Antik Yunan’da (M.Ö. 430’lu yıllarda) kent nüfusunun yüzde 25’inin öldüğü meşhur Atina vebası sonucunda kentin siyasi ve ekonomik yapısı değişti. Servet dağılımı yeniden şekillendi, halkta kanunlara ve dini inanca bağlılık azaldı. Bunun üzerine kanunlar daha katı hale getirilerek Atina’da yaşayan vatandaşlık hakkı tanınmamış insanlar ağır bir şekilde cezalandırıldı.
Tarih bize krizlerin genellikle yeni devlet kurumlarını getirdiğini göstermiştir. Yakın tarihten örnek verecek olursak ABD’de, 11 Eylül saldırılarından sonra İç Güvenlik Bakanlığı ve 2008-2009 mortgage krizinin ardından da Tüketici Mali Koruma Bürosu oluşturuldu. Bu nedenle koronavirüs pandemisinin, ekonomik yıkıma yönelik yeni kapasitelerin ortaya çıkmasını önlemek amacıyla yeni kurumsal yapıları ortaya çıkarması olasıdır.
BM İnsan Yerleşimleri Programı (BM-Habitat) İcra Direktörü Maimunah Mohd Sharif, COVID-19 hastalarının yaklaşık yüzde 95’inin kentsel alanlarda yaşadığını açıkladı. Şehirler, Gılgamış döneminden beri bulaşıcı hastalığın merkez üsleri olageldiler.
“Kara Ölüm” olarak bilinen veba salgını, Orta Çağ boyunca Avrupa ve Asya’daki şehirlerde 200 milyon insanın hayatına mal olurken 1918 İspanyol Gribi, 50 milyon insanı öldürdü. 20. yüzyılın başlarında toplumlar pandemiye nüfus yoğunluğunu seyrelterek karşılık verdi. Örnek vermek gerekirse 1920’de Manhattan’ın 2,5 milyon olan nüfusu 50 yıl içinde 1,5 milyona geriledi.
Hastalık korkusu yeni normal, pandemiler rutin hale gelirse, insan etkileşimleri sevinçten daha fazla korku yaratacaktır. İnsanlar, yoğun bir caddede birbirleriyle korkusuzca yakın olmanın basit sevinçlerine özlem duyacak ve bu duruma alışmakta zorlanacaklardır. Yoğunluk korkusu, özellikle metro ve tren korkusu, daha güvenli ve özel çevre arzusu, bazılarını banliyölere ve kırsal alanlara doğru çekecektir.
Eğer pandemi yeni normal haline gelirse, hizmet sektöründe çalışan milyonlarca insan işini kaybedebilir. ABD’de yapılan bir araştırma, COVID-19 salgınının 4 ay veya daha fazla sürmesi halinde küçük restoranların yüzde 70’inin kalıcı olarak kapanacağını ortaya koydu.
Bir çoğumuz telekonferanslar ile uzaktan çalışmanın yeni rutinlerini oluşturduğumuza göre, şehirden kırsal çevrelere doğru çıkışları görmeye başlayabiliriz. Yeni normalin ne olacağını tahmin etmek güç olsa da, kırsala dönüş olabilir. Artık kırsal alanlardan kentlere kontrolsüz göçler aynı hızda devam edemez. İnsanlar kırsal yaşama dönmeyi ve tarımı yeniden düşünmeye başlayabilir.
Ulaşım, sosyal mesafe nedeniyle daha bireysel hale gelecek, seyahatler azalacak, şehirler arası ve uluslar arası ve seyahat daha pahalı hale gelecek. Yürüyerek, bisikletle veya toplu taşımaya gerek olmadan ulaşımı sağlamak için çözümler geliştirilecektir. Toplu taşımada sosyal mesafe ayarlamaları, sürücüsüz otomobiller ve mikro mobilite giderek daha önemli hale gelecektir.
İnsanlar sosyal yaşamlarının bir kısmını kaybedecek. Favori kafe ve restoranların çoğu kapanacak ve yerlerini başkaları alacak. Dışarıda daha az yemek, daha çok eve teslim ve daha az lüks tüketim olması bekleniyor. Sinema salonları yerini ev sinemalarına bırakacak, spor ve kuaför salonları, sosyal mesafe ve hijyen uygulamaları sağlanmadıkça uzun süre talep görmeyecek.
Pandemi; nakitsiz ekonomi, uzaktan çalışma ve hizmetlere sanal erişim, perakendeciliğin dijitalleşmesi ve sokakların yayalaştırılması gibi şehirleri etkileyen daha derin, uzun vadeli eğilimleri hızlandırdı.
Şimdi öncelik hayatta kalmak, sağlıklı beslenmek, gerekli hizmetleri sunmak, yasa ve düzeni korumak. Özelllikle gıdaya erişimde yaşanan zorlukların açlık ve sosyal huzursuzluk riskini arttırdığı bilinmektedir.
Süt sektörü de bu öncelikler doğrultusunda (tarım, gıda ve perakende sektörleri ile birlikte) üretimini kesintisiz devam ettirerek pandemi sürecinde üzerine düşen görevi eksiksiz yerine getirmektedir.
Sağlık için süt için.