Okul sütü hem ülkemiz, hem gelecek nesillerimiz, hem de süt sektörü için tartışılmaz öneme sahip. Uygulamadaki beceriksizlikler ve çocukların laktoz intoleransı diye bilinen süt şekerine olan hassasiyet düzeylerinin belirlenmemesi nedeniyle ortaya çıkan ve ‘skandal’ olarak kabul edilen görüntüler bu projeye gölge düşürmemeli.
Süt üretimi yetersiz olan (Tayland gibi) birçok ülke süt ithal ederek okul sütü programı uygularken, sütteki arz fazlalığını gelecek nesillerin sağlıklı yetişmesi için fırsata dönüştüren bu programa Süt Dünyası olarak desteğimiz tamdır.
Ancak ülkemize has bir durum olan bilgiye önem vermemek, araştırma ve planlama ile uygulamada karşılaşılabilecek aksaklıkların tespit edilerek önceden önlem alınması gibi hususlarda duyarlı olmamamızın doğal sonucu olan bu ‘skandal’ görüntülerin yaşanmaması için gereken dersi de almamız lazım. Ülkemiz gerçeklerinin bir yansıması olan medyamızın da bilgiye önem vermeyerek, sadece işin sansasyonel boyutuna odaklanan sorumluluktan uzak yaklaşımları, ülkemizde hayata geçirilen en yararlı projeye ciddi zararlar verdiği ortada.
Ülkeyi yönetenler ise daha şeffaf ve hesap verebilir sistemler kurarak, eleştirileri kendilerine yönelik saldırı olarak değil, eksiklik ve hataların tespiti ve giderilmesi için bir fırsat olarak algılamasında yarar var. Okul sütü gibi son derece yararlı bir projeyi, iktidarın muhalefeti ezmek, muhalefetin de iktidarı yıpratmak için araç olarak kullanması geleceğimiz için endişe verici bir tablo ortaya çıkardı.
Okul sütü gibi geleceğimize dönük projelerin iyileştirilerek sürekli hale getirilmesi için sektörün, siyasetin ve medyanın tüm aktörlerinin ortak akılla ve sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerekiyor.
Sütte üretim fazlası, okul sütü dışında başka projelerle de fırsata dönüştürülebilir. Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nın valilik ve kaymakamlıklar aracılığıyla yoksullara yaptığı yardımlarda süt ve süt ürünleri de verilebilir. Böylece yoksul insanların protein ihtiyaçları karşılanarak, devletin sağlık ve sosyal güvenlik giderleri azaltılabilir.
Ayrıca sütte üretim fazlasının oluşmasının temel nedenlerinden biri, süt ve süt ürünleri tüketiminin yeterli düzeyde olmamasıdır. Süt tüketiminin artırılması için ayrıca bir dizi önlem alınması gerekiyor. Bunlar, süt ürünlerinde KDV oranının %1’e çekilmesi, ambalaj ve nakliye maliyetlerinin azaltılması, marketlerle ilgili bir düzenleme yaparak süt ürünlerinde raf bedeli gibi uygulamaların kaldırılması gerekiyor.
Sütün litresi üreticide 80 kuruş iken, market rafl arında 2-2,5 lirayı buluyor.
Sütte üretim fazlasından ziyade, vatandaşın satın alma gücünü zorladığı için az tüketmek zorunda bırakılması var. Alt ve orta gelir grubundaki insanımız tüketmesi gerektiği kadar süt ürünü satın alma gücüne sahip değil. Vatandaşın süt ve süt ürünlerine ulaşmasının ve tüketimin önündeki engeller kaldırılırsa, sütte üretim fazlası diye bir şey kalmaz.