Mustafa Kaymakçı yazdı…
Türkiye’nin getirildiği koatik ortamdan yeniden kurtuluşa çıkmak için Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinden başka çaremizin olmadığı gözlemleniyor. Bu tarım, aynı zamanda tarımın bir kolu olan hayvancılık ve sütçülük politikası için de geçerli.
1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman toplam 13,6 milyon nüfusun 10,3 milyonu kırsal kesimde yaşıyordu. Eğitimsiz Türk köylüsü, en ilkel araçlarla tarım yapıyordu.
1927 sayımına göre, ülkede 1 milyon 187 bin karasabana karşılık, büyük çoğunluğu dört yıllık Cumhuriyet döneminde dağıtılan 211 bin demir pulluk vardı. Gübre kullanımı ve zararlılarla mücadele neredeyse yoktu.
Nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan köylüler, boğaz tokluğuna çalışan, gelecekleri belirsiz, eğitim ve sağlık hizmetleri olmayan yığınlardı. Tarım teknikleri de son derece geri idi.
Bu görünümü değiştirmek için Cumhuriyet’in kurucu ideolojisinde egemen rol oynayan Mustafa Kemal Atatürk’ün tarım politikasının ilkeleri, söylevleri ve eylemleri şu şekilde özetlenebilir:
“Üreticinin hakkını korumak, emeğinin karşılığını vermek, çiftçiyi toprak sahibi yapmak, sömürüyü ve köleliği önlemek, çiftçinin örgütlenmesine ve kooperatifleşmesine yardım etmek, yol göstermek, çiftçiyi eğitmek, örnek ziraat işletmeleri kurmak, araştırma istasyonları ve enstitüleri açarak bu ülkenin gereksinmelerine uygun tohumluk ve damızlık üretmek, tarımda devlet desteğini yasalarla güvence altına almak, tarıma yeni teknolojileri götürmek, bol, kaliteli ve düşük maliyetli üretim yapmak.”
Atatürk’ün tarıma yönelik uygulamaları ve eylemleri ise; “Köylülere Toprak Dağıtılması ya da Toprak Devrimi, Çiftçilerin Örgütlenmesi ve Kooperatifleşme, Tarımsal Eğitim Çalışmaları, Tarımsal Ar-Ge, Tarımsal Desteklemeler ve Ziraatçı Atatürk” başlıklarında toplanabilir.
Atatürk’ün tarıma yönelik politikaları
Bunlardan ikisinin yaşamsal önemi var.
Birincisi; “Köylülere Toprak Dağıtılması ya da Toprak Devrimi”dir. Atatürk, milletin büyük çoğunluğunu oluşturan köylülerin yaşamlarını iyileştirmek için, onların toprak sahibi olmalarının gerektiğini biliyordu.
Örneğin, bu amaçla 1 Kasım 1937’de, TBMM Açılış Konuşmasında Atatürk şöyle diyordu;
“Bir defa memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilecek toprağın, hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir maliyetle alması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgesinin nüfus kesafetine ve toprak verim derecesine göre sınıflamak lazımdır.”
İkincisi ise; “Çiftçilerin Örgütlenmesi ve Kooperatifleşmesi”dir. Atatürk, 1920’den ölümüne kadar geçen süreç içinde Türk kooperatifçilik hareketine de önderlik yapmıştır. Bu bağlamda, özellikle çiftçilerin kooperatifleşmesi konularında konuşmalar yaptığı, yasaların çıkarılmasında egemen rol oynadığı bilinmektedir. Atatürk bunlarla da yetinmemiş, eylemiyle de kooperatifleşme hareketine katkıda bulunmuştur.
1 Kasım 1937’de TBMM Açılış Konuşması’nda toprak reformu yanında, kooperatifleşme temelinde sütçülük politikası üzerinde de durmuştur. O gün için dile getirdiği görüşler günümüzde bile bize hala yol göstermektedir. Şöyle diyordu Atatürk;
“Köyde ve yakın köylerde müşterek harman makinalarını kullandırmak köylülerin ayrılamayacağı bir adet haline getirilmelidir. ….Zirai sanayi bilhassa üzerinde meşgul olacağımız mevzu olacaktır.
Bu arada sütçülüğe, süt sanayine önem vermekteyiz. Sırasıyla; şehir ve kasabalarımızın temiz ve ucuz süt mamulatı ihtiyacını temin edecek fabrikaların tesisi ve bununla ahenkli bir surette köylerdeki sütleri kıymetlendirecek ve satışı kolaylaştıracak kooperatifler teşkiline çalışılacaktır.”
* Prof. Dr., Ege Üniversitesi Ziraat Fak. E. Öğretim Üyesi, İzmir İli Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu Sözcüsü, mustafa.kaymakci68@gmail.com