Değerlendirmeye 2013 yılı rakamları ile başlarsak; ülkemizde çiğ süt üretimi 2013 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 4,73 oranında artarak 18,22 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bunun yüzde 91,4’ünü inek sütü, yüzde 6’sını koyun sütü, yüzde 2,3’ünü keçi sütü, yüzde 0,3’ünü ise manda sütü oluşturmuştur.
Sanayi kuruluşlarınca satın alınan 7,9 milyon ton inek sütünden, yaklaşık 1,3 milyon ton içme sütü, 1,08 milyon ton yoğurt, 600 bin ton peynir, 560 bin ton ayran, 42 bin ton tereyağı ve 80 bin ton süttozu üretilmiştir.
Üretilen inek sütünün sadece yüzde 46,7’lik kısmının kayıtlı ve kontrollü üretime kanalize olması, geri kalanının hangi koşullarda gıda zincirine girdiğinin net olmaması üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir durumdur.
2014 yılının ilk 9 ayında, 2013 yılının aynı dönemine göre yüzde 10 artışla, yaklaşık 6,5 milyon ton inek sütü kayıtlı işletmelerce toplanmıştır. 2014 yılı ilk üç çeyreğinde 969 bin ton içme sütü, 845 bin ton yoğurt, 485 bin ton peynir, 453 bin ton ayran, 34 bin ton tereyağı ve 88 bin ton süttozu üretilmiştir.
1 Ocak 2014 tarihinde çiğ inek sütünün kilogram fiyatı 1,05 TL iken, yüzde 9 oranında artarak yılsonuna geldiğimiz bugünlerde 1,15 TL fiyatla işlem görmektedir (1 Ocak 2013 tarihinden bugüne artış ise yüzde 21 civarındadır). Kayıt dışılık setörümüz ve ülkemiz açısından önemli bir sorundur. Tarım politikalarının oluşturulmasında yarattığı belirsizlik, halk sağlığı, tüketicinin ekonomik kayba uğraması riski yanında, kurallı çalışan işletmeler aleyhine yarattığı haksız rekabet ortamı ve devletin uğradığı gelir kaybı gibi olumsuzluklar da yaratmaktadır.
Her türlü kayıt ve kontrolden uzak ve belgesiz olarak yapılan açık çiğ süt satışları, halk sağlığı açısından risk yaratmakta, kayıtlı çalışan işletmeler aleyhine haksız rekabet oluşturmaktadır.
Süt ve süt ürünleri ihracatımız, son yıllarda giderek artan bir ivme kazanmıştır. 2012 yılında 226,5 milyon dolar, 2013 yılında 283 milyon dolar olan ihracatımız 2014 yılının ilk 10 ayında 300 milyon dolar olmuştur. Süt ürünleri ithalatımız ise 2012 yılında 106 milyon dolar, 2013 yılında 138 milyon dolar iken, 2014’ün ilk 10 ayında 113 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu yıl Ağustos ayında Rusya Federasyonu’nun AB, ABD, Kanada, Avustralya, Norveç Krallığı gibi bazı ülkelerden tarım ve gıda ürünü ithalatını 1 yıllığına yasaklamış olması sonucu, Rusya Federasyonu’na (ve Rusya’nın gümrük birliği içerisinde olduğu Kazakistan ve Belarus’a) süt ürünleri ihracatı olanağımız ortaya çıkmıştır. Yapılan çalışmalar neticesinde süt ve süt ürünleri veteriner sağlık sertifikası onaylanarak ihracat kapıları aralanmıştır. Şu anda bir taraftan onaylı işletme sayısının artırılması çalışmaları diğer yandan hedef pazara uygun ürünlerin geliştirilmesi ve ticari hususlar üzerinde çalışmalar, görüşmeler sürmektedir.
