Çiftlik Bank, Sütbank, İnekbank… Türkiye hayvancılık sektöründeki müthiş(!) yatırım fırsatları üzerinden dolandırılıyor.
Hayvancılık yapanlar yüksek girdi maliyetleri ve banka faizleri ile başa çıkmak için arazisini satıyor, sürüsünü azaltıyor. Tüm olumsuzluklara rağmen ısrarla üreten çiftçilerimiz ağır bedeller öderken bazıları hayvancılığı “para basan bir iş” olarak lanse ediyor.
Koç ailesinin bile para kazanamadığı için çıktığı hayvancılığın “para basan bir iş” olduğuna insanımız nasıl oluyor da inandırılıyor?
Toplumun satın aldığı “hayvancılıkta iyi para var” fikri adım adım nasıl inşa edildi? Dolandırıcılar bu sektörde nasıl bir ışık gördüler? İnsanlar hayvancılık ve sütçülük üzerinden vaat edilen yüksek kazançlara nasıl inandılar. Epeydir bunu idrak etmeye çalışıyorum.
Aralık ayında yayınladığımız sayımızda “Hayvancılıkta Çiftlik Bank Oyunu” adlı özel dosya ile Çiftlik Bank’ta üretimin olmadığını gözler önüne sermiştik. Ancak bu işte en ayık olması gereken hayvancılık sektöründeki firmalar bile gerekli dersi almayarak Konya Tuzlukçu’da temeli atılan sözde “Avrupa’nın en büyük çiftliği”nin tedarikçisi olmak için yarıştılar.
Hayvancılık para basan bir iş olarak gösteriliyor
Hayvancılığın araç olarak kullanıldığı dolandırıcılıklarda Çiftlikbank, Sütbank, İnekbank, Danabank gibi adlar kullanılıyor. İşletme adında bankayı çağrıştıran kavramlar kullanılarak faaliyet bankacılık veya katılım ortaklığı gibi finansal araç olarak sunuluyor.
İşin bir başka ilginç tarafı da bu gibi sözde girişimlerin çoğu Konya ve çevre illeri mesken ediniyor. Çiftlikbank’ın Avrupa’nın en büyük sözde hayvancılık yatırımı için Konya’yı seçmesi de boşuna değil.
Hayvancılığın bankacılık kavramlarıyla sunulduğu, hayvancılık terimleriyle “Banka” kavramının bir arada kullanıldığı ilk girişim 12 yıl önce Konya’da Danabank adıyla ortaya çıktı. Proje ile küçük işletmeler elindeki 3-5 ineği Konya Şeker’in kurduğu Danabank Çiftliğine verecek, ineğin bakım masrafları düşüldükten sonra kalan para üreticiye verilecekti.
Konya Şeker Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk sistemi basın mensuplarına şu sözlerle anlatmıştı: “Tesise çiftçiler kreşe çocuklarını bırakır gibi hayvanlarını bırakıyorlar. Ancak bu kreş yatılı ve uzun süreli bir kreş… Bir diğer farkı da üreticilerin, buraya bıraktıkları ineklerinin masrafı düşüldükten sonra kalan bakiyeyi gelir olarak almaları.
Bu nedenle işletme, ayni mevduat kabul eden bir banka işlevi gördüğü için çiftçilerimiz bu projeye Dana Bank yakıştırması da yapmakta. Kreşte hayvanı bulunan çiftçilerin internet aracılığı ile kendilerine ait hayvanların bilgilerine anında ulaşabilme ve hayvanları ile ilgili hesaplarını görebilme imkânı var.”
O dönem Danabank projesini hayvancılığın kurtuluş reçetesi olarak sunan Konuk, “Danası hariç, ineğin aylık süt geliri 200-250 TL’yi buluyor. Hesabını yaptık, bankalar mevduata yüzde 15 verirken, bizim inekler yüzde 40-45 kazandırıyor” sözleri basında büyük ilgi gördü. Konuk’un “Banka faizi yüzde 15, Danabank faizi yüzde 45” sözleri gazete manşetlerine taşındı.
