Süt sektörünün en temel sorunu, istikrarlı ve besleme maliyeti ile ilişki kuran bir fiyatlama ve destekleme modelinin kurulamamış olmasıdır.
Fiyat istikrarı
Bilindiği üzere, süt üretimi mevsimsel bir döngüye sahiptir. Bahar aylarında çiğ süt arzında artış yaşanırken, yaz aylarından itibaren kışa girene kadar sıcakların etkisi ile süt arzında düşüş meydana gelmektedir. Ancak talep bu oranda değişkenlik göstermediği için, yılın çeşitli dönemlerinde arz talep dengesinde dalgalanmalar olmaktadır. Bu nedenle, mevsimsellik nedeniyle oluşan arz-talep dalgalanmalarını telafi edecek, ancak müdahale alımı gibi müdahale satışını da öngören bir müdahale sistemi kurulmalıdır.
Tüm bunların yanında, süt fiyatı ile besleme maliyeti arasında karşılıklı bir değer (parite) belirlenmeli ve yıl boyunca bu paritedeki sapmaları telafi edecek bir “çiğ süt destekleme” sistemi oluşturulmalıdır. Bu kapsamda taban fiyat senede bir kez bütçe dönemi öncesinde belirlenmeli ve takvim yılı boyunca ülkemizin her yerinde bu fiyatın uygulanması sağlanmalıdır. Ülkemizde tüm fiyatlar ve ödemeler yılda bir kez, mali bütçe döneminde belirlenmelidir.
Yılda bir kez belirlenen bu taban fiyat ile birlikte taban kalite (yağ, protein, mikrobiyolojik yük) değerleri de açıklanmalıdır. Kalite değerlerinin açıklanması, ülkemizdeki çiğ süt kalitesinin artmasına destek vermektedir. Belirlenen taban fiyat, toplanmış, soğutulmuş çiğ süt fiyatı olmalıdır.
Çiğ süt lojistik zincirindeki hijyen sorunları
Çiğ sütün toplanmasında, süt hijyeni risklerini ve toplama maliyetlerini yükselten uygulamalar israfa yol açmaktadır. Süt, sağımından itibaren en geç iki saat içinde soğutulmalıdır. Ancak merkezi toplama yerine, kapı kapı süt toplanması nedeni ile mikrobiyolojik yükün artması, sütün niteliğinin bozulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, sütün üretildiği yerleşim merkezlerine süt toplama ve soğutma merkezleri kurulmalıdır. Üretici, sütünü bu merkezlere mutlaka kendi getirmelidir. Böylelikle hem üretici ara nakliye masrafları dolayısı ile gelir kaybına uğramayacak, hem de uzayan toplama süreleri dolayısı ile sütün mikrobiyolojik yükü yükselerek evsafı bozulmayacaktır. Sıcak süt, destekleme kapsamından çıkarılmalıdır. Çiğ sütün fiyatı, soğutulmuş olması şartıyla belirlenmelidir.
Besleme maliyetleri
Süt ve besi hayvancılığında en önemli girdi olan kaliteli ve yeterli miktarda kaba ve kesif yem ihtiyacının karşılanmasında yurt içi üretim ne yazık ki yeterli değildir. İhtiyaç büyük oranda ithalat ile karşılandığından, dövize bağlı istikrarsız bir piyasa hüküm sürmektedir.
Çiğ süt maliyetlerini önemli ölçüde etkileyen yem fiyat istikrarı için yem sektörü desteklenmelidir. Kesif yem üretiminin yüzde 60’ı ithal girdilere dayanmaktadır. Kesif yem hammaddesinin yurtiçinden tedarik edilebilmesi için, tahıl ve hububat ürün değer zincirinin tüm halkalarında bütünleşik tedbirler alınmalı, destekleme modelleri geliştirilmelidir. Kaba yem ihtiyacının karşılanması için de, hayvancılığa dayalı yem bitkisi üretimi teşvik edilmelidir.
Sonuç
Sonuç olarak, halkımızın en kaliteli ve en hesaplı hayvansal protein kaynağı ile beslenmesini sağlamalı ve bunu sürdürebilmeliyiz.
Bize göre, bu hedeflere ulaşabilmek için öncelikli dört uygulama şunlardır:
1- Kayıt dışını ortadan kaldırmalıyız.
Denetlenemeyen bir piyasada, halk sağlığı riskleri ve vergi kayıplarının önüne geçilemez.
2- Fiyat istikrarını sağlamalıyız.
Fiyat istikrarsızlığı, üreticinin yatırım ve gelecek hevesini kırarken, tüketicide güvensizliğe yol açar.
3- Arz-talep dengesini sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmalıyız.
Arz-talep regüle edilemediğinde, stok maliyetleri ve dönemsel fiyat artışları kaçınılmaz olur.
4- Süt ve et ürünlerine yönelik bilgi kirliliğini gidermeliyiz.
Bilimsellikten uzak medyatik haberler ile yapılan korku tacirliği, tüketiciyi sağlıksız tüketime ve kayıt dışı pazara yönlendirmektedir.