Çiftliklerde sürü sağlığı ve üretim yönetiminde gelişmeler

Ülkemizde hayvancılığın gerek popülasyon, gerekse işletme yapısında dönemler itibarı ile önemli değişimler olmuştur. Bu değişimlerin olumlu veya olumsuz yönlerini ve üretime yansıyan sonuçlarını irdelemek başlı başına bir konu olduğu kadar çok yönlü irdelenmesi gereken süreçlerdir.

Yerli ırkların ıslahı ve bu amaçlı çevirme melezleme çalışmaları, bu süreci destekleyici yapıların oluşturulmaya çalışıldığı ve önem kazandığı süreç Cumhuriyet tarihinde uzunca bir dönemi kapsamaktadır. Bu süreç kendi içerisinde farklı gelişmelerin olduğu dönemleri içermektedir.

(Dr. Mustafa Altuntaş (Uzman Veteriner Hekim, Türkvet.Biz)

HAYVANCILIKTA YAPISAL DEĞİŞİMLER

Genel ekonomik tercihlere paralel olarak, Türkiye tarım ve hayvancılığında 1980 sonrası gerek tercihler gerekse yapılanma yönüyle önemli değişiklikler olmuştur. Bu süreçte çevirme melezleme çalışmaları ikinci plana bırakılarak, damızlık ithali esasına dayalı kültür ırkları ön plana çıkartılmıştır. Verilen teşviklerdeki tercihlerle, ülke içindeki adapte olmuş damızlıkların kasaba sevk edilmesi ve onların yerine ithal damızlık edinilmesine yetiştirici yönlendirilmiştir. Bu sürecin sonunda büyükbaş hayvan varlığı içerisinde kültür ırkı sığırların oranında önemli artış olmuştur. Bununla birlikte yerli sığır ve melezleri ile küçükbaş varlığında hızlı bir azalma yaşanmıştır. Bu süreç kendi içerisinde işletme yapısı açısından da önemli değişimleri getirmiştir. Küçük ve orta büyüklükte çok sayıda kültür ırkı işletme oluşmuştur.

Son on yıllık süreçte uygulanan yine genel ekonomik politikalarda öne çıkan düşük kur ve ithal ikame politikası, tarım ve bilhassa hayvancılık sektörünü öncelikle etkileyen bir faktör olmuştur. Bu süreçte uygulanan politikalar sonucunda damızlık ithali tavan yaparken, yerli ve melez sığır varlığı ile küçükbaş hayvan varlığındaki azalma oldukça hız kazanmıştır. Gelinen noktada bilhassa kırmızı et açığı, tüm sistemi zorlamış ve artık Türkiye hayvansal gıdada telafisi zor mutlak dışa bağımlı hale gelmiştir.

Diğer taraftan bilhassa son yıllardaki gerek ulusal, gerekse uluslararası fon kaynaklı sağlanan teşviklerle orta ve büyük ölçekli süt hayvancılığı işletmesi sayısı kısa sürede hızla yükselmiş ve 50 baş ve üzerinde hayvan varlığına sahip besi dışındaki işletme sayısının 2012 yılı sonu itibarı ile 17 bin civarına ulaştığı tahmin edilmektedir. Kurulan orta ve büyük ölçekli işletmeler, istisnalar bir tarafa bırakılırsa sektör dışındaki kişi ve kuruluşlar tarafından kurulmuştur. Bu durum, sektörün işlev ve hizmet yapısında önemli değişimlerin gerekliliğini de beraberinde getirmiştir.

AVRUPA’DA DURUM

Diğer taraftan AB ülkelerindeki genel ekonomik olumsuzluklar, AB politikalarına da yansımıştır. Bu yansımaların sonucunda öncelikli olarak etkilenen tarım, bilhassa hayvancılık sektörü olmuştur. Bu etki sonucunda, küçük ve orta ölçekli hayvancılık işletmeleri üretimden çekilirken, yerlerini Avrupa’da da büyük işletmeler almaya başlamıştır. Bilhassa elektronik başta olmak üzere diğer teknolojik gelişmeler, robot teknolojileri ve bilgi yönetim sistemleri ile büyük işletmeler daha avantajlı konuma geçmişlerdir.

