Yazıma kentlerdeki tüketicilere bir soru sorarak başlamak istiyorum .Acaba, içtikleri bir bardak sütü üretenlerin sorunlarını biliyorlar mı?
Sanırım yeterince bilmezler, kimileri de ilgilenmek istemezler. İzin verirseniz açıklayalım. Türkiye’de çiğ süt fiyatı / yem fiyatları arasındaki ölçüt dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığında, üretici fiyatlarının giderek düştüğü gözlemleniyor. Günümüzde Türkiye’de inek sütü üreticileri, 1 kg süt satarak 1kg yem alamazken, ABD’li üretici en azından 2.5kg’dan daha çok yem alabilmekte. Diğer yandan perakende-üretici, perakende-toptancı süt fiyat farkları da giderek artmaktadır. Bir değerlendirme yapıldığında; tüketicinin 1 kg süt için ödediği paranın ancak %25’i üreticiye aktarılmaktadır. Bir başka deyişle, pazarlama kanalında yer alan toptancı ve sanayiciye kalan pay %75’in üzerinde olmaktadır.
Bu durumu ortaya çıkaran nedenler arasında; Türkiye’de, hayvancılık KİT’leri özelleştirilmesi, ekonomik örgütlenmenin yetersizliği ve üreticinin serbest piyasa mekanizmasının insafına terk edilmesi gibi konular sayılabilir. Uzun süredir fiyatlar giderek tekel konumuna gelmiş firmalar tarafından belirlenmektedir. Bu tekeller arasına, son yıllarda yabancı tekeller de girmiştir.
Çiğ inek sütü pazarlama fiyatı,inek sütü üreticileri açısından dayanılmaz noktaya varmıştır.Bu soruna çare bulmak için birçok toplantının yapıldığı biliniyor. Bunlardan birisi, 20 Şubat 2012 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın İzmir İl Müdürlüğü’nde gerçekleştirildi.
Toplantıya katılan Köy-Koop İzmir Başkanı Muhittin Akbulut’un belirttiğine göre, pazarlamada üç önemli konu üreticiler tarafından dile getirilmiş.
Örümceğin ağındaki inek sütü üreticileri
Bunlardan birincisi ve en önemlisi şu: Süt üreticileri yeterince örgütlü olmadığı ya da birim kooperatif örgütleri cılız olduğu için, çiğ süt fiyatlarını ya fabrikalar ya da onların temsilcileri belirliyorlar. Üreticilerin neredeyse pazarlık güçleri yok gibi.
İkincisi: Fabrikalar ya da onların temsilcileri, üreticilere hiç haber vermeksizin istedikleri zaman fiyatı düşürebiliyorlar. Sözleşmelerinde fiyatlar ile ilgili hükümler yeterince açık değil.
Üçüncüsü: Fabrikalar ya da onların temsilcileri,girdi özellikle yem tedarikini de yapıyorlar. Üreticiler yem alımında belli sınırın üstüne çıkmayınca da sütlerinin alınmaması uyarısıyla karşılaşıyorlar. Kısaca, tam bir bağımlılık içinde yaşıyorlar.
Örümceğin ağından kurtulmak mümkün mü?
Süt üreticileri, süt fabrikalarının denetiminden ya da örümceğin ağından kurtulabilir mi?
Kimi yetkili geçinenler, havza temelli 3-5 kooperatifin bir araya gelmesiyle işin çözülebileceğini sanıyorlar. Ancak bu sorunu çözmez. Sorunun çözümü, en azından İzmir özelinde bütün kooperatiflerin üst örgütü olan Köy-Koop Birliği’nin muhatap alınmasından geçer. Aksi durumda “Böl ve yut” olur. Aslında olan da budur.
Muhittin Akbulut’un çözüm önerisi şu: “İzmir ‘de günlük 450 tona yakın inek sütü pazarlanıyor. Bu miktarın sahibi Köy-Koop İzmir Birliği olursa, üreticiler bir güç olarak sahnede yerini alabilir. Sütü, değer fiyatına bu şekilde pazarlayabiliriz. Diğer yandan birim kooperatiflerin kimileri de kendi başlarına hareket ediyorlar. Bunların tek başlarına ya da 3-5’‘inin bir araya gelmesiyle pazarlık güçleri olamaz.”
Başkana yürekten katılıyorum. Ancak nihai çözüm, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ürettikleri sütlerini kooperatif örgütler aracılığıyla sanayici olmalarından geçiyor. Katma değer, ancak bu şekilde onlarda kalabilir. Bir başka deyişle üretici, sanayici olmalıdır. Bir anımsatma: Acaba İzmir Sanayi Odası’nda süt üreticilerinin temsilcileri var mı, var ise göstermelikler mi?
Son sözümü başlangıçta tüketicilere sorduğum soruyu tekrarlayarak bitirmek istiyorum. Acaba, içtikleri bir bardak sütü üretenlerin sorunlarını biliyorlar mı?