Sütümüze Avrupa kapılarının açıldığı müjdesi 1 Nisan’da verildi. Süt ürünleri ihracatı için Avrupa Komisyonu’ndan onay alınması sektörde yeni bir heyecan ve umudun başlangıcı olmuştu. Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Ali Koyuncu AB’ye ihracatın “fiyat istikrarsızlığını” ortadan kaldıracağını söylerken Tarım Bakanı Mehdi Eker de, iç piyasadaki daralmanın aşılmasında önemli bir etken olacağını ifade etti. Ülke sütçülüğü için bir dönüm noktası olacağı inancıyla AB’ye ihracat onayı sektörde adeta bayram havası estirdi.
İhracat kararıyla süt fiyatlarındaki düşüş baskısını üreticinin çok daha az hissedeceğini dile getiren Bakan Eker, “Bazen sanayici üreticiye, bazen üretici sanayiciye destek olacak. Sanayicilerimiz kısa vadeli hesaplar yapmayacak, uzun vadeli düşünecek” diyerek mesaj da verdi.
Sütçülüğümüz adına gurur verici bu müjdenin kutlandığı tarih olan 1 Nisan, ne yazık ki üretici için süt fiyatlarında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Ulusal Süt Konseyi 1 Nisan’dan itibaren geçerli olacak yeni süt fiyatlarını belirleyemedi. 1 Nisan’da sütümüze AB kapılarının açılması kutlanırken, süt üreticisi için de ürününü fiyatını bilmeden satmaya başladığı bir dönem başlamış oldu.
AB’ye süt ürünleri ihracatı ne Koyuncu’nun dediği gibi fiyat istikrarsızlığını, ne de Bakan Eker’in söylediği gibi fiyatlardaki düşüş baskısını ortadan kaldırdı. Bakan Eker’in tavsiyesi duymazlıktan gelindi ve yüksek maliyetlerin altında ezilen üreticiye bu zor dönemde kimse destek olmadı.
Oysa yıllarca AB’ye ihracat yapamamanın temel nedeni çiğ sütte kalite sorunuydu. AB kriterlerinde süt üreten çiftlikler olmasa bu başarı elde edilebilir miydi? Bu başarının arkasındaki gizli kahramanlar göz ardı edilerek ürettikleri süte fiyat bile takdir edilmedi.
Fiyat açıklayamayan Ulusal Süt Konseyi baskılara dayanamayarak çiğ süt maliyetinin 110 kuruş olarak tespit edildiğini açıkladı. Konsey web sitesinde ise süt sığırcılığında kullanılan yemlerin fiyatları; yonca 86 kuruş, saman 78 kuruş, fabrika yemi 92 kuruş olarak yer alıyor.
Bir litre süt ise piyasada 69 kuruştan işlem görmeye devam ediyor (2.Ulusal Süt Zirvesi, Süt Politikası ve Ekonomisi Komitesi Raporu).
Süt üreticisinin aleyhinde oluşan bu piyasada çiftçimiz ne kadar zarar ediyor? Basit bir hesapla bunu görmek mümkün. Şu anda geçerli olan referans fiyata (90 kuruş) uyulmadığı için üretici her litre sütten 21 kuruş zarar ediyor. 17 milyon ton toplam üretim üzerinden hesaplarsak bu zarar ayda 298 milyon lira, yılda ise 3 milyar 570 milyon liraya ulaşıyor. Bu sadece, referans fiyat uygulanmadığı için üreticinin cebine girmeyen para.
Bir litre sütün maliyeti Konsey tarafından 110 kuruş olarak tespit edildi. Referans fiyat maliyetin altında uygulandığı için de üretici her litrede ilaveten 20 kuruş zarar ediyor. 17 milyon ton toplam üretim üzerinden hesaplarsak ayda 283 milyon lira, yılda ise 3 milyar 400 milyon lira buradan zarar ediyor.
Hülasa, referans fiyatın uygulanmaması ve Konsey’in tespit ettiği maliyetin altında süt satışı nedeniyle üretici her litre sütten 41 kuruş zarar ediyor. Bu nedenle süt çiftçisi ayı 580 milyon lira, yılı ise 6,97 milyar lira zararla kapatıyor.
Piyasaya müdahale etmesi beklenen Et ve Süt Kurumu mevzuatını yenilerken, Bakanlık da üreticinin tepkisini azaltmak için çiğ süt priminde 3 kuruşluk bir artış yaptı. Sanayicilerin ise fiyatın kalite kriterlerine göre belirlenmesiyle ilgili ısrarları sürüyor.
Bu acı tabloya rağmen çiftçimiz nasıl ayakta kalabiliyor ve üretimi nasıl sürdürebiliyor? Sayfamızda yer kalmadığından bunu da başka bir yazıda ele alacağız.
Bugün 1 Haziran ve hala “çiğ sütün fiyatı yok”, peki “umut” var mı?