Bu işletmeler karşısında rekabet gücünü kaybeden ve AB koruması her geçen gün azalan küçük işletmelerin devre dışı kalma süreci daha da hızlanmıştır. Diğer yandan hayvan refahı, çevre, sürdürülebilirlik, gıda güvenliği gibi konularda sorunların artması bunun yanında bu konularda toplum bilincinin her geçen gün artmaya başlaması, tüketici eğilimleri ve toplum baskısını hayvancılık işletmeleri üzerinde etkili hale getirmiştir (Şekil-1: Avrupa Hayvancılık Sektörü Paydaş Etki Değişimleri)(7).

VETERİNER HİZMETLERİNDE DEĞİŞİM

Bütün bu gelişmeler hayvancılık işletmelerinde veteriner hizmetlerinde sürü sağlığı ve üretim yönetimi, hayvan refahı, kalite, kalıntı, çevre, sürdürülebilirlik, gıda güvenliği gibi konuları öne çıkartmıştır. Yine son dönemde çıkan salgın hayvan hastalıkları, BSE, E.Koli gibi tür atlayan (zoonoz) hastalıklar,  antibiyotiklere direnç gelişimi gibi etkenler, veteriner hizmetlerinde tedaviden ziyade koruma önceliğini getirmiştir.

Bununla birlikte genetik ıslah sonucu gelişen ve artan süt verimi, çok hassas ve kontrollü bir sürü sağlığı ve üretim yönetimini mecbur kılmaktadır. Bu verim artışı, aynı zamanda, hayvanların çevre şartlarına uyumunun ve vücut direncinin azalması sonucunu getirmiş,  bunun sonucu olarak da artan yetiştirme hastalıklarının önem ve öncelikleri ile korunmasına ilişkin yöntemler değişmiştir. Teknolojik gelişmeler de bu değişimlerde doğal paydaş olmuştur.

TÜRKİYE’DE DEĞİŞİM

Türkiye hayvancılığında yerli ırklar, daha sonrasında ise yerli ırk ve melezlerinin büyük ağırlığı oluşturduğu dönemlerde veteriner hizmetlerinin esasını salgın hastalıklara karşı mücadele ve melezleme-ıslah çalışmaları oluşturmuştur. Büyük ölçüde Ortadoğu ve Asya kökenli şap ve sığır vebası salgınları büyükbaş varlığının en önemli tehdit nedeni olmuştur. Tarım Bakanlığının kuruluşu öncesinde, sığır vebası ile mücadelede yetersiz kalındığı için görevinden azledilen İktisat Vekili (Ekonomi Bakanı) Celal Bayar’ın, yakın bir arkadaşına; “Bakanlıktan azledileceğime neden olacağını bilseydim, Meclisin koridorlarını serumla yıkatırdım”  dediği kaydedilmektedir(3).  Ölümlere neden olan dönemsel sığır vebası salgınlarının ötesinde, günümüze kadar önemli ekonomik kayıpların nedeni olan şap salgınları, şarbon v.b. ile gerekli mücadele yapılırken, halk sağlığı için önemli riskler oluşturan, ancak kaynak yetersizliği nedeniyle radikal mücadeleye bir türlü karar verilemeyen bruselloz ve tüberküloz ile mücadele yoluna girilememiştir.

Veteriner hekimlerin tüberküloz ve bruselloz teşhis etme yasağı bir anlamda halen devam etmektedir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bütçesinden tüm hayvan hastalıklarıyla mücadele için ayrılan bütçe; sadece hayvanlardan insanlara geçen bir hastalık olan brusellozun insanlarda tedavisinin devlete yıllık maliyeti kadar değildir(1).

Islah ve melezleme çalışmaları, suni tohumlama hizmetleri de öne çıkan konuları oluşturmuştur.

İthal kaynaklı bazı hastalıklar yanında uzun aralıklarla gündeme gelen (üç gün hastalığı v.b) hastalıklar da zaman zaman önemli hale gelmiştir.

Kültür ırkı ve melezlerinin artmasına paralel olarak da tedavi hizmetleri önem kazanmaya başlamıştır. Kültür ırkı damızlıkların çoğalması, özel veteriner tedavi hizmetlerinin gelişmesini sağlamış ve kamu kademeli olarak bu hizmetten çekilmiştir.

