallar içeren sularla temizlenmesi gerekir. Buna kapı da dahildir. PVC kaplı yüzey, bu kimyasallara dayanıklı bir üründür. Bazı kapılarda da paslanmaz yüzey kullanıyoruz. Paslanmaz yüzeyi, özellikle yoğun nemli ve tuz gibi aşındırıcı maddelerin olabileceği süt endüstrisi ve balıkçılık depolarında tercih ediyoruz.
Bir de İtalyan tasarımı, patentli bir ürün olan eşik ısıtıcımız var. Bildiğiniz gibi konvansiyonel olarak soğuk hava, aşağı doğru hareket eder. Eğer soğuk oda zemininde ısıtma yoksa mutlaka zeminde buzlanma olur. Bu da kapının çalışmasını engeller. Eşik ısıtıcımız kapılardaki alt contanın donmasını engeller. Böylece eksi 35-45 derecelerde bile kusursuz bir işleyiş sağlar.
Biraz da PFI’dan ve Türkiye’deki yapılanmasından bahseder misiniz? Türkiye’de üretime başladıktan sonra nasıl bir gelişme kaydettiniz?
PFI İtalya, yani bizim İtalyan ortağımız 18 yıldır İtalya’nın Sicilya bölgesinde üretim yapan ve sadece kapı üzerine odaklanmış bir firmadır. PFI Türkiye’de de 10 yıldır bilinen bir marka. PFI daha önce İtalya’da üretip Türkiye’de satıyordu. Türkiye’nin büyüyen ve gelişen bir pazar olması, hem de Ortadoğu’ya çok yakın olması nedeniyle Türkiye’de yatırım yapmaya karar veriyor. Araştırmalarını yaparken Türk ortağımızla buluşuyorlar. Türk ortağımız yani Con-imex’de Türkiye’de hafif çelik konstrüksiyon konteyner üretiminde söz sahibi olan oyunculardan biri. Prestijli ve üretiminin yüzde 90’ını yurtdışına satan bir üretici.
İki ortak Türkiye’de yatırım yapmaya karar veriyorlar. Fabrikamız 3 yıl önce Adana’da Con-imex’in üretim alanı içerisinde kuruldu. İtalya’daki üretim parkının aynısı, tüm makine teçhizatlarıyla Türkiye’de kuruldu. Nisan 2009’da ilk kapımızı üretmeye başladık. Kritik tasarım ürünlerimiz İtalya’dan geliyor. Alüminyum, poliüretan ve sac gibi ürünleri ise Türkiye’den sağlıyoruz. Tabi bu da bize maliyet açısında avantajlar sağlıyor. Başlangıçta hedefimiz, ilk 2-3 yıl için yılda 700-800 kapı satmaktı ve üretime başlayalı daha 2,5 yıl olmasına rağmen şu ana kadar 2 bin 200 adet kapı ürettik ve sattık. Beklentinin çok üzerinde bir piyasa kabulüyle karşı karşıyayız. Aslında ürün biliniyor ve tanınıyordu, ancak yaklaşık yüzde 30-40’a varan daha uygun fiyatlarla karşılarına çıktığımızda talep daha da arttı.
Hem ekonomik anlamdaki bu maliyet avantajı, hem de kültürel, siyasi ve coğrafi yakınlıktan dolayı Ortadoğu ülkeleri de tercihlerini bizden yana kullanıyor. Dolayısıyla Ortadoğu pazarındaki kapasitemiz de arttı. Ar-ge ve tasarım departmanlarımız İtalya’da, üretimi ise Türkiye’de yapıyoruz.
Türkiye pazarı, hizmet verdiğiniz alan göz önünde bulundurulursa nasıl bir pazar. Sizin bu pazardaki diğer firmalardan farkınız nedir?
Dünya çapında, ürünlerimizi mukayese edebileceğimiz kalitede üretim yapan birkaç marka var. Biz de sürekli bu rakiplerimizi takip ediyor, onların yaptıklarına, kendi yaptıklarımıza ve yeni neler geliştirmemiz gerektiğine bakıyoruz. Kalite anlamında üst segementte işler böyle yürüyor. PFI olarak üst segmentteki dünya oyuncuları arasında yer alan bir markayız. PFI bir İtalyan markası ve ürünleri ülkemizde değil İtalya’da geliştiriliyor. Avrupa bu konuda bizden ileride ve biz de bu işin en iyilerinden biriyle ortak yapıyoruz. Ancak Türkiye’de işler genelde bizim yaptığımız gibi ortaklıkla veya anlaşarak değil, taklit şeklinde yapılıyor.
Bizim kapılarımızda hijyenik olmayan organik malzemeler kullanılmaz. Ancak lisanssız veya merdivenaltı üretim yapanlar kasanın içerisinde ahşap bile kullanabiliyor. Ahşap organik bir ürün olduğundan bakteri üretir ve hijyen sağlamaz.
Süt ve süt endüstrisinde soğuk oda kapı kullanımıyla ilgili bilgi verir misiniz?
Türkiye’de gıda sektörleri arasında en bilinçli sektör yine süt endüstrisi. Bu da az önce de bahsettiğimiz gibi ürünün
çok kritik olmasından kaynaklanıyor. Süt endüstrisinde soğuk zincir kavramının kesinlikle müsamahaya açık bir tarafı yok. O yüzden üretici seçimlerini yaparken kapı gibi detaylara çok dikkat ediyor. Soğuk oda kapılarıyla ilgili seçimlerini de genelde ikinci segment yani takipçi segmentten yapıyorlar. O yüzden açık konuşmak gerekirse çok büyük hatalar yok.
