Fiyatına narh konulan sütü serbest piyasa koşullarında üretmek

Narh; güncel Türkçe sözlükte, “Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle temel ihtiyaç maddeleri için resmi makamlarca belirlenen ve her yerde geçerli olan fiyat” olarak tanımlanmaktadır. Ekmek temininin zorlaştığı savaş ve kıtlık yıllarında ekmek fiyatına narh konulması en çok hatırlanan uygulamadır. Günümüzde ekmek de bir çeşit narh ile satılmakta, fiyatı merkezi otorite yerine belediyeler tarafından belirlenmektedir. Temel gıda maddelerinden çiğ sütün fiyatı da son yıllarda bir çeşit narh ile belirlenmektedir.

Çiğ süt referans fiyatı Ulusal Süt Konseyi’nce belirlenmekte, sonrasında ise Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi’nin onayına sunulmaktadır. Onaylandıktan sonra belirtilen uygulama tarihinde yürürlüğe girmektedir. Referans fiyatın oluşturulmasında çiğ süt fiyatı süt ürünleri fiyatlarını arttıracağı endişesi ile her zaman bütün dünyanın kabul ettiği en az 1,5 olan çiğ süt/ yem paritesinin altında belirlenmektedir. Böylece bir nevi narh ile belirlenen çiğ süt fiyatı ile tüketiciler korunmaya çalışılırken süt hayvancılığı sürdürülemeyecek seviyelere itilmektedir.

Maksat gerçekten tüketicileri korumak ise öncelikle tüketicinin satın aldığı süt ürünleri fiyatının nasıl oluştuğuna bakılmalı, buradan hareketle çiğ süt fiyatına müdahale edilmelidir. Süt ve ürünleri fiyatının niçin ve hangi gerekçelerle pahalı olduğuna bakılmaksızın doğrudan çiğ sütün suçlu bulunması ve onun fiyatına narh konulması çiğ süt üreticilerinin elini kolunu bağlamaktadır.

Üreticiler yem girdileri, veteriner hizmetleri, aşı, ilaç ve diğer sabit üretim ekipmanlarındaki fiyat artışlarının altında ezilmektedir. Hatta belirlenen fiyatın gerekliliklerinden olan “En az yüzde 3,6 yağ ve yüzde 3,2 protein içermeli” prensibi gereğince bazı bölgelerde belirlenen çiğ süt fiyatına bile satış yapılamamaktadır. Kısacası üreticiler akıntıya karşı kürek çekmektedirler.

Türk İstatistik Kurumu 2018 verilerine göre ülkemizde yaklaşık 17 milyon sığır, 35 milyon koyun ve 11 milyon keçiden 18 milyon 654 bin 682 litre süt elde edilmiştir. Bu sütün yüzde 96’sı inek sütüdür ve fiyatlandırma da bunun üzerinden yapılmaktadır. Üreticilerin, bakanlığın ve konseyin eşit şekilde temsil edildiği referans fiyat belirleme toplantılarında her ne kadar güncel fiyat belirlenmeye çalışılıyorsa da yetiştiricilerin girdilerindeki artışlar gereği gibi dikkate alınmamaktadır.

Örneğin 2019 yılının ilk 4 ayında çiğ süt referans fiyatı 1,7 TL, sonraki 6,5 ayda 2,0 TL ve son 1,5 ayda ise 2,3 TL olarak belirlenmiştir. Bu fiyatların yıllık kümülatif ortalaması 1,94 TL/kg çiğ süttür. Yem üreticilerinin ithalata dayalı girdiler nedeniyle yem fiyatlarını arttırmaları; üreticinin kendi ürettiği yemlerde ise gübre, elektrik, mazot gibi girdi fiyatlarının sürekli artışı, ilan edilen süt fiyatlarını kısa sürede etkisiz hale getirmektedir.

Bunun sonucunda hem sattığı sütün fiyatını, hem de aldığı yemin fiyatını belirlemede neredeyse hiçbir inisiyatif sahibi olamayan üretici geleceğini başka alanlarda aramaya başlamaktadır. Dolayısıyla önce milyarlarca dolar döviz ödeyerek satın aldığımız inekler kasabın yolunu tutmakta, ardından da yine milyarlarca lira harcanarak yapılan çiftlikler boş kalmaktadır.

