Şeker ile birlikte hayvancılığın tadı nasıl kaçıyor?

Geçtiğimiz Şubat (2018) ayının ilk günlerinde Resmi Gazetede yer alan bir ilana göre; “Türkiye Şeker Fabrikası A.Ş.’ye ait 14 şeker fabrikasından Bor, Çorum, Kırşehir ve Yozgat fabrikalarının ihalesi 3 Nisan’a, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu ve Turhal fabrikaları için 11 Nisan’a, Afyon, Alpullu, Burdur, Elbistan ve Muş fabrikaları için 18 Nisan’a kadar teklif verilebilecek” olduğunu öğrendik.

Kısaca, 14 tane stratejik fabrika birden satılacak. Haberlere göre, şeker fabrikalarının satışına karşı çıkanlar şeker tarımının zarar göreceğini belirterek şu konuları dile getiriyorlar:

– “Fabrikaların birçoğu, değerli arazisi ve şeker kotası için satılacak.

– Bu satıştan sonra Orta Anadolu bölgesinde pancar üretimi daha büyük bir tehlikeye girecek.

– Avrupa’da pancar üretiminde söz sahibi olan Almanya, Fransa, Hollanda ve Polonya şeker fabrikalarını gözü gibi korurken, Türkiye’deki şeker fabrikaların gözden çıkarılması doğru değildir.

– Şeker üretimi ve pazarlaması tekellerin eline geçecek. Bu durumdan pancar üreticisi kadar tüketici de zarar görecek.

– Şeker fabrikalarının kamuoyunda hiç tartışılmadan ABD’nin küresel şirketi Cargill Raporu’nun ardından satışa çıkarılacak olması da manidardır. Türkiye’de NBŞ üretimini yüzde 90’ını bu şirketin tekelindedir.

– NBŞ’lerin tüketimi, AB’nde ve dünyada düşerken Türkiye’de yükselmektedir. Türkiye’de kişi başına NBŞ tüketimi 6 kilo iken, AB’de bu miktar 1 kg. civarındadır. NBŞ’lerin insan sağlığı açısından içerdiği sakıncaları dikkate almak zorunluluğu vardır.

Türkiye’de üretilen NBŞ, genetiği değiştirilmiş mısır kaynaklıdır. Bilindiği üzere GDO’lar insan sağlığına ciddi zararları taşımaktadır. Özetle, anılan şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, yukarıda dile getirilen sakıncalarının dışında tarımın bir alt sektörü olan hayvansal üretimde de yaşanmakta olan krizi daha da artıracak.

Aslında Kemal Derviş Yasaları ile 2001 yılında getirilen, ancak daha sonrada yüzde 10’dan yüzde 15’e çıkarılan ve her yıl artırılan kota ile şeker pancarı ekim alanı, 500 bin hektardan 272 bin 990 hektara gerilemişti. Pancardan elde edilen kaba yemin azalması hayvan yetiştiriciliği ve besicilik yapanları olumsuz etkilemişti.

Ülkemizin yaklaşık 24 milyon ton kaliteli kaba yem açığı vardır, bir başka deyişle, hayvanlarımızın yaşama payı besin madde gereksinimlerinin ancak yüzde 58’i karşılanabilmektedir. Şeker endüstrisi yan ürünleri olan şeker pancarı posası, şeker pancarı gövdesi ve melası, yoğun şekilde hayvan beslemede kullanmakta ve kaba yem açığımızın giderilmesinde önemli bir paya sahiptirler.

Şeker pancarı posasının kuru ve yaş olarak rasyona katılmasının kolay ve ucuz olması yanında içerdiği karbonhidrat düzeyinin yüksekliğinden dolayı hayvanlar tarafından sevilerek tüketilmektedir. Anılan bu özellikleri şeker pancarı posasının kaba yem olarak önemini ortaya koymaktadır.

İsterseniz bir hesaplama yapalım: Bir dekar şeker pancarının yan ürünü olan pancar posası, pancar baş ve yaprağının hayvansal besin değeri yaklaşık 500 kg. arpaya eşdeğerdir. Bir başka deyişle bir dekar şeker pancarı ekmekle, aynı tarlaya 2 dekar arpa da ekmiş sayılıyoruz.

Buna göre şeker pancarı ekim alanının azalmasıyla , aynı zamanda aradan geçen her dört yılda 1 milyon tondan daha fazla ya da toplam 4. 5 milyon tonu geçen arpaya eşdeğer besin değerinden de olduk. Bunun parasal olarak karşılığı günümüz değeriyle 4 milyar TL’ye yakın.

Bu kayıp salt pancar posası, pancar baş ve yaprağından geliyor. Şeker pancarının şeker yanında, melas, maya ve alkol gibi çıktıları ve de bu kadar besin değeriyle hayvansal üretimle sağlayabileceğimiz ette ve sütteki kayıplarımız dahil değil.

Şu soruyu soralım! Dışarıdan neden sürekli kesimlik hayvan ithal ediyoruz? Samana bile ihtiyaç duymuyor muyuz? Bunun en önemli nedenlerinden birisi, hayvansal üretim maliyetlerinin en yüksek giderleri içinde kabul edilen yemin pahalı olmasından dolayı para kazanamayan çiftçinin hayvancılıktan vazgeçmesi değil mi?

Sonuç olarak “Şekerle Birlikte Hayvancılığın Tadı Nasıl Kaçıyor?” sorusuna, ”Şeker Kotası İle Birlikte Şeker Fabrikalarının Özelleştirilmesidir”şeklinde cevap vermek gerçeğin çıplak ifadesi olacaktır.

>> Mustafa Kaymakçı

Prof. Dr., Ege Üniversitesi Ziraat Fak. E. Öğretim Üyesi, Mahmut Türkmenoğlu Kooperatifçilik Vakfı Başkanı. Uzun süre İzmir İli Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu Sözcülüğü yaptı. Koyun ve keçi yetiştiriciliği ile üreme konularında çok sayıda araştırması ve makalesi var. Suni Tohumlama, Koyunlarda Döl Verimi, Zootekni Uygulamaları, Üreme Biyolojisi, Koyun / Keçi / Süt Keçisi Yetiştiriciliği konularında yayınlanmış kitapları bulunuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.