Ancak bazı işletmeler, hijyen kurallarına uygun olmadığı halde ne yazık ki taklitçi dediğimiz alt segment ürünlerini de kullanıyorlar. İşletmeyi kuran yatırımcı kendisi tercih etmese dahi, tesisi yapması için devrettiği müteahhit bu ürünleri seçebiliyor.
Türkiye’de yaklaşık 250 civarında büyük süt işletmesi var, toplamda ise 2 bin 500’e yakın süt işleyen tesis var. Büyük sanayiciler soğuk zincirin farkında olsa da diğer işletmelerin büyük çoğunluğu için soğuk zincir yeni bir kavram. Bu işletmeleri bilinçlendirmek anlamında herhangi bir çalışmanız var mı?
Firmamızın odağı, kurulduğundan bu yana hiçbir zaman müşteriye ürün satmak olmadı. Hala da değil. Biz müşterilerimizi iş ortağımız olarak görüyoruz. Onlara sunumlar, tanıtımlar yapıyor ve onları bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Onlara alacakları ürünlerde hangi özellikleri aramaları gerektiğini ve bunların nedenlerini anlatmaya çalışıyoruz. Bu ürünü isterlerse bizden, isterlerse bu özellikleri sağlayacak başka firmadan alırlar. Bizim 2,5-3 yıldır yapmaya çalıştığımız tek şey bu. Yani müşteride bilinç oluşturmak. Kapının soğuk oda sisteminin en ucuz ancak en kritik ürünü olduğunu, hareketli tek ürünü olduğunu anlatıyoruz. Biz aynı bilinçlendirme çalışmasını süt endüstrisi için de yapmak istiyoruz.
Markanızı ve ürünlerinizi soğuk oda kapısı endüstrisi içerisinde nasıl konumlandırıyorsunuz?
PFI’da üreten ve geliştiren bir üretici sınıfı var. Türkiye’de bizim dışımızdaki markaların hemen hemen hepsi kendi ihtiyaçlarını kendi yöntemleriyle çözmeye çalışan takipçi firmalardan oluşuyor. Bizim ise İtalya’da sürekli çalışan bir ar-ge departmanımız var. Sürekli geliştiren, ürüne odaklanmış bir departman… Bu anlamda üreten ve geliştiren bir üretici segmentinde yer alıyoruz.
Ayrıca bu konumumuzla sektörün de önünü açıyoruz. Bizim 2,5 yıllık çalışmalarımızın etkisiyle artık insanlar taklitçi seviyesinden takipçi seviyesine geçiyor. En alt kademe olan 3. sınıf üretici kendini geliştirmek zorunda kalıp bir üst seviyeye geçiyor. ‘’Üreteyim, nasıl olsa satarım’’ anlayışı artık değişiyor.
Biz soğuk oda kapısında piyasanın önünü açıyoruz, müşteriler kapının gerçek anlamda ne özellikleri olduğunu, ne işe yaradığını bilmiyor. Biz anlatıyoruz, zor bir mücadele veriyoruz ve müşteriyi ürün hakkında bilgilendiriyoruz. Müşteri fiyatlarımızı yüksek bulursa ve ürünü bizden alamazsa, alt kademede üretim yapan firmalara başvurarak bu özellikleri istiyor ve bu da firmaları bir üst segmente çıkmaya zorluyor.
2,5 yıldır biz bu sektörün lokomotifiyiz. En iyi ürünü en yüksek kalitede üretiyoruz. Maliyetten kaçınmıyoruz. Böylece hijyenik ve yalıtım sorunu olmayan bir kapı üretiyoruz. Biz bu yalıtımı ve hijyeni, 30 kg’lık bir parça yerine 50 kg’lık başka bir parçayla da sağlayabiliriz ama sonuçta bunu bir insan açıp kapıyor ve bu yüzden sonsuz malzeme kullanamayız. Dolayısıyla hafiflik gibi bir kullanım uygunluğu da olmalı. Bu kadar çok bileşeni bir araya getirip sektörde lokomotif fonksiyonu üstlenmiş bir markayız.
Son olarak süt endüstrisinde soğuk oda yatırımı yapanlara özel bir mesajınız var mıdır?
Süt endüstrisindeki üreticilere tavsiyem gerçekten sistemlerine uygun, hijyenik ürünler kullanmalarıdır. Size ilginç bir örnek vermek istiyorum; Türkiye’nin önde gelen bir dondurma firmasının depolarındaki kapılar için bizden servis hizmeti istendi. Kapılarını biz yapmadığımız halde, bizden kapılarını değiştirmemizi istiyorlardı. Biz ürünümüzü anlatmaya başlayınca görüştüğümüz yetkili bize, dünyada kaç tane kapı markası olduğunu sordu ve bunların hepsini, bizimkini de dahil kullandıklarını söyledi. En uygununun ise bizim ürettiğimiz kapılar olduğunu belirtti.
Ürünlerimizi işinin ehli kişiler çok iyi biliyor. Yani bizim kapımızı en az bizim kadar iyi biliyorlar. Kapı seçimi yapanların ne istediklerini bilmelerini, bilgilenmelerini, bilinçlenmelerini istiyoruz. Bu yüzden kapı seçimi yaparken bize sormaktan çekinmesinler lütfen.