Toprağa bağlı en katma değerli işlerden biri hayvancılıktır. Sektör “Var olmak” için zararına üretim yaparak direniyor. Ancak hayvansal üretimi bitirmeye kararlı olanlar bu uğurda her defasında yeni yaratıcı yöntemlerle sektörün cam damarı olan “Süt”e balta sallıyorlar. Dolar yüzde 46, yem yüzde 80 artarken sütün fiyatını ısrarla sabit tutmak başka nasıl açıklanabilir? Her şey ateş pahası iken enflasyonu bahane ederek sütün fiyatını 1 yıldır sabit tutmak için söylenebilecek tek söz var: “Tuzak”.
Ulusal Süt Konseyi 10 Ekim’de yaptığı yazılı açıklamada 1 yıldır sabit tutulan çiğ süt fiyatlarında 31 Aralık 2020’ye kadar değişiklik yapılmayacağını duyurdu. Yem ve gıda fiyatları hızla artarken, çiğ süt fiyatı 2 lira 30 kuruşta sabit tutuldu. Fiyatın 15 Kasım 2019’dan 2020 yılı sonuna kadar sabit tutulması kararına üretici örgütleri (TZOB, KÖY-KOOP, DSYMB, SÜTBİR) tepkisiz kaldı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, 10 Ekim’de açıklanan süt çiftçisinin ölüm fermanına, yine konuşması gereken yerde susarak karşılık verdi. Böylece, kritik kararlarda siyasi iradeyi karşısına almayarak konumunu korumadaki başarılı stratejisini sürdürdü. TÜSEDAD Başkanı Sencer Solakoğlu, maliyetlerdeki artışa rağmen süt fiyatlarının 2 lira 30 kuruşta sabit tutulması kararına sosyal medyada ve katıldığı TV kanallarında tepki gösterirken
EKONOMİDEKİ SIKINTININ SEBEBİ SÜT ÜRETİCİSİ OLAMAZ
TARIM-KOOP Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz da basına verdiği demeçle kararı sert bir dille eleştirdi.
Gıda Komitesi’nin süt fiyatlarını neye göre belirlediğinin belli olmadığını söyleyen Özkurnaz, “Geçen yıl 15 Kasım tarihinde sütün fiyatı 2 lira 30 kuruş olarak belirlendi. Bir yıla yakın süredir fiyatlar bu şekilde seyrediyor. Çiftçimiz bu süreçte et ve süt fiyatlarının yükselmesi gerektiği noktasında bir isyan içerisinde. Sütün fiyatını Gıda Komitesi belirliyor.
Bu komite Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan oluşuyor. Bu ülkede ekonomide bir sıkıntı varsa bunun sebebi sütçü olamaz. Gıda Komitesi’nin belirlediği bu fiyatları doğru bulmuyoruz” dedi.
BİM CEO’SU SÜT FİYATINDA BELİRLEYİCİ OLUYOR
Yıl sonuna kadar enflasyonun düşük kalması için süte zam yapılmadığını söyleyen Özkurnaz, süt fiyatında zincir marketlerin belirleyici olmasına, “BİM mağazasının CEO’su Gıda Komitesi’nde süt fiyatı konusunda belirleyici oluyorsa bu bizim için utanç vericidir” diyerek tepki gösterdi. BİM’lerin sanayici üzerinde de baskı oluşturduğunu söyleyen Özkurnaz, “BİM’ler ‘Biz ürün almıyoruz’ dese birçok mandıracının batacağı ortada” dedi.
Çiğ süt fiyatının belirlenmesinde akıl, mantık ve bilim devre dışı bırakılmış durumda. Süt çiftçisinin yem başta olmak üzere tüm girdileri serbest piyasa ile belirleniyor. Çiftçiden alınan sütü işleyen fabrikalar ve süt ürünlerini satan marketler fiyatı dilediği gibi belirleyebiliyorlar. Çiftçinin sattığı sütün fiyatı ise devlet-sanayi-market sacayağı tarafından sabit tutuluyor.
Üreticinin içinden geçtiği bu karanlık tünelde yaşananları anlatmak için sözün bittiği yerdeyiz. Sütçülükte yaşanan bu çıkmazı, dramı ve yok oluşu anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalıyor. Tarım ve hayvancılığın kesişim noktasında yer alan sütçülüğün karanlık bir girdaba duğru sürüklendiği bu çarpık gidişatı -her biri sanat eseri olan- beş kapakla gündeme taşıdık: “Değişmeyen gündem fiyatlar”, “Enflasyon canavarı ekmek ve süt mü?”, “Sütler yerde, inekler kancada”, “Süte el verin!”, “Yem sütten pahalı”…
Bu yeni bir hikaye değil. Dünyanın bir çok ülkesinde aile işletmelerine “Ya büyüyün ya da çıkın” stratejisi uygulanıyor. Aile işletmelerine, “Düşen süt fiyatları ile başa çıkamıyorsanız, ya daha çok inek alarak daha fazla süt üretin ya da bu işten çıkın!” deniyor. Gelişmiş ülkelerden farklı olarak Türkiye’de bu süreç, üreticinin ekonomik kazanımlarını hızlıca yok ederek yaşanıyor.