Konya Şeker Danabank’ı bir adım daha ileriye taşıyarak 2010 yılında Tosun Bank’ı faaliyete soktu. Danabank’ta doğan erkek buzağılar büyütülecek, kesim yaşı gelince de satılacaktı. Tosunların bakım masrafları düşüldükten sonra kalan para çiftçiye verilecekti. Recep Konuk verdiği demeçlerde Tosun Bank’a ait 1000’er başlık çiftlikleri Konya’nın birçok ilçesinde devreye alacaklarını ifade ederek bu sistemin tüm Türkiye’de yaygınlaştırılacağını müjdeliyordu.
Danabank projesi Recep Konuk’un dediği gibi Türkiye’de yaygınlık kazanamadı, başladığı gibi kaldı. Başta Konya olmak üzere birçok ilde kurularak yaygınlaşacağı söylenen Tosun Bank projesinin ise ömrü çok kısa oldu. Konya Şeker bu projelerden beklediğini bulamadı.
Ancak bu projeler, “Hayvancılıkta iyi para var” fikrine dayanan dolandırıcılıklar için bulunmaz bir fırsatın kapısını araladı. Çoğu Konya’yı mesken edinen sözde girişimciler hayvancılıkta yüksek kazanç sunma vaadiyle kolları sıvadılar. Çiftlikbank’ın Avrupa’nın sözde en büyük çiftliğinin temelini Konya’da atmasının bir sebebi var tabii ki…
Sütbank ve İnekbank adıyla faaliyet gösteren işletmelerin çoğunun Konya’da özellikle de Karapınar ilçesinde kurulması başka nasıl açıklanabilir? Konya’nın yanı sıra çevre illerde (Mersin ve Kayseri) “Sütbank” adıyla faaliyet gösteren işletmelerin mantar gibi çoğalması boşuna değil. Hayvancılığı para basan bir iş olarak lanse etmek için, ilk kez başarılı politikacı ve iş insanı Recep Konuk’un kullandığı “Danabank” kavramı, hayvancılık üzerinden dolandırıcılık yapmak isteyenlere müthiş bir fikir vermiş anlaşılan.
Bu tür sözde girişimler için en uygun zemin fikrin çıktığı yer Konya oldu. Bu fikirden yola çıkan dolandırıcıların yaptıkları işe Çiftlikbank, Sütbank, İnekbank adı vermelerinin sorumlusu tabii ki başarılı iş insanı, siyasetçi ve kooperatifçi Recep Konuk olarak gösterilemez. Ancak görülen o ki, Danabank ve Tosunbank projeleri insanları hayvancılık üzerinden dolandırmak isteyenlere ilham vermiş.
Para toplamak en yaygın dolandırıcılık yöntemlerinden
10 bine yakın dolandırıcılık vakasını inceleyerek bu alanda ilk bilimsel araştırmaya imza atan Dr. Abdurrahman Yılmaz, Türkiye’de 15 üst başlık altında 69 dolandırıcılık türünü tespit etmiş. Bu araştırmada Çiftlik Bank ve Sütbank gibi yüksek kâr getirisi vaat eden dolandırıcılık yöntemleri “Para toplama” üst başlığı altında ele alınmış.
Amerikan Sermaye Piyasası Kurulu’na göre son zamanlarda “Yüksek Getirili Yatırım Programı” olarak bilinen ancak aslında birer “Postmodern Ponzi Dolandırıcılığı” olan sistemin, interneti kullanarak daha geniş kitlelere yayıldığı belirtiliyor.
Piramidin en altında sayıca en fazla olan grupta küçük bir miktar kaybeden ve olayı bildirmeyen grup yer alıyor. Aslında dolandırıcıların asıl hedefi de piramidin en altındaki bu kitleyi büyütebilmek. Dolandırıcılar için herkesten küçük bir miktar almak, birkaç kişiden çok miktarda alıp dikkatleri üzerine çekmekten daha mantıklı bir yol olarak görülüyor.
