Gıda ve içecek fiyatları Ağustos’ta geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 artış gösterdi. Enflasyon hesaplamasında yüzde 25 ağırlığı bulunan gıda ve içecek fiyatlarındaki bu artış, enflasyonu çift haneli rakamlara yaklaştırdı.
Ağustos ayında üretici ve market fiyatlarındaki fark maydanozda yüzde 492, limonda yüzde 415, marulda yüzde 330 oldu. Üretici fiyatı ve market fiyatı arasındaki uçurum hem gıda fiyatlarının hem de enflasyonun artmasına yol açtı.
Gıda perakendeciliği piyasasında rekabetçi olmayan bir yapının oluşması, hükümetin ekonomi hedeflerine de zarar vermeye başladı. Gıda fiyatlarındaki anormal artışın hükümetin enflasyon hedefini baltalaması üzerine Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, bu duruma tepki göstererek, “Aradaki arızanın bulunması gerekiyor” diye açıklama yaptı. Hükümet yetkilileri, gıda fiyatlarında oluşan spekülasyonun ortadan kaldırılması için bir dizi önlem alınacağını söyleyerek, Tarımsal Ürünler Piyasası İzleme Komitesi kurmaya karar verdiler. Açıklanan acil eylem planında tarım ve gıda ürünlerinde aracı kârlarının yüksek olması nedeniyle pazarlama maliyetlerinin düşürülmesi için üretici örgütlerinin rolünün artırılacağı da dile getirildi.
Ayrıca gıdada üretici ve tüketici fiyatları arasındaki yüksek farkın makul seviyelere çekilmesi için aracıların azaltılması için çalışmaların başlatıldığı en yetkili ağızlar tarafından dillendirilmeye başlandı. En son yayınlanan ve 81 ili kapsayan Kırsal Kalkınma Yatırımları Destekleme Programı da bu çalışmaları doğrular nitelikte.
Hükümet gıda fiyatlarının yüksek olmasından aracıları sorumlu tutarken, Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, yüksek fiyatlar nedeniyle çiftçiyi spekülatörlükle suçladı. Gıda fiyatlarının oluşumunda rolü olmamasına rağmen çiftçinin spekülatörlükle suçlanması “cambaza bak” oyununu akla getirdi.
Hükümetin, tarım ürünleri piyasasında aracıları azaltarak üretici örgütlerinin rolünü artırma hedefi, piyasanın aracıları olan gıda sanayicilerini ve tüccarlarını rahatsız etmişe benziyor. Fiyatların oluşumunda belirleyici aktörlerin gıda perakendecileri ve sanayicileri olduğunu piyasanın aktörleri çok iyi biliyorlar.
Bir örnek vermek gerekirse, X market zinciri, önce belirli bir gıda ürününde kar marjını belirliyor ve bu ürünü tüketiciye hangi fiyattan satabileceğini (piyasa araştırmalarıyla) tespit ediyor. Gıda sanayicisi de kar marjını, maliyetlerini ve marketlerin talep ettiği ilave bedelleri (raf bedeli vb) ekleyerek bir satış fiyatı belirliyor.
Gıda sanayicisi zincir marketlerin belirlediği koşullara ve fiyatlara göre marketlere mal verdiğinden, kendi karını muhafaza edebilmek için hammadde olarak kullandığı tarım ürünleri fiyatlarında fiyat baskısı oluşturuyor. Yani anlayacağınız gıda ve tarım ürünlerinin fiyatları tarlada veya çiftlikte değil market raflarında belirleniyor. Yıllardır gıda ürünlerinin fiyatını satıcılar değil alıcılar belirliyor. Müesses hale gelen bu garip sistemle üreten (çiftçi) ve tüketen (vatandaş) ise kendilerine lütfedilen fiyatlara razı olmak durumunda bırakılıyor.
Karar vericiler ve kanaat önderleri dönen dolabın farkında değillermiş gibi davranmayı sürdürüyorlar. 10 yıldır Marketler Yasası Meclis’ten bir türlü çıkamıyor. İktidarıyla muhalefetiyle siyasi partiler bu konuda ciddi bir adım atmıyor, medya ise konuyu gündeme taşıyamıyor.
Dün gündeme gelen konular bugün yasalaşırken Marketler Yasası 10 yıldır Meclis’te acaba neden bekletiliyor. Gıda fiyatlarıyla ilgili kurulacak komite, bu yasayı gündemine alarak Meclis’ten geçmesini sağlayabilecek mi? Perakende devlerinden çekinerek öfkelerini gariban çiftçiye yöneltenler, çiftçiyi suçlamaktan vazgeçerek bu süreçteki günahlarını ve gerçek spekülatörlerin kimler olduğunu itiraf edebilirlerse çözüm yolunda ilerleme ancak sağlanabilir.