İbrahim Gümüş yazdı…
Dünyanın en meşakkatli işi olan hayvancılıkla uğraşan süt üreticisi neredeyse 3 yıldır sütünü aynı fiyattan satıyor. Üç yıl içinde döviz, enflasyon ve girdi maliyetleri (yem, aşı, elektrik, su vb) hiç artış olmamış gibi çiftçinin binbir zahmetle ürettiği sütün fiyatı artacak yere düşürülüyor.
Çiğ sütün fiyatının artmaması enflasyon hesabı yapan Hükümet ve bürokrasinin de işine geliyor. Süt endüstrisinin başat aktörleri de bu içler acısı durumu başarı olarak pazarlıyor. TÜSİAD’ın, Tarım Bakanı Faruk Çelik ile Müsteşar Nusret Yazıcı’nın katılımıyla düzenlediği “Gıda Enflasyonu” konulu konferansta Sütaş’ın patronu ve TÜSİAD’ın eski Başkanı Muharrem Yılmaz, çiğ süt fiyatlarında artış olmamasının enflasyonu olumlu olarak etkilediğini söyleyerek bu durumu sektör açısından bir övünç kaynağı olarak değerlendirmişti.
Yılmaz, fiyatı artmayan çiğ süt sayesinde bugün İzmir Tire’de üçüncü fabrikasını açmaya hazırlanırken, süt çiftçisi üç ineğinden biri için mezbahadan gün almaya uğraşıyor. Üstelik ineğini kestirmek için bürokrasiye de bedel (!) ödeyerek. Hayvan sayısı azalıyor, hayvancılık can çekişiyor, kırmızı et fiyatları dizginlenemiyor, dünyanın en pahalı etini yemeye devam ediyoruz.
Özellikle Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile hayvan ithalatının Et ve Süt Kurumu ve TİGEM’in tekeline bırakılması ile büyük bir rant oluştu. Hayvan ithalatında bürokratik engeller ve rüşvet söylentileri almış başını gidiyor. ESK ile TİGEM için ithalat yapmak isteyenler canlı ağırlık başına 15 sentten 1 dolara varan bir rüşvet tarifesi ile karşı karşıya kalmaktan şikayetçiler.
Burada bahsi geçen rakamlar işin en başında peşin olarak istenen rakamlar. Sektör mensupları rüşvet söylentilerini ciddi bir darboğaz içindeki hayvancılık sektörünün uzun süre taşıyamayacağını dile getiriyorlar. Özellikle damızlık ithalatında parayı verenin düdüğü çaldığı bu sistem hayvancılığı daha da büyük darboğaza sürükleyebilir.
Rüşvet, yozlaşma ve bürokrasi çiftçiyi çaresizliğe ülke hayvancılığını ise darboğaza sürüklüyor. Bu yanlışları düzeltmek adına ortaya konan Milli Tarım Projesi ile gelecek yıldan itibaren daha çok hayvan (damızlık düve, manda, koç-teke) ithal edilecek. Oysa, Hükümet hayvancılığı darboğazdan çıkarmak istiyorsa, ithalata dayalı projeler açıklamaktan ziyade; rüşvet, yolsuzluk ve bürokratik yozlaşma ile mücadele başlatmalı.
Kanuni Sultan Süleyman Bağdat’ı fethettiğinde kendisine kasideler sunan Fuzuli’yi 9 akçelik maaşla ödüllendirmiş. Fuzûlî bürokrasideki rüşvetçilik ve yozlaşma nedeniyle maaşını bir türlü alamamış. Bunun üzerine “Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar” diye başlayan meşhur eseri Şikâyetnâme’yi yazarak padişaha gönderiyor. Biz de şikayetimizi buradan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’e iletiyoruz. Ayrıca hayvan ithalatı sisteminin şeffaf ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulmasını bekliyoruz.
Son olarak şunu söyleyeyim. Hayvancılığa gölge eden ithalat lobisi ve onun yardakçılarının saadet zinciri kırılsa sektördeki sorunların çoğu kendiliğinden hallolur.
Yeni sayıda görüşmek dileğiyle…