Büyük ölçekli işletmelerle yapılan endüstriyel tarım, zengin kuzey ülkelerinde olduğu kadar çevre ülkelere de egemen bir tarım sistemi olma doğrultusunda yol alıyor. Endüstriyel tarımın getirdiği olumsuzluklar konusunda kitlelerde yeterli bilginin olmadığı gözlemleniyor. Günümüzde birçok kişi, endüstriyel tarımın küçük ve orta ölçekli işletmeler şeklinde yapılan çiftçilikten daha üstün olduğunu sanıyor. Durum böyle mi? Birkaç noktaya değinelim.
• Büyük ölçekli endüstriyel tarım, hayvancılıkta tek ırka (monokültür) dayanan tarımı ortaya çıkarmış bulunuyor. Ancak monokültür tarım, biyoçeşitliliği yok ediyor. Bu durum ise iklim değişikliğine yol açıyor ve toprağın yapısal özelliklerini bozuyor.
• Endüstriyel tarım, büyük ölçüde makineli tarımı gerektirdiği için kırsal kesimde işgücü kaybı yaratıyor, işsiz kalanlar kentlere göç etmek zorunda kalıyor. Sanayi ve hizmet sektöründe yeterli büyüme hızı olamayacağı için de işsizlik artıyor.
• Endüstriyel tarımla çiftçilerin gelirlerinin çoğu, girdi denetimini ellerinde bulunduran tekelci şirketlere aktarılıyor. Bu durum, tarımsal üretimde sürekli bağımlılığı sağlıyor.
Peki, büyük ölçekli işletmelerle yapılan endüstriyel tarımın dışında çözümleri nasıl geliştirebiliriz? Büyük ölçekli işletmelerle yapınan endüstriyel tarıma karşı seçenekler ya da çözümler şöyle sıralanabilir:
1. Küçük ve orta ölçekli çiftçi/köylü modeli güçlendirilmeli
Dev işletmelerde yapılan endüstriyel tarımda ortaya çıkan olumsuzluklara karşı en uygun model, genellikle küçük ve orta ölçekli çiftçi/köylü modelidir. Bu işletmelerde Toplam Etmen Verimliliğinin (TEV) büyük işletmelerden daha yüksek olduğu bilinmektedir. TEV, katma değer ya da net gelirin sosyal fırsat maliyetleri ile değerlendirilmiş olan üretim etmenlerinin toplamına bölünmesiyle bulunuyor. Özellikle, gelişmekte olan ülkelerde emek daha bol, dolayısıyla fırsat maliyeti daha düşük olmasına ek olarak toprak ve sermaye de daha düşük maliyetlidir. Bu nedenle küçük işletmeler daha yüksek bir toplam verimliliğe sahip olmaktadırlar. Köylü işletmelerinde, belli bir ölçüde var olan ölçek sorunu ise kamu yatırım işletmelerinin ve desteklemelerin onlara yönlendirilmesi ve kooperatif örgütlenmeleri ile aşılabilmektedir.
2. Toprak reformu veya toprak edinme hakkı sağlanmalı
Büyük işletmelerin dünya kuşatmasına karşı temel ve öncelikli çözüm, köylülerin toprak edinme hakkıdır. Bir başka deyişle çiftçilik yapmak isteyen topraksız ya da az topraklı çiftçilerin toprak reformu ile yeterince topraklandırılmasıdır. Toprak reformu belirtildiği üzere bir araçtır. Temel sorun, üretim araçlarının mülkiyeti (bireysel ya da kolektif) ve zenginliğin dağılımı sürecinin (özel sermaye ya da toplumsal sermaye birikimi ve üretici güçlerin gelişmesi gibi) nasıl olacağıdır.
3. Tarımsal Ar-Ge ve eğitim yeniden düzenlenmeli
Tarımsal Ar-Ge etkinlikleri ve eğitim, genellikle endüstriyel tarım ve büyük tarımsal işletmelerin gereksinimlerine göre şekillendirilmiştir. Bu durum, özellikle güney ülkelerinde de girdiler temelinde dışa bağımlılığı besleyen önemli bir etmen olmuştur. Diğer yandan Ar-Ge planlanmasında, üretici örgütlerinin ve meslek odalarının katkısı da yoktur. Bütün bu olumsuzluklar dikkate alınarak, küçük ve orta ölçekli işletmeler için düşük endüstriyel girdiye dayalı sürdürülebilir tarım, organik tarım ve perma kültür tarımın gereksinimlerine uygun Ar-Ge etkinlikleri ve eğitim hizmetleri düzenlenmelidir.
4. Ulusların gıda egemenliği korunmalı
Gıda egemenliği için, ulusal gıda pazarlarının adil olmayan dış ticaretten; çiftçilerin genetik, toprak ve su gibi kaynaklar üzerindeki haklarının da tekelci şirketlere karşı korunması sağlanmalıdır. Bu bağlamda uluslararası finans kuruluşlarının müdahalesi önlenmeli, iç pazara sermaye giriş ve çıkışları denetlenmeli, işlenmemiş ya da işlenmiş tarım ürünlerine konacak gümrük fonları iç pazarı koruyacak şekilde düzenlenmelidir. Daha ilerisi iç piyasadaki tarım ürünleri fiyatları ile dünya borsa fiyatları arasındaki bağ koparılmalıdır. Çünkü dünya borsa fiyatları, genellikle, üçüncü dünya pazarlarını ele geçirmek için müdahale edilerek düşürülmüş fiyatlardır. Anılan fiyatlarla, bir yandan merkez ülkeler için sorun olan stoklar eritilmekte, diğer yandan da üçüncü ülkelerin tarımları çökertilerek sürekli sosyal, siyasal ve ekonomi bağımlılık yaratılmaktadır.
5. Bölgesel anlaşmalar yapılmalı
Merkez ülkeler ile anlaşmalar yerine çevre ülkeler arasında tarımsal Ar-Ge, eğitim ve tarım ürünleri ticareti temelinde anlaşmalar yapılabilir.