SÜT ÜRETİCİLERİ TAMAMEN GÜVENCESİZ BIRAKILDI
Tasfiye sürecinin altyapısını kuralsızlaştırma oluşturuyor ve bu kuralsızlaştırma süt hayvancılığının yeniden yapılandırılmasında önemli rol oynuyor. Devlet 1980’den önce tarımla aktif olarak ilgilenirken 1985 yılında devlete ait 32 tarımsal işletmenin (KİT) özelleştirilme süreci başladı. Özelleştirilmesi planlanan 32 KİT arasında Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) ve Türkiye Yem Sanayii (YEMSAN) de yer alıyordu.
Örgütsüz üreticinin sütünü alıp ürüne işleyen SEK’e ait 33 işletme 1993-1998 yılları arasında özelleştirildi. 1992 yılında SEK’in özelleştirilmesinden hemen önce 48 kamu işletmesi, 63 kooperatif ve bin 197 özel işletme sübvansiyonlardan yararlanarak sektöre katıldı. SEK’in özelleştirilmesinin ardından süt endüstrisinde tekelleşme eğilimi arttı. Süt işleme şirketlerinin sayısı 1998’de 4 bin 88 iken 2000’de 2 bin 839’a, 2005’te ise 2 bin160’a düştü.
YEM FİYATI SÜTTEN PAHALI
Süt üretiminde kârlılığın bir göstergesi olan çiğ süt/yem paritesinin 1,3 olması çiftçinin zarar etmediği, 1,5 ve üzerinde olması ise çiftçinin refah payının fiyata yansıdığı anlamına geliyor. Son 10 yılda parite genelde 1,3’ün altında gerçekleşti.
15 Kasım 2019’dan beri çiğ süt fiyatı 2 lira 30 kuruşta sabit tutulurken, Türkiye Yem Sanayicileri Birliği verilerine göre (Tablo 1) süt yemi yüzde 60, yem hammaddeleri yüzde 80, dolar ise yüzde 46 oranında arttı. Yem fiyatları dövize bağlı olarak her gün rekor kırarken Gıda Komitesi’nin aldığı karara göre, çiğ süt fiyatı 31 Aralık 2020’ye kadar sabit tutulacak. Şair Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi, “Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.”
TABLO 1. YEM HAMMADDELERİ, KARMA YEM FİYATLARI (TL/TON) İLE ÇİĞ SÜT FİYATLARI (TL/TL) | |||
YEM | 15.11.2019 | 02.11.2020 | Artış (%) |
Mısır | 1.130,00 | 1.900,00 | 68 |
Arpa | 1.280,00 | 1.700,00 | 33 |
Soya küspesi | 2.250,00 | 4.468,00 | 99 |
Buğday kepeği | 960 | 1.650,00 | 72 |
Mısır kepeği | 1.183,00 | 2.108,00 | 78 |
Razmol | 1.030,00 | 1.730,00 | 68 |
Kırık buğday | 1.200,00 | 1.730,00 | 44 |
Yemlik buğday | 1.420,00 | 2.200,00 | 55 |
Ham yağ | 3.952,00 | 7.376,00 | 87 |
ATK (28 protein) | 880 | 2.000,00 | 127 |
ATK (36 protein) | 1.269,00 | 2.782,00 | 119 |
PTK | 1.200,00 | 2.250,00 | 88 |
Melas | 890 | 1.350,00 | 52 |
DDGS | 1.443,00 | 2.824,00 | 96 |
Hammadde Ortalama | 1.435,00 | 2.576,00 | 80 |
Çiğ süt fiyatı (TL/Lt) | 2,3 | 2,3 | 0 |
Süt yemi | 1.350,00 | 2.200,00 | 63 |
Besi yemi | 1.250,00 | 2.000,00 | 60 |
ABD Doları (TL) | 5,77 | 8,43 | 46 |
Kaynak: Türkiye Yem Sanayicileri Birliği |
2019 Karma Yem Sanayii Raporu’na göre sektörün cirosu 7,2 milyar dolar iken bunun 3,8 milyar dolarlık kısmı ithalat ile gerçekleşti. İthal edilen 11,1 milyon ton yem hammaddesinin çoğunu ise mısır, yağlı tohum küspeleri ve soya fasulyesi oluşturuyor. Uluslararası hayvan ve hayvansal ürün ticaretinde önemli alıcılardan olan Türkiye, yem hammaddelerinin yanı sıra genetik materyal ve canlı hayvan ihtiyacını da ithalat ile karşılıyor.