Nitekim 2012 yılından beri bahar döneminde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı anaokulu ve ilkokullarda haftada 3 gün olarak uygulanan Okul Sütü programı 2019 yılında uygulanmamıştır. Aynı şekilde Et ve Süt Kurumu’nca önceki yıllarda uygulanan talep fazlası sütler için süt tozu teşviki de yine 2019 yılında uygulanmamıştır. Çünkü süt üretimimiz azalmıştır.

Ülkemiz süt hayvancılığının çözüm bekleyen birçok sorunu bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi şüphesiz çiğ süt fiyatlarının sürdürülebilir bir hayvancılık için yem fiyatları ile uyumlu olarak belirlenmesi ve bunun uygulanıp uygulanmadığının takibidir. Eğer süt ürünlerinde fiyat artışına sebep olacak diye çiğ süt fiyatları sürekli baskılanır yani narha bağlanır, yem fiyatları da göz ardı edilecek olursa hayvan yetiştirenler de ister istemez bu işi bırakmak zorunda kalacaklardır.

Böylece halkın en temel gıdası olan süt, et ve ürünlerini tüketmesi imkânı azalacak, ilerleyen süreçlerde neredeyse tamamen ortadan kalkacaktır. Öte yandan kayıtlı işsizliğin yüzde 14’lerde gezdiği ülkemizde hayvancılık önemli bir yerinde istihdam alanıdır ve ülke nüfusunun şehirlere akmasını da önlemektedir.

Çiğ süt fiyatlarının belirlenmesinde sürdürülebilir bir süt hayvancılığı için bütün dünyanın kabul ettiği süt/yem paritesi en az 1,5’dur. Ülkemizde temel girdiler olan soya ve mısırda dışa bağımlı olan yem sanayinin ürettiği yem genelde pahalıdır. Üreticinin kendi tarlasında veya tarla kiralayarak ürettiği kaba yem de yem üretiminin zorunlu girdileri yüzünden pahalıya mal olmaktadır.

Ülke coğrafyamız gereği süt hayvanlarını meralarda besleme şansımız da son derece sınırlıdır. Bu durumda eğer hayvancılık yapmak, halkın daha sağlıklı beslenmesini sağlamak ve insanları doğdukları yerlerde doyurmak istiyorsak başta yem olmak üzere hayvan yetiştirmede temel girdilerin fiyatlarını doğru analiz etmeliyiz.

Otel havuzuna doldurduğumuz su ile ineklerin suluğundan akan suyun fiyatı, dört çeker jipe konulan mazot fiyatıyla traktöre konulan mazot fiyatı aynı olmamalıdır. Gerçekten zor bir işi mesai mefhumuna bağlı olmaksızın yapan yetiştiricilerimizin emeğinin karşılığını alabileceği aynı zamanda halkın sağlıklı beslenebileceği bir denge içerisinde olaya bakılmalı ve çözüm üretilmelidir. Yoksa mevcut şartlarda ülkemizde süt hayvancılığı yapmak demek, akıntıya kürek çekmektir.

Üretmek her türlü cefasına katlanarak;
Yazda-kışta, gecede-gündüzde,
Bayramda-seyranda, doğumda-ölümde,
Lakin bir türlü sefasını süremeden.
Bir litre sütün birbuçuk kilo yem ettiğini,
Gözleri açıkken göremeden…

>> Ramazan Gökçe

Prof. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Gıda Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı. Lisans ve yüksek lisansı İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesinde, doktora eğitimini İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünde aldı. Et ve Süt Teknolojileri, Sanitasyon ve Kalite Sistemleri alanlarında bilimsel çalışmaları bulunuyor.

Bir yorum

  1. İşaret ettiğiniz sorunlar çözülmeden sütün fiyatının artırılması çözüm değil. Ülkemizde ne sanayi ne hayvancılık ne de tarım üretimi verimli değil. Sorun VERİMde. Meralar iyi değerlendirilmeli. Meraları hesapsızca yok ediyorsak, yerine açılan fabrikalar bunu sönemleyecek kadar verimli ürünler ve verimli üretim sunmalı. Tarım, hayvancılık ve sanayi üçü de birbirine bağlı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.