Kim ne söylerse söylesin, Kovid-19 salgını dünyada uygulana gelen kapitalist üretim biçimi ve ilişkilerinin bir ürünü ve sonucu.
Nedir bu üretim biçimi? Üretimi, büyük dev işletmelerde yapmak. Bu sanayide dev fabrikaları, tarımda dev tarımsal işletmeleri yarattı. Küçük ve orta ölçekli işletmeler dışlandı. Dev işletmeler çok yoğun şekilde iş ve işçi kapasitesini ortaya çıkardı.
Üstelik kapitalist endüstriyel üretimin gıdaya erişimde yarattığı dengesizliğin sonucu olarak her türlü hayvan tüketilince ve kentlerde yoğun olarak yaşandıkça bulaşma hız kazanmıştı.
Dünyada salgının en fazla yaşandığı yerler, endüstriyel sanayinin ve buna bağlı olarak nüfusun yoğun olduğu kentler değil midir? Aslında sorgulanması gereken konu, “Endüstriyel Üretim Biçimi ve İlişkileri” olmalı ancak gerek medyada, gerekse sosyal ortamda ve de siyasette bu konu dile gerilmiyor.
Gelelim bizi doyuran tarıma.
Tarımda kısa dönemde neler yapılmalı?
Bu doğrultuda Ziraat Mühendisler Odası’nın ‘Kısa dönem için önermeleri’ dikkate alınmalı derim. Bu önermeler başlıcaları şunlardır:
- Tarımsal girdilerde vergiler ve KDV %1’e indirilmeli, döviz kurundaki artışlara karşın mazot fiyatı tüm ülkede 1,5-2,5 TL aralığında olmalı.
- Tarımsal su kullanımı ve elektrik borçları ertelenmeli, salgın süresince sulama hizmetleri ücretsiz verilmeli,
- Tarım Kanunu gereği bütçeden tarıma ayrılan kaynak 2021 yılı bütçesi ve sonraki yıllar için Gayrisafi Millî Hâsılanın en az %1’i düzeyine yükseltilmeli,
- 2019 yılı destekleme ödemelerinin tamamı derhal ödenmeli,
- 2020 yılı destekleme ödemelerinin yarısının avans olarak ödenmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalı,
- Çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifleri yanında Ziraat Bankası ve özel bankalara olan borçlarının anapara ve faiz ödemeleri 1 yıl faizsiz ertelenmeli çiftçilere sıfır faizli kredi verilmeli,
- Çiftçilerin Bağ-Kur ve SSK borçları, 2020 yılı hasat sezonu sonuna ertelenmeli,
- Kredi Garanti Fonu (KGF) kredileri tarım işletmelerini de kapsamalı,
- Sulama yatırımları artırılmalı, su tasarruflu sistemlere geçilmeli, sulanan alanlarda arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri eşgüdümlü bir şekilde tamamlanmalı,
- Yaş sebze ve meyve pazarları ile hallerde aracılık sistemi devreden çıkarılmalı, kooperatifçilik yaygınlaştırılmalı,
- Hayvancılığın gelişmesi sağlanarak üreticinin gelir artışı yanında, vatandaşın sağlıklı et, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal gıdaları tüketmesi için kalıcı özel önlemler alınmalı,
- Küçük çiftçiler ve aile işletmeciliği mutlaka desteklenmeli,
- Kırsaldan kentlere yaşanan yoğun ve dengesiz göçün yarattığı sorunların kalıcı çözümü için üreticilerin üretimde kalmalarının ekonomik önlemlere teşviki yanında, kırsalın fiziki alt yapısının iyileştirilmeli, sosyal yapı geliştirilmeli.
Ve de aynen Sağlık Kurulu gibi başta Ziraat Mühendisler Odası Temsilcileri olmak üzere tarımsal üretimle bağlantılı Veteriner Hekimleri Odası, Gıda Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Orman Mühendisleri Odası ve ilgili fakültelerden oluşan bir “Tarım Kurulu”oluşturulmalı. “Kurulur mu bilmem ama akıl bize bunu gösteriyor” derim.
Yaşadığımız ekonomik, siyasal, yönetim ve de sağlık krizi ortamında tarım sektörünün tüm bileşenlerinin ortak mücadele etmesi bir zorunluluk olarak ortadadır.