Süt ürünleri beslenme kültürümüzün en temel maddelerindendir. Ayran ve yoğurtsuz bir sofra, peynirsiz bir kahvaltı düşünülemez.
Sağlıklı beslenmenin vazgeçilmez besin kaynakları olmalarına rağmen süt, et ve yumurta gibi hayvansal gıdalar hakkında çeşitli iddialar gündemdeki yerini koruyor.
Süt ve süt ürünlerinin konu edildiği tüm topantılarda bilgi kirliliği bir numaralı gündem maddesi olarak öne çıkıyor. Şubat ayında Ankara’da düzenlenen Süt Çalıştayı’nın gündemi de süt ürünleriyle ilgili medyada sıkça yer alan iddialar oldu. Çalıştayın konusu “teknoloji ve risk analizi” olmasına rağmen bütün konuşmacılar süt ve süt ürünleri hakkındaki iddialara kendi cephelerinden cevap vermeye çalışarak bu konudaki rahatsızlıklarını ifade ettiler.
Çalıştayda bir konuşma yapan Ulusal Süt Konseyi ve Ambalajlı Süt Üreticileri Derneği Başkanı Harun Çallı, süt sektörünün dört temel sorunu olduğunu ifade ederek bir numaralı sorunun “bilgi kirliliği” olduğunu dile getirdi.
Bilgi kirliliği o boyutlara vardıki, televiyon ekranları peynir yakma deneyleri ile dolup taşmaya başladı. Nihayetinde, “Delinin biri kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış” atasözündeki durumla sektör bir nevi kuşatılmış oldu.
Süte uygulanan ısıl işlemler, çeşitli işleme teknlojileri ve katkı maddeleri kullanımı konularında tüketici endüstriye karşı güvensizlik duyuyor. Bu nedenle hijyen ve mikrobiyolojik bakımdan herhangi bir standardı olmayan sokak sütüne olan talep her geçen gün artıyor. Özellikle eğitim ve gelir düzeyinin yüksek olduğu semtlerde açık sütlere ilgi daha da fazla. Ne yazık ki süt endüstrisi bu durumu henüz doğru okuyabilmiş değil.
Endüstri, sütte UHT tekniği, yoğurtta ise homojenizasyon işlemi konusunda tüketicinin endişelerini giderecek bir argüman bile geliştiremedi.
Geleneksel tüketim alışkanlıkları nedeniyle toplumumuz çiğ süt alıp yoğurdunu evde yapmak istiyor. Toplumun bu yöndeki tercihine karşı çözüm üretilemiyor ve tüketici ısrarla UHT süt tüketmeye zorlanıyor. Toplumun sokak sütüne ilgi göstererek endüstriye verdiği mesaj ise sanayicilerimiz tarafından doğru okunamıyor. Süt sanayicisi, açıkta satılan sütlere talebin artmasından kendini hiç mi hiç sorumlu hissetmiyor.
Peki, süt ürünleri bu denli dezenformasyona maruz kalırken, üreticiler bilgi kirliliğine karşı ne yapıyorlar?
Türkiye’nin en büyük süt işletmelerinden birinin sahibine, endüstriyel süt ürünleri hakkındaki bilgi kirliliğine yönelik herhangi bir çalışmalarının olup olmadığını sormuştum. Aldığım cevap, “Bunlar bizim sorunumuz değil, bu tür iddialar Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile anneleri ilgilendiriyor” olmuştu.
Süt sanayicilerine çeşitli platformlarda tüketicinin süt ürünlerine güvenini sağlamak için ne yaptıklarını sorduğumuzda, çoğunun bu konuda bir fikre bile sahip olmadığını görüyoruz.
Süt ürünleri hakkındaki bilgi kirliliğine karşı verilen mücadelede süt ürünlerinden para kazanan ve bu ürünler sayesinde zenginliğine zenginlik katanlar konu kendilerini hiç ilgilendirmiyormuş gibi davranmayı sürdürüyorlar.
Süt sanayicisi ile bağrından çıktığı toplum arasında kalın duvarlar var sanki. Sanayicimiz toplumun taleplerini ve endişelerini yeterince algılamıyor veya anlamak istemiyor. Oysa sanayici, ürettiği besine toplumun güven duyması için çaba göstermeli. Dile getirilen iddialar ciddiye alınıp bilimsel çalışmalarla doğruluğu/yanlışlığı tespit edilmeli .
Toplumda endüstiyel üretime karşı ciddi eleştiriler ve güvensizlik varken, sanayicimiz bu eleştirileri ve güvensizliği hiç üzerine alınmıyor. Oysa sanayicinin çiftçiden sütü daha ucuza alıp, işlediği süt ürününü daha iyi fiyata satmanın ötesinde bir gündemi olması gerekir. Hepimizin içinde olduğu gemi su alırken ıslanmamak için etekleri kaldırmak yetmez. Herkesin eline bir kova alıp suyu boşaltmaya yardımcı olması gerekmez mi?