Ancak geleneksel hekimlik anlayışı; hasta hayvanların tanı ve uygun tedavileri sonucu sağlıklı bir sürü olacağı varsayımı ile bireysel hayvan tedavisi üzerinde odaklanmıştır. Hayvan popülasyonu ve işletme yapılarının çok önemli değişiklik göstermesine rağmen bu geleneksel yapı hala etkin şekilde sürdürülmektedir. Bu yapıda henüz önemli bir değişim sağlanabilmiş değildir. Son dönemde sayıları artan orta ve büyük ölçekli hayvancılık işletmelerinin kurulması, çiftlik veteriner hekimliğinin bir alan olarak gelişmesini zorlamıştır.  Aynı paralelde sürü sağlık koruma programları da uygulanmaya başlanmıştır.

Bilhassa süt çiftliklerinde veteriner hizmetlerinin temeli olan, Avrupa’da son çeyrek asrı bulan sürede uygulanan, sürü sağlığı ve üretim yönetimi konuları ülke gündemine yeni gelmiştir. Bu, işletmelerin yapısal durumu ile paralellik göstermektedir. Çok yakın zamanda veteriner hizmetlerinde gündeme gelen ve henüz birçok Veteriner Fakültesinde eğitim programlarında gereği gibi yerini alamayan hayvan refahı, sürü sağlığı ve üretim yönetimi programlarının uygulanmasında yeterli seviyenin yakalanması bu tempoyla zor görülmektedir. Yatırımcıların sektörü bilmeyişi nedeniyle bu konuda arz-talep dengesi de kurulamamıştır.

Bununla birlikte AB uyum çalışmalarının yönlendirmesi, kurulan büyük ölçekli işletmelerin gereksinimlerinin ve sanayinin kaliteli ürün taleplerinin artması sonucu hastalıktan arî işletmeler oluşmaya başlamıştır. Bununla birlikte iyi uygulama esaslarını yerine getirme alt yapısına sahip işletmelere “AB Onaylı İşletme” belgesi verilmesi sürü sağlığı ve üretim yönetiminde gelişmeleri teşvik etmektedir.

Bazı büyük işletmeler ise bunun yanında ürün kalite risk yönetim sistemlerini uygulayarak üretimlerinde ISO 22000 kalite standardını yakalamaya çalışmaktadır (Şekil-2: Süt Hayvancılığı Veteriner Hizmetlerinde Değişimler).

AB VE GELİŞMİŞ ÜLKELERDEKİ GELİŞMELER

Doğal kaynakların, çevre şartlarının ve kaba yem kaynaklarının büyükbaş hayvancılığa uygunluğu yanında, büyükbaş hayvancılığın temel konuları olan ıslah çalışmaları, üretici örgütlenmesi, pazar güvencesi gibi sorunları önemli düzeyde çözümlemiş olan AB ve diğer gelişmiş ülkelerde de veteriner hizmetlerinde son yarım asırlık süreçte önemli değişim ve gelişmeler olmuştur.

Yaygın salgın hastalıkların geniş ölçüde kontrol altına alınmasıyla geleneksel bireysel hekimlik önem kazanmış ve oluşan talebi karşılamıştır.

Üretim ve pazarlamanın planlı, destekli, örgütlü ve sistemli hale gelmesiyle sürü sağlığına ilişkin konular gelişme göstermiştir. Bu yönde atılan önemli adım, süt üretimini doğrudan etkileyen mastitis koruma programları olmuş, 1960’lı yıllarda geliştirilen beş adımdan oluşan mastit koruma uygulamaları hala geçerliliğini sürdürmektedir(7).

Daha sonraları ise döl verimine ilişkin sorunlar ve döl verimi kontrolünün öne çıktığı görülmektedir. 1970’li yıllarda geliştirilen döl verimi kontrol programları ve kızgınlığı düzenlemeye yönelik uygulamalar hız kazanmıştır.  Genetik ilerlemelerle sağlanan verim artışları, intansivitenin artması, sürü sorunlarının dikkati çekmesiyle sürü sağlığı programları geliştirilmiş ve 1980’li yıllarda yaygın şekilde uygulamaya konulmuştur.

Takip eden yıllarda sürü sağlığı programları, yerini sürü sağlığı ve üretim yönetimi programlarına bırakarak daha bütüncül bir yaklaşımla sürü sağlığı üretimle birlikte değerlendirilerek, tedaviden ziyade yetiştirme hastalıklarından koruma ön plana çıkmıştır. Üretim yönetimi ve sürü sağlığı yönetimi bir bütün olarak değerlendirilmeye başlanmış ve uygulamalar bu yönde gelişmiştir.