Para toplama yoluyla yapılan bu tür dolandırıcılıklarda yüksek getiri sağlayan bir alana yatırım yapma, bir işe ortak olma veya beraber iş kurma gibi vaatler ile insanlar kandırılıyor.
Para toplayarak yapılan dolandırıcılıkların yüzde 27’si “İş kurma” yöntemi olarak adlandırılıyor. Bu yöntemde hayvancılık ve oto kiralama gibi ticari girişim bahanesiyle para toplanıyor ve bir süre sonra kayıplara karışılıyor.
Fikir satma temeline dayanan ve “İş kurma” vaadi sunan bu dolandırıcılık yönteminde sistemin çalışması için kilit nokta insanların satın alacağı bir fikrin sunulması. İlk defa İtalyan Charles Ponzi tarafından geliştirilen Ponzi sistemi posta pulunun ucuz olduğu ülkeden alınarak pahalı olduğu ülkede bozdurulması temeline dayanıyordu. Ponzi teorisini, İtalya ile ABD’de denedi ancak bu fikirden para kazanamadı.
Ponzi, posta pulu aracılığıyla para kazanma fikrini gerçekleştiremese de bu süreçte çok daha önemli bir şeyi keşfetti. Fikrini paylaştığı insanların teorisine olan inançlarını paraya dönüştürebilirdi. Bir başka deyişle, plan çalışmasa da insanlar planın çalışabileceğine dair fikri satın almışlardı. Çiftlikbank ve Sütbank vakalarında da sözde “yatırım fırsatı” olarak gösterilen hayvancılık faaliyetlerinden elde edilen yüksek gelirlerin dağıtılacağı vaat edildi.
Sütbank dolandırıcılığında sisteme piyasadaki kaliteli bir süt ineğinin değeri kadar bir miktar ile girilebilmekte ve günlük 30 litre süt elde edilerek bunun 25 litresinin masraflara ayrılacağı ve geriye kalan 5 litrenin yatırımcıya kâr olarak iade edileceği vaat ediliyor. Çok iyi kurgulanmış olan süreç 39 aya yayılmak suretiyle muhakkak olan çöküş ötelenmeye çalışılıyor.
Türkiye’de “suç” istatistikleri yayınlayan Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre, Cumhuriyet Savcılıklarına aktarılan dolandırıcılık olaylarından dava açılanların sayısı 2010 yılında 74 bin 659, 2011 yılında 78 bin 089, 2012 yılında 87 bin 523, 2013 yılında 103 bin 682 ve 2014 yılında 103 bin 703 olmuş. Anlayacağınız dolandırıcılık vakalarında 2010 ile 2014 yılları arasında yüzde 39’luk muazzam bir artış söz konusu.
Son olarak dolandırıcılık olayları ile ilgili dikkate alınması gereken önemli bir husus da şu an bilinen dolandırıcılık türlerinin bir şekilde açığa çıkan ya da bir noktada başarısızlığa uğramış olan olaylar olduğudur. Henüz bilinmeyen ancak çok iyi bir kurgu ve planla kusursuz bir şekilde işlemekte olan dolandırıcılıkların olabileceği de bir ihtimal olarak göz önünde bulundurmalıdır.
Bu yazıda Dr. Abdurrahman Yılmaz’ın “Fikir Satma Temeline Dayanan Dolandırıcılıklar” ve “Türkiye’deki Dolandırıcılık Tipolojileri” adlı bilimsel çalışmalarından yararlandım. Dolandırıcılıklar konuşulurken bu konuda ilk ve tek kapsamlı bilimsel çalışmayı yapmış bir bilim insanını kimse göremiyor.
Bu kafayla daha çok dolandırılırsın Türkiye’m.