Taşıma yemle hayvancılık olmaz

Et ve et süt üretiminde sürdürülebilirlik yeme bağlı. Türkiye yem açığını kapatmak için gerekli adımları atmalı ve hammaddede dışarıya olan bağımlılığına bir an önce son vermeli. Hayvansal gıda üretimi, yem bitkileri üretimiyle ve meralarımızla doğrudan bağlantılıdır. Meralarımızı hızla ıslah etmeliyiz, yem hammaddelerinde ithalatçı değil ihracatçı olmalıyız. Aksi takdirde, hayvancılıkta ‘bir adım ileri iki adım geri’ durumundan asla kurtulamayız.

Dünya kuraklığa teslim

Yeni bir kriz kapıda, yem ve gıda fiyatlarının önlenemez yükselişi sürüyor. Malum yem sanayimiz ithalata bağımlı. Yılda 3 milyar dolarlık yem hammaddesi ithal ediyoruz. İthalatın önemli bir miktarı ABD’den yapılıyor, ABD ise son 50 yılın en büyük kuraklık tehdidiyle karşı karşıya.

12 eyalette 218 vilayet felaket bölgesi ilan edilirken, meteoroloji yetkilileri, mısır ve soya fasulyesi ekinlerinin yarısının iki hafta içinde kuruyacağını belirtiyorlar. Kuraklık nedeniyle mısır üretiminin yüzde 8 ile 15 arasında azalması bekleniyor. ABD Tarım Bakanı Tom Vilsack’ın, “Her gün dizlerim üzerine çöküyor ve fazladan bir kez dua ediyorum” sözleri durumun ciddiyetini ortaya koyuyor.

ABD, dünyanın mısır, soya fasulyesi ve buğday ihtiyacının neredeyse yarısını karşılıyor. Bu nedenle kuraklığın tüm ülkeleri etkilemesi ve gıda fiyatlarını tırmandırması bekleniyor. Mısır ve soya fasulyesi fiyatları şimdiden küresel gıda piyasasında rekor seviyeye çıktı. Gıda fiyatları ise, Rusya’nın tahıl ihracatını durdurduğu 2010’daki fiyatların da üzerinde… Başta süt ve et olmak üzere temel gıdalarda yaşanacak fiyat artışının dünyada gıda krizine yol açmasından endişe ediliyor.

Hayvancılık ve süt sektörü olarak dünyada yaşanan bu ve benzeri krizlerden en az zararla çıkmanın yollarını aramalıyız. Uzun vadede yemde dışarıya (ithalata) olan bağımlılıktan kurtulmalıyız. 2009’da bir milyon ineğin canına mal olan krizden ders çıkararak, sektörü yeniden canlandırmak için yapılan yatırımlar ve verilen destekler kadar daha para harcayarak ihtiyacımız olan yemi üretir hale gelmeliyiz. Böyle bir yatırımla ancak hayvancılığımızda üretimde sürdürülebilirliği güvence altına alabiliriz.

Saman sütten pahalı

Son günlerde saman fiyatlarıyla ilgili gelişmeler hayvancılığımızın içinde bulunduğu durumu bir kez daha gözler önüne serdi. Geçen yıl hasat döneminde kilosu 12 kuruş olan saman, bu yıl 50 kuruşu geçti. Kışa doğru bu fiyatın 1 liranın üzerine çıkması bekleniyor. Hiçbir besleyici değeri olmayan saman ile süt fiyatının nerdeyse aynı olması üreticiyi kara kara düşündürüyor.

Fiyatı tavan yapan saman balyaları hırsızların bile gözdesi haline geldi. Konya Beyşehir’de bir çiftçi tarlasındaki 82 saman balyasının çalındığını söyleyerek jandarmaya şikâyette bulundu.

Saman fiyatlarındaki aşırı artışa, ekin üretiminde yaşanan yüzde 25’lik azalmanın yol açtığını söyleyenler de var, spekülasyon olduğunu söyleyenler de var. Üretici bir okurumuz ise saman fiyatlarının neden bu kadar yüksek olduğunu, “Geçen sene bir dönümden 12 balya saman çıkıyordu bu sene 3 balya ancak çıkıyor. Geçen yıl biçer dönümü 13 liraya biçmişti bu yıl 19 liraya biçiyor. Balya geçen yıl 90 kuruşa yapılırken bu yıl 1,50 liraya yapılıyor. Ayrıca devletin verdiği teşviklerle hayvan sayısı arttığı için talep de arttı.” sözleriyle açıklıyor.

Fiyatları şimdiden el yakan samanın ithalatı bile gündemde. Şimdiden ot ve samanın karaborsaya düşmesi kaba yem açığının ne boyutta olduğunu gözler önüne seriyor. Yem bitkileri üretiminin artırılması için seferberlik ilan edilmeli, yoksa sektörün geleceği olamaz.
…

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Yardımcısı Faik Yavuz, ”Türkiye’de hayvan varlığını ne biz biliyoruz ne de Tarım Bakanlığı biliyor” demiş. Bilmediğini bilmek de bir erdemdir.