Yeni yılla birlikte ihracatta önemli bir ivme yakalanacağını düşünmekteyiz. Dünya süt ve süt ürünleri pazarında orta vadeli beklentilerin, özellikle gelişmekte olan pazarlarda yaşanan talep artışı ile olumlu olduğu görülmektedir. Dünya pazarı özellikle gelişmekte olan ekonomilerde hem tüketimin hem de üretimin artması ile dinamik kalmaya devam edecektir. Nisan 2015 sonrasında AB’de kota sistemi sona erecek olmasına rağmen, AB süt üretiminde sınırlı artışın yaşanacağı tahmin edilmektedir.
Çin, Hindistan, Rusya, Körfez ülkeleri gibi önemli süt ürünleri ithalatçısı ülkeler, Türkiye’den süt ürünleri ihracatının potansiyel destinasyonlarıdır.
Bundan sonrası için “rekabetçi maliyetle, pazarın beklentilerine uygun kalitede, katma değerli ürünler üreterek istikrarlı bir şekilde ticareti geliştirmek ve sürdürebilmek” hedefimiz olmalıdır.
2014 yılının ülkemiz için en önemli gelişmelerinden biri de tarım arazilerinin toplulaştırılmasını öngören Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun yayınlanması olmuştur. Ortalama tarım işletmesi büyüklüğü İngiltere’de 53,8, Fransa’da 52,1, Almanya’da 45,7, İspanya’da 23,8 hektar iken, Türkiye’de 5,9 hektardır.
Sektörümüzün geleceği için çok önemli bir kanun yürürlüğe girmiştir. 2014 yılı başında, kayıt ve onay yönetmeliğinin süresi bir yıl daha uzatılarak 31.12.2014 olarak belirlenmiş, Hayvansal Gıdalarda Özel Hijyen Kuralları Yönetmeliği’nin çiğ sütün mikrobiyolojik kriterleri ile ilgili gerekliliklerinin süresi de 2015 yılı sonuna kadar uzatılmıştı. Çiğ sütün kalitesini düzeltmek için bu zamanı iyi değerlendirmekte fayda vardır. Özellikle AB’ye uyum amacıyla verilen IPARD desteklemelerinin, çiftçi eğitimlerinin önemi ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca 8 Ekim 2014 tarihinde Avrupa Komisyonu 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporu açıklanmış olup, 11. Tarım ve Kırsal Kalkınma ile 12. Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası fasılları ile ilgili raporlar yayınlanmıştır. Bu kapsamda 11. fasıl olan tarım ve kırsal kalkınma alanında mevzuat uyumu bakımından düzensiz bir ilerleme kaydedildiği, katılım öncesi kırsal kalkınma programının uygulamasında ileri düzeyde ilerleme sağlandığı vurgulanmaktadır. Çiftlik Muhasebe Veri Ağı kapsamı genişlediği fakat etkinliğinin henüz gözlenmediği belirtilmiştir.
Canlı sığır, sığır eti ve türev ürünler üzerindeki fiili ithalat yasağının kaldırılmadığı ve tarımsal desteklerin yeniden yönlendirilmesi ile tarım istatistiklerinin iyileştirilmesine yönelik stratejilerin bulunmadığı ifade edilmiştir. Sonuç olarak, tarım ve kırsal kalkınma alanındaki hazırlıkların erken aşamada olduğu kaydedilmiştir. 12. fasıl olan gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı politikası alanındaki ilerlemenin sınırlı kaldığı, bu alandaki AB müktesebatının tam olarak uygulanmasında ilerleme sağlanması için daha fazla kayda değer çalışma yürütülmesi gerektiği vurgulanmıştır.
AB standartlarının karşılanması amacıyla, tarımsal gıda işletmelerinin iyileştirilmesi, hayvanların kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınması, hayvan refahı, hayvansal yan ürünler ve hayvan hastalıkları ile mücadele konusunda kayda değer çalışmaların yürütülmesi gerektiği ifade edilmiştir. Sonuç olarak, bu alandaki hazırlıkların erken aşamada olduğu yorumu yapılmıştır. Bu kapsamda yürütülen çalışmaların ve elde edilen gelişmelerin varlığı inkar edilemezken daha gideceğimiz uzun bir yolun olduğunu da bilmeliyiz.
Bu hedefe giderken sabır ve kararlılıkla çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Bu çerçevede SETBİR olarak yaptığımız çalışmaların çıktısı olarak önemli gördüğümüz sorunlar ve üretilen çözüm önerileri rapor haline getirilerek Bakanlığımız ile paylaşılmış olup aşağıda kısaca özetlenmiştir:
- İneklerin Buzağılama Aralığının Kısaltılması: Ülkemizde özellikle küçük işletmelerde çok uzun olan buzağılama aralığının ideal değerlere yakın tutulması ile önemli sayıda buzağı üretimi artışı sağlanacak ve beraberinde işletme karlılığı artırılabilecektir. Bu durum sadece işletme karlılığında artış sağlamayacak, aynı zamanda ülkemizin de besi materyali kazancı olacak, belki ithalata gerek kalmayacaktır.
- Doğumda ve Doğum Sonrasında Buzağı Kayıplarının Önlenmesi: Doğum ve doğum sonrasında kaybedilen hayvan varlığı yüzde 10-12 civarında olup, bunda da yüzde 4-5’lik kazanç sağlanabilirse hayvan varlığımıza olumlu yönde etki edecektir.
- Aile Hekimliği Benzeri Saha Veteriner Hekimliği Uygulaması: Ülkemizin örnek uygulama olarak esin kaynağı olabilecek başarılı bir uygulaması olan, insan ve toplum sağlığını korumayı hedef alan Aile Hekimliği uygulamasının hayvancılık sistemimize uyarlanabileceğini düşünüyoruz. Bu yolla yıllardır devam eden pek çok soruna etkin, ekonomik ve sosyal açıdan uygulanabilir çözümler üretilebileceği inancındayız. Bu sayede ise kayıt dışılığın önleneceğini, verimliliğin ve üretimin artacağını, besicinin geliri artarken tüketicinin daha güvenli ve makul fiyatla hayvansal ürün satın alabileceğini, kayıtların doğru ve online olması sayesinde tarımsal politikaların oluşturulması, daha sağlıklı kararların verilmesinin mümkün olabileceğini düşünmekteyiz.
- Havza Yönetimi Reorganizasyonu: Ülkemizde 30 adet tarım havzası bulunmaktadır. Her havzanın üretim hedeflemesi ve bu hedefleri gerçekleştirmeye dönük (üreticilerin de içinde yer aldığı, desteklemelerin buna göre belirlendiği) yönetim modeli hayata geçirilmelidir. Tüm havzaların yönetiminden sorumlu bir organizasyon muhtemelen ayrı bir genel müdürlük olarak yapılanmalıdır.
TÜRKVET Veri Tabanı Sisteminin Yenilenmesi ve Canlı (Online) Tutulmasının Sağlanması: Hayvancılık sektöründe en önemli sorunumuz, veri tabanımızın düzgün işlememesidir. Veri tabanının düzgün işlememesi, ülkemizdeki tarımsal üretime ait bilginin net olarak bilinmesini engellemekte, bu da verilen teşvik ve desteklerden üretimin planlanmasına kadar tüm zinciri olumsuz yönde etkilemekte, karar vericilerin işini zorlaştırmaktadır. SETBİR olarak yapmakta olduğumuz çalışmalarda hedefimiz, AB ilerleme raporunda 11. ve 12. fasıllarla ilgili olarak yapılmış olan olumsuz yorumları tersine çevirerek, övgüye dönüşmesini sağlamaktır; ama bunu her şeyden önce kendi insanımız ve üreticimiz için yapmaktır…
Sektör olarak Bakanlığımız ile ortak çalışmalar ve projeler yürüterek problemlerimizi çözülebileceğimize olan inancımız tamdır.