TASFİYE ‘GELİŞTİRME’ ADIYLA YAPILIYOR
Süt fiyatlarının üretim maliyetlerinin altında seyretmesi ülkemizin geleceğini tehdit eder hale gelmiştir. Bugün yaşanan kriz 2008 yılında yaşanandan daha derin yaralar açacak şekilde ilerliyor. Hatırlayacağınız üzere 2008 krizi ile 1 milyona yakın damızlık inek kesilmiş, 2011 yılına gelindiğinde ise neredeyse aynı miktarda sığır ithal edilmişti. Süt sektöründe 2008’de yaşanan krizin tekrarlanmasını önlemek için üreticilerin işleme ve pazarlamadaki etkinliklerinin güçlendirilmesi yönünde adımlar atılması gerekiyordu.
Üretilen süt ve kırmızı etin yaklaşık yüzde 90’ı büyükbaş yetiştiriciliğinden sağlanıyor. 1,2 milyon büyükbaş hayvancılık işletmesinin yüzde 70’i 10 baş ve altında hayvana sahip aile işletmeleridir. Bunlar tasfiye edilerek yerine gıda endüstrisine entegre sözleşmeli üreticilik yapacak işletmelerin tesis edilmesi isteniyor.
Sütün hızlı ve etkin pazarlama zorunluluğu gerektiren bileşimi ile sınırlı sayıdaki süt sanayi işletmeleri karşısında üreticilerin örgütlenme eksikliği ve/veya işlevsizliği nedeniyle üretici aleyhine oluşan piyasa fiyatları süt sığırcılığının gelişmesinin önündeki en önemli engel ve üretimin sürdürülebilirliğini tehdit eden unsur olarak varlığını korumaktadır.
Çiğ inek sütünün pazarlanmasında üretici örgütlerinin rolüne bakıldığında yüzde 18 ile en büyük paya Süt Üreticileri Birliği (SÜTBİR) sahip iken ikinci sırayı yüzde 13’lük pay iel Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği (DSYMB) takip ediyor. Toplanan sütün yüzde 59’u ise üretici örgütleri dışında pazarlanıyor. Bu tablo, üretcinin örgütsüzlüğünü gözler önüne sermektedir (bkz. Grafik 2).
GIDA ENFLASYONU BAHANE TASFİYE ŞAHANE(!)
Aşırı artan gıda fiyatlarının enflasyona etkisini azaltmak amacıyla piyasayı yakından izleyen Gıda Komitesi’nin Başkanlığını Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak yürütüyor. Komite’nin sekretaryasını ise Merkez Bankası (TCMB) üstlenmiş durumda. Merkez Bankası, 2018 yılından beri Enflasyon Raporlarında “süt fiyatında yapılacak artışın gıda enflasyonunu olumsuz yönde etkileyeceği” görüşünü savunuyor. Süt fiyatını belirleme yetkisine de sahip olan Komite bu görüş doğrultusunda süt fiyatının artmaması için elinden geleni yapıyor.
Merkez Bankası Temmuz ayı Enflasyon Raporu’nda, “Yıllık enflasyondaki gerilemeye en belirgin katkıyı peynir ve diğer süt ürünleri yapmıştır (bkz. Grafik 3)” diyerek çiğ süt fiyatına uygulanan baskının işe yaradığı ispatlamaya çalışıyor. Oysa, gıda enflasyonunun yükünü tek başına süte yüklemek ekonomi bilimi açısından da çok anlamlı gelmiyor.
“Enflasyon” bahanesiyle çiğ süt fiyatını maliyetinin altında tutma stratejisinin arkasında başka amaçların olabilir. Asıl niyetin ne olduğunu bilemesek de bazı öngörülerde bulunmak mümkün.
Amaç, sütten para kazanamayan üreticilerin bu işi bırakmasını sağlamak olamaz mı? Böylece, ucuz işgücü olarak kentlerin çeperlerinde kendilerine yeni bir gelecek aramaları sağlanarak, Avrupa’nın Çin’i olmayı hedefleyen Türkiye’nin bu ulvi amacına hizmet etmeleri isteniyor olabilir.