Önü harman arkası değirmen olan ineklerimiz

İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesindeki öğrencilik yıllarımda patoloji hocamız Prof. Dr. Mehmet Alibaşoğlu kültür ırkı sığır yetiştiriciliğinin yem girdisi sorununu anlatmak için, “Siz o ineklerin sadece süt ve et verdiğini mi düşünüyorsunuz. Evet, verirler ama onların bu verimleri için önlerinin harman, arkalarının değirmen olduğunu asla unutmayın” diyerek hayvancılıkta yem girdisinin önemine dikkat çekerdi.

Gerçekten de kültür ırkı ve melezi sığırlar yerli sığırlarımız gibi yem konusunda asla kanaatkâr değildirler. Onlar eğer gereği gibi beslenecek olurlarsa kendilerinden beklenen verimleri verebilirler. Yoksa, bırakınız verimi hayatta kalmaları bile çoğu kereler lütuf sayılır. Oysa yerli sığırlarımız kötü bakım ve besleme şartlarına dayanıklı kanaatkâr hayvanlar idi. Merada bulabildiği kadar otladığının yanında sadece saman ile hayatını idame ettirir ve hemen hemen her yıl da birer buzağı verirdi.

Yerli sığırlarımız kanaatkâr ve dayanıklı idi diye geriye dönüp tekrar onların yetiştiriciliğini yapacak halimiz yok. Bütün hayvancılığı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kültür ırkı veya melezleriyle gerekli bakım-besleme şartlarını yerine getirerek sığır yetiştiriciliği yapmamız gereklidir. Burada en önemli gider kalemi tabii ki yemdir. Karadeniz bölgesi hariç yeterli yağış alamayan ve sulanabilir arazileri son derece sınırlı olan ülkemizde hayvanlara yem üretmek insanlara ekmek üretmekten ne yazık ki çok daha zordur. Çünkü yaklaşık 17 milyon (TÜİK, 2018) sığırın günlük yem ihtiyacı (600 kg canlı ağırlıktaki bir inek için) kuru madde olarak 20-22 kg’dır. Kuru madde üzerinden hesaplandığında yaklaşık yem ihtiyacı 340 bin tondur.

Hayvanın yem ihtiyacının sadece silajla karşılandığı düşünülürse (yetiştiricilikte sadece silajla besleme yapılmaz!) bunun karşılanabilmesi için dekar başına silaj verimi 6 ton olan 2 milyon 40 bin dekar alana silajlık mısır ekilmesi gereklidir. Silajlık mısırın yüzde 30-34 oranında kuru madde içerdiği göz önünde bulundurulduğunda sadece bir günlük yem ihtiyacı için 6 milyon 120 bin dekarlık ekim alanına ihtiyaç vardır. Bu rakamın 365 ile çarpılması yıllık yem ihtiyacının ne kadar devasa boyutlara ulaştığını ortaya koyması açısından önemlidir. İneklerin sağlıklı ve dengeli beslenebilmeleri için elektronik ortamda ihtiyaçları (yaşama payı ve verim gereksinimleri) belirlenmeli ve bu ihtiyacı en iyi şekilde karşılayacak yem hammaddeleri ile rasyon hazırlanmalıdır. Hatta bu yemi ineklerin önüne döktükten sonra yenilip yenilmediği de takip edilmelidir.

Rasyon hazırlamada yem hammaddelerini en uygun şekli ile formüle ilave etmeli, erken ve geç hasattan kaçınmalıdır. Erken hasat yeterli kuru madde düzeyine ulaşmama ve fazla su içeriği nedeniyle patojen mikroorganizmaların aşırı üremesine zemin hazırlama gibi olumsuzluklara sebep olmaktadır. Hasadın geç yapılması ise silajın sindirilebilirliğinin düşmesine, inek işkembesinin (rumenin) gereksiz yere meşgul edilmesine yol açmaktadır. Öte yandan küf ve bakterilerle (özellikle Clostridiumlar) bulaşık silajlar hem inek, hem doğuracağı buzağı hem de ürünleri tüketen tüketiciler için ciddi sağlık sorunları da oluşturmaktadır.

Anlaşılmaktadır ki, inek yetiştirmek asla sıradan bir iş değildir. Öncelikle hayvanı tanımak, sonra onu en iyi şekilde beslemek gereklidir. Beslerken de sınırlı hacimdeki işkembeye ihtiyaç duyulan enerji, protein, mineral ve vitaminleri karşılayacak yem ile doldurmak gereklidir. Asla eskiden olduğu gibi “at önüne bir kova saman, üzerine de bir avuç yem, altını temizle ve günde iki kere de sula” anlayışı ile hayvancılık yapılmamalıdır. Onların da aynen bizim gibi temel metebolizmaları üzerine verimlerinin gerektirdiği enerji, protein, mineral ve vitamin içeriği ayarlanmış yem ile beslenmeleri gereklidir.

Burada yem üretimi için ülkemiz coğrafya şartlarında mümkünse sulanmadan veya az su ile yetiştirilebilen yem bitkilerinin (korunga gibi) ekimi üzerinde özellikle durulmalıdır. Çünkü ülkemizin birçok yerinde sulama pahalı bir yöntem olan artezyen kuyularından sağlanan su ile yapılmakta, baraj havzalarında kalan topraklarda da üretim sezonu sona ermeden barajlarda sulama suyu tükenmektedir. Tarımsal üretimde yem hammaddeleri üretimi tali bir uğraşı gibi görülmemeli, kendimiz için nasıl buğday yetiştirmeyi, pirinç yetiştirmeyi önemsiyor isek hayvanlar için de en uygun yem hammaddelerinin üretimini önemsemeliyiz.

Unutmamalıyız ki, onlar önü değirmen, arkası harman olan gıda üreticileridir ve az yemle doymazlar. Diyet yapanlarına da şimdiye kadar asla rastlanmamıştır ve rastlanmayacaktır.

İnekler gördüm çiftliklerde; karnı tok, sırtı pek.
Mutluydu inekler, umutluydu sahibi, mutluyduk biz.
İnekler gördüm çiftliklerde; arzuları doyabilmekti tek,
Mutsuzdu inekler, tedirgindi sahibi, endişeliydik biz.

>> Ramazan Gökçe

Prof. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Gıda Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı. Lisans ve yüksek lisansı İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesinde, doktora eğitimini İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünde aldı. Et ve Süt Teknolojileri, Sanitasyon ve Kalite Sistemleri alanlarında bilimsel çalışmaları bulunuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.