Çiğ süt fiyatlarındaki düşüşü önlemek için Mart ayı sonunda Et ve Süt Kurumu aracılığıyla müdahale alımları başladı. Günlük ortalama 900 ton süt alınarak süt tozuna işleniyor. Ancak sorun kaynağına inilmeden sadece müdahale alımı yapılarak çözülecek kadar basit olmadığından pek bir işe yaradığı söylenemez.
Tarım Bakanı Faruk Çelik üreticilere seslenerek, “Sütünüzü 1,15 liranın altında satmayın, 1,15 liradan biz alacağız” diye çağrıda bulundu, ardından müdahale alımları başladı. Peki, üretici sütünü 1,15 liradan satamayınca Et ve Süt Kurumu anında bu üreticilere ulaşıp sütünü alabildi mi?
ESK, İzmir ve Konya ile çevresindeki üç beş vilayetin dışından süt aldı mı? Pilot uygulama benzeri bir uygulama ile tüm ülkeyi saran fiyat krizi ateşinin sönmeyeceği açık. Müdahale sonrası da fiyatlar düşmeye devam ediyor ve birçok bölgede 60 kuruşa kadar gerilemiş durumda.
Piyasaların talimatla ve müdahale ile yönetilemeyeceği gerçeğini, yıllardır bir türlü dizginlenemeyen et fiyatları bize anlatmıyor mu? Fiyat, iktisadi faaliyetlere biçilen parasal değer olduğuna göre, fiyatı oluşturan unsurlar ve süreçler doğru yönetilmeyip, tepeden inme yaklaşımla belirlenen 1,15 lira fiyatın gerçekçi olması mümkün mü?
Regülasyon kurumlarının öncelikli görevi piyasaya müdahale etmek değil, piyasayı düzenleyici tedbirler almaktır. Müdahale yapılmadan önce piyasayı bozan faktörler tespit edilerek, bu faktörlere karşı etkili olacak araçları kullanmak gerekiyor. Müdahale en son kullanılacak araçtır ve bu aracı kullanmadan önce bütün yolların tüketilmiş olması gerekir.
Peki, Et ve Süt Kurumu’nun piyasaya müdahale etmeden önce yapması gereken herşeyi yaptığını söyleyebilir miyiz? Müdahale ile üreticinin mağduriyeti giderilebildi mi, yoksa mağduriyeti katlanarak arttı mı? Bu nasıl regülasyondur ki, sektörde bu işten memnun olan bir kişi bile yok.
Süt piyasasında yaşanan krizin çözümünde Et ve Süt Kurumu’nun etkili olamayacağını defalarca yazmıştım. Bu iş için plan yok, altyapı yok, bütçe yok, kadro yok. ESK, et piyasasını düzenlemek için oluşturulmuş bir organizasyon olmasına rağmen et piyasasında ne kadar başarılı olmuşki, inceliklerini hiç bilmediği süt piyasasında etkili olsun.
Nisan ayı sonuna kadar 30 bin ton çiğ süt alındı. Denizli ve Konya’daki tesislerde işlenen bu sütlerin parası ödenmediği gibi üreticinin elinde 600 tona yakın da krema stoku oluştu. Müdahale alımları yapan ESK, yılbaşından bu yana çaresizlik içindeki süt çiftçisinin cebine bugüne kadar bir kuruş koyabildi mi?
“Eli nasırlı çiftçimizi üzecek bir işin içinde olmayız” diyerek süt çiftçisine umut olan Bakan Çelik’in, “Süt üreticisini destekleyeceğiz” sözü de havada kaldı. Hayvancılık destekleri açıklanırken açıklanmayan tek destekleme kalemi süt primi oldu. Ateş çemberinden geçen üretici 2016 yılının ortasında olmamıza rağmen bu yıl süt destekleme primi alıp alamayacağını, alacaksa ne kadar alacağını bilmiyor. Oysa Sayın Bakan, “Çiftçi ne alacağını önceden bilecek” dememiş miydi?
Üreticiyi destekleme sözü de, müdahale ile üreticinin mağduriyetinin giderileceği açıklamaları da havada kaldı. Süt üreticisi çiftçilerimizin uğradığı haksızlıklar ve yaşadığı çaresizlik had safhada. Süt krizini çözdük diyen Bakanın karşısına geçip kimse, “Madem çözdünüz niçin cebimize bir kuruş bile girmedi” diyemiyor. Diyemediği için de kriz sessiz ve derinden devam ediyor.
Sözün özü, Tarım Bakanının sorunlarına sahip çıkmasıyla umutlanan süt çiftçisi yine başını önüne eğdi. Öyle bir tükenmişlik duygusu yaşıyorki, sesini çıkarmadan gözyaşlarını içine akıtıyor. Üreticinin sesinin çıkmaması sorunların çözüldüğü anlamına gelmesin. Bu sessiz çığlık büyük bir öfkeye dönüşmeden çiftçiye dokunan gerçek çözümler bir an önce hayata geçirilmeli.
Son bir not; 1,15 lira taban fiyatı fırsata çeviren bazıları da, 1,50 liralardan aldıkları yüksek nitelikli sütleri 1,15 liradan almanın derdine düşmüş durumdalar. Bu konuyu ayrı bir yazıda ele alacağım.