Bazı ülkelerde ise sanayinin ihtiyacı olan kaliteli ve sağlıklı süt için sürü sağlığı ve üretim yönetimi programlarına kalite programları da entegre edilmeye başlanmıştır. Bu anlamda Amerika’da Ulusal Süt Üreticileri Federasyonu (NMPF) ile Amerikan Veteriner Hekimleri Birliği (AVMA) müşterek bir çalışma yaparak 10 maddeden oluşan bir program oluşturmuşlar, programın şartlarını yerine getiren yetiştiriciler kalite programlarına dahil edilmişlerdir. Amerika ve Kanada başta olmak üzere birçok ülkede bu tür kalite güvence programları sürü sağlığı ve üretim yönetimi programlarıyla entegre edilerek uygulanmıştır (Şekil-3: Süt Sığırcılığı Uygulamalarında Gelişmeler) (6).

Ürün kalitesi yanında hayvan refahı, ilaç kalıntıları, çevre koruma, işletmelerin sürdürülebilirliği, gıda güvenliği ve halk sağlığı gibi kavramların yaygın olarak gelişmeye başlamasıyla sürü sağlığı ve üretim yönetimi programları da bu talepleri karşılayacak şekilde gelişme göstermiştir.

Bu yönde en önemli gelişmelerden birisi de iyi uygulamalar dizinidir. İyi Süt Hayvancılığı uygulamaları da bundan payını alarak gelişmeye başlamıştır. FAO ve Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun birlikte 10 yıldan az aralıkla hazırlattıkları rehberlerde önemli farklılıklar oluşmuş, çevre, işletmelerin sürdürülebilirliği, idari, sosyal ve ekonomik yönetimleri de iyi uygulamaların bir parçası olmuştur. FAO, OİE ve AB kaynaklı veya müşterek hazırlanan belgelerin her birinde de yeni konular eklenmiştir. Son hazırlanan İyi Süt Hayvancılığı rehberleri, birçok ülkede uygulanan kalite güvence programlarının yerini alabilecek şekilde geliştirilmiştir (Şekil 4: İyi Süt Hayvancılığı Uygulamaları)(5).

HACCP ve ıso 22000 Kalite Sistemleri

Diğer taraftan ise kaliteli süt üretimini sağlamak amacıyla HACCP ve ISO 22000 kalite güvence sistemleri de süt hayvancılığı işletmelerinde sağım ve meme hijyeni ağırlıklı olarak uygulanmaya başlamıştır.

Süt üretiminin sürdürülebilirliği, yönetsel düzeyde; hayvan genetiği, hayvan besleme, hayvan sağlığı, hayvan refahı, yem, atık ve su yönetimi, hastalık ve zararlı yönetimi ile zincir boyunca kalite kontrol ve güvencesiyle ilgilidir. Yönetsel etki optimizasyonu, güçlü bir süt çiftliği sürdürülebilirliğine katkıda bulunabilir. Daha iyi sığır sağlığı ve refahı, üretim faktörlerinin etkin kullanımına, mali ve sosyo-ekonomik kârlılığa katkıda bulunur (8).

Sürü sağlığı ve üretim yönetimi konusunda işletmedeki tüm uygulamaları bütüncül olarak değerlendiren HACCP ilkelerine dayalı risk yönetim uygulamaları, 1990’lı yıllarda öne çıkan en etkin sürü sağlığı ve üretim yönetimi uygulaması olarak gelişmiştir (9). Diğer uygulamalardan farklı olarak, standart prosedürlerin ötesinde, belirlenen hedeflere yönelik olarak üretim zincirinin tüm aşamalarında kritik kontrol noktalarının belirlenmesi ve risk yönetimini içermesidir.

Hedeflerin belirlenmesi, risklerin tanımlanması ve kontrol noktalarının belirlenmesi esasına dayalı, her işletme için özel hazırlanan program, sürü sağlığı ve üretim yönetiminin etkin şekilde düzenlenmesi, yürütülmesi ve denetlenmesini kapsamaktadır. Kalite güvence ve programlarından en önemli farkı, kalite güvence sistemlerinde ürün kalitesi amaç olmasına karşılık, HACCP ilkelerine dayalı risk yönetimi uygulamalarında ürün kalitesi çıktılardan, yani sonuçlardan sadece birisidir (Şekil-5: HACCP Sistemi) (4)(9).

