Çiğ sütün tüketiciye doğrudan satışıyla ilgili yasal düzenleme birkaç yıldır gündemde… Konu ilk olarak AB müktesebatına uyum çerçevesinde yapılan mevzuat çalışmalarında gündeme gelmişti. Özellikle 2011 yılı sonunda yayınlanacak bir yönetmelikle çiğ sütün marketlerde satışına izin verilmesi bekleniyordu.
Tüketicinin yasal yollarla çiğ süte erişebileceği dile getirilmesine rağmen 27 Aralık 2011’de Resmi Gazete’de yayımlanan “Hayvansal Gıdalar İçin Özel Hijyen Kuralları Yönetmeliği” bu konudaki beklentileri boşa çıkarmıştı. Ancak yönetmeliğin 85/3 maddesinde geçen “Bakanlık, çiğ süt veya işlenmemiş kremanın doğrudan son tüketiciye satışına düzenleme getirebilir” ifadesi ile bu konuda açık bir kapı bırakılmıştı.
Bundan beş yıl sonra tüketiciye çiğ süt satışı (2016 yılı Mayıs ayında) “Küçük Miktarlardaki Çiğ Sütün Doğrudan Arzına Dair Yönetmelik” taslağı ile yeniden gündeme geldi. 5996 sayılı kanunun 44. maddesine dayanılarak hazırlanan yönetmelik taslağına göre hastalıklardan âri çiftlikler doğrudan veya yerel perakendeciler aracılığıyla çiğ sütü son tüketiciye satabilecek.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik de, 27 Ocak 2017’de düzenlediği basın toplantısında, çiğ sütün tüketicilere doğrudan arzına ilişkin hazırladıkları yönetmelik taslağına ilişkin bilgilendirme yaptı. Çiğ sütün Türkiye’de yaygın kullanıldığına işaret eden Çelik, sağlıklı ve güvenli tüketim amacıyla çiğ sütün vatandaşa doğrudan arzına ilişkin tebliği hazırladıklarını ve Başbakanlığa gönderdiklerini söyledi.
Bakan Çelik, tüketiciye çiğ süt satış yetkisinin sayıları 600 civarında oan hastalıklardan âri çiftliklere verileceğini açıkladı. Bu çiftlikler Türkiye’de üretilen sütün yaklaşık yüzde 7’sini (1,3 milyon ton) üretiyor. Çelik, sütün tüketiciye sağımdan itibaren 24 saat içinde (soğutma dışında hiçbir işlem uygulanmadan) satılacağını söyledi.
Mevcut durumda çiğ süt satışıyla ilgili kuralsız ve denetimsiz bir piyasa oluşmuş durumda. Tüketiciye satılan çiğ sütlerin kalitesi ve kaynağı konusunda yeterli güvence bulunmuyor. Sokakta veya açıkta satılan sütler herhangi bir etiket taşımıyor. Tüketicinin endüstriyel ürünlere duyduğu güvensizlik istismar edilerek ne olduğu belli olmayan çiğ sütler tüketiciye satılabiliyor. Bu durum hem çiğ süte olan güveni zedeliyor, hem de tüketicilerin sağlığı tehlikeye atılıyor.
Çiğ sütün küçük miktarlarda nihai tüketiciye doğrudan satılması yaygın bir uygulama olmasına rağmen sokak sütü veya açık süt olarak bilinen bu sütlerin satışı yasal değil. Yani açık süt (sokak sütü) ile ilgili bir mevzuat bulunmuyor. Yeni düzenleme ile tüketicinin talep ettiği çiğ süt ihtiyacının marketler aracılığıyla karşılanarak sokak sütünün tarihe karışması hedefliyor.
Ancak sokakta süt satışının yasaklanması durumunda âri çiftlikerin tüketici talebini karşılaması neredeyse imkansız. Üstelik bu uygulamadan küçük süt üreticisinin zarar göreceği de yüksek sesle dile getiriliyor. 3-5 ineği olan küçük aile işletmelerinin ârilik prosedürlerini tamamlayarak belge alması imkansız. Bu durumda tüketiciye çiğ süt satışı yapan küçük işletmeler yasadışı bir konumla karşı karşıya kalacaklar.
Bu işin perde arkasını bilmeyenler sokakta veya açıkta süt satışının 3-5 ineği olan küçük işletmeler tarafından yapıldığını zannediyor. Bu nedenle düzenlemeden küçük işletmelerin zarar göreceği dile getiriliyor. Oysa, başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerde satılan çiğ sütün büyük kısmı orta ve büyük ölçekli süt işletmelerinden temin ediliyor. Bu nedenle yeni uygulamanın küçük üreticiyi zannedildiği kadar etkilemeyeceğini düşünüyorum.
Süt çok hassas bir gıda, sağlıklı hayvanlardan sağılarak hijyenik koşullar ve soğuk zincir altında tüketiciye ulaştırılması gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde çiğ süt âri çiftliklerden temin ediliyor ve soğuk zincir altında tüketiciye ulaştırılıyor. Tarım Bakanı Çelik’in beyanatlarına bakılırsa Türkiye’de de bu yapılmak isteniyor.