HACCP benzeri risk yönetimi uygulaması performansa yönelik olarak biyogüvenlik, besleme ve metabolizma hastalıkları, hayvan refahı, döl verimi yönetimi, meme sağlığı ve sağım hijyeni, ayak sağlığı, buzağı ve genç hayvanların gelişimi başta olmak üzere sürü sağlığı ve üretim yönetimi yanında çevre ve atık yönetimi, personel yönetimi, idari ve ekonomik faaliyetlerin tamamını kapsamaktadır. Sürü refah ve sağlığı, üretim kalite ve verimliliği, işletmenin karlılığı ve sürdürülebilirliği ile çevrenin korunması uygulamanın temel hedefleri olarak tanımlanabilir.

HACCP sistemi uygulaması, AB mevzuatında 2006 yılında tüm gıda işletmelerinde zorunlu hale getirilirken, birinci üretim aşaması bunun dışında bırakılmıştır. Buna karşılık birinci üretim aşamasında yani çiftliklerde HACCP ilkelerine dayalı (HACCP benzeri) risk yönetimi uygulanması ve uygulamanın geliştirilmesi için çalışmalar yapılması tavsiye edilmiştir (2).

Teknolojik gelişmeler sonucu ortaya çıkan ve hassas hayvancılık (PLF) olarak tanımlanan robot kontrollü hayvancılık işletmelerinde de sürü sağlığı ve üretim yönetimine ilişkin konular değişmemekte, sadece uygulama şekilleri farklılık göstermektedir.

SONUÇ

Sürü sağlığı ve üretim yönetimine ilişkin iyi süt hayvancılığı uygulamaları, kalite güvence programları, kaliteli süt üretimine yönelik HACCP ve ISO 22000 kalite sistemleri, HACCP ilkelerine dayalı risk yönetim uygulamalarındaki gelişmeler, veteriner hekimlik ve veteriner hizmetlerinde farklı bir yapıyı zorunlu kılmaktadır. Geleneksel tedavi edici hekimliğin ötesinde, sürü sağlığı programlarını uygulayan çiftlik veteriner hekimliğinden bağımsız çalışan ve bunların dışında işletmeleri bütüncül olarak gözlemleyerek değerlendiren, risk yönetimi sistemini oluşturan ve uygulamasını denetleyen, multidisipliner bir anlayışla çalışan veteriner danışmanlık hizmetlerinin şekillenmesini ve gelişmesini zorunlu hale getirmektedir.

KAYNAKLAR

I. Türkiye Zoonotik Hastalıklar Sempozyumu, 2006, Ankara.

Avrupa Birliği (AB) Direktifleri Hijyen Kodları 852 / 853 / 854-2004.

Bekman M (1950): Veteriner Hekimliğimizin Fetret Devri, Hüsnütabiat Matbaası, İstanbul

Cho, Jae-Jin, D.V.M, Ph. D; Animal Welfare and Safety Livestock Production by HACCP System Implementation in Korea, Korea Livestock Products HACCP Accreditation Service (sunu)

Guide To Good Dairy Farming Practice, Food And Agriculture Organization of The United Nations And International Dairy Federation Rome, 2011

NMPF – National Milk Producers Federation.

Noordhuizen, Jos P.T.M.; Changes in The Veterinary Management of Dairy Cattle: Threats or Opportunities?  (http://www.vetscite.org)

Noordhuizen,J. At all.; Veterınary Advisory Practice and Sustainable Production on Dairy Farms. (http://www.bcva.eu)

Noorrdhuisen, J. , Silva, J.C., Boarsema S.J., Vierra,A.; Applying HACCP-Based Quality Risk Management on Dairy Farms, Wageningen Academic  Publishers, 2008

Nordhuizen,J.P.; Assessing Dairy Cattle Health Worldwide, XXIV.World Buiatrics Congress, 2006.

>> Süt Dünyası

2006 yılından beri yayınını sürdüren tarafsız ve bağımsız medya kuruluşudur. Süt Dünyası Dergisi kurulduğu günden bu yana ilkelerinden taviz vermeden yayıncılık faaliyetine devam ediyor. Süt Dünyası Dergisi Haber Merkezi tarafından hazırlanan her türlü içerik "Süt Dünyası" imzası ile